Friday, May 26, 2006

Cemile 8.Bölüm / 24 Mayıs Çarşamba

Cemile

Cemile, Elvan’dan umduğu ilgiyi bulamaz. Elvan Cemile’ye bir yabancı gibi davranır. Elvan kendisiyle ilgili gerçeği Kaan’ın ve ailesinin öğrenmesinden ve her şeyi kaybetmekten korkmaktadır. Cemile’nin varlığından haberdar olan Melike, onu görmeye gider. Elvan’ın mutlu bir hayatı olduğunu, yakında evleneceğini söyleyerek Cemile’den, kızından uzak durmasını ister.

Cenk ve Nihan aşklarını yaşamaya başlamıştır. Demir ikisine de tavır almıştır. Cenk kaçırılır. Nihan Demir’den yardım ister. Kemal göreve geri dönmenin heyecanı içindedir. Cemile’nin suçsuzluğunu kanıtlamak için dava açarlar. Refik ise bütün bu gelişmelerden haberli Sedat’la durum değerlendirmesi yapar. Refik negatiflerin ortaya çıkmasından korkmaktadır. Kemal ve ekibi Refik’i gözaltına almak için saatleri sayarken Cemile, Elvan’ın nişanına gelir. Bu sırada polisler nişanı basar.

Thursday, May 18, 2006

Annemin evlenmesini her zaman istemişimdir

Türkan Şoray ve kızı YağmurTürkan Şoray ve kızı Yağmur

Yağmur Ünal: Beni tanımayan insanlar tarafından nasıl algılandığımın farkındayım. Herkes beni üretmeyen, sadece alışveriş yapan bir kız zannediyor. Basında hep o şekilde yansıtıldım. Evet, üretmiyorum çünkü hâlâ üniversitede okuyorum

- Mutlaka evlilik teklifleri aldınız. Bunları Yağmur istemediği için mi reddettiniz?

T.Ş: Hayır bilakis... Buna Yağmur yanıt versin.

Y.Ü: Hayır tam tersine, annemin evlenmesini isterdim. Her zaman isterim. Evlenmesini ya da sevgilisinin olmasını istemeseydim egoistçe bir sevgi olurdu bu. Aramızda zaman zaman böyle sohbetler oldu. Annem bana sormuştur, 'Evlensem tepkin ne olur?' diye. Hep olumlu yaklaştım.

T.Ş: (Gülüyor) Bu evde Yağmur'la o kadar mutluyum ki, hayatıma bir erkeği sokup şu düzeni bozmak istemiyorum.

- Hiç flörtünüz de mi olmuyor?
T.Ş: (Kahkahalar atıyor) Olmadığını ne biliyorsunuz?

- Böyle şeyleri konuşur musunuz Yağmur'la?
T.Ş: Konuşuruz. O bana anlatır, ben de ona anlatırım.

- Yağmur Hanım, Türkan Şoray ve Cihan Ünal'ın kızı olmanız dışındaki meziyetlerinizi öğrenebilir miyiz?
Y.Ü: Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü son sınıftayım. Londra ya da New York'ta iletişim master'ı yapacağım. Benimle hiç tanışmamış olan insanların kafasındaki imajımı tahmin edebiliyorum. Hiçbir şey üretmeyip alışveriş yapan biri gibi gösteriliyorum. Üretmiyorum, çünkü henüz okuyorum.

- Neden sinemayla ilgilenmediniz? Oyunculuk düşünmediniz?
Y.Ü: Aslında en büyük hobim sinemadır. Fakat ben böyle bir şeyi seçseydim hiç kendi çabam olmayacaktı ortada. Zaten beş sene önce de yapabilirdim bunu, şimdi de yapabilirim. Önce kendi kendime bir şeyler başarmak istiyorum, ondan sonra olabilir.

- Boşanmış bir anne babanın çocuğu olmak sizde bir kompleks yarattı mı?
Y:Ü: Annem ve babam ben üç yaşındayken boşandıkları için bana normal gelen, anneyle yaşamaktı. Babam zaten her zaman yanımda oldu. Özel günlerde, tatillerde üçümüz bir araya geldik. Bunu bir travma olarak algılamadım.
T.Ş: Cihan hep yanımızda oldu. Bakın, size kimsenin bilmediği bir şey anlatacağım. Yağmur'un güzel bir şeyi oluyor, kutluyoruz üçümüz. Ben Yağmur'a hayranlıkla bakıyorum. Cihan hemen elini uzatıyor, 'Öp elimi. Ben olmasaydım hayatında Yağmur olmayacaktı,' diyor. Ben de her seferinde rahatlıkla öpüyorum. 'Canım sağol, çok teşekkür ederim,' diyorum.

- O sizinkini öpsün, siz niye öpüyorsunuz?
T.Ş: "Öp elimi," diyor! Yağmur benim hayatımın en büyük armağını olduğu için "Öperim hayatım," diye öpüyorum. Doğru söylüyorsunuz, bir dahaki sefere o öpsün.

- Yaşınıza göre fazla ağır makyaj yapmıyor musunuz?
Y.Ü: Aslında yapmıyorum normalde. Fotoğraflarda öyle görünüyor, çünkü beni okula giderken değil, bir arkadaşımın doğum gününden çıkarken çekiyorlar. Bir kutlama olduğu için de kıyafetime uygun olarak biraz makyaj yapıyorum ama fazla yaptığımı düşünmüyorum. Far bile sürmüyorum. Yakışmaz zaten bana fazla makyaj.

Kızımı bana verdiği için Cihan'ın ellerini bile öperim

Türkan Şoray ve kızı Yağmur
Türkan Şoray, kızı Yağmur ve kızının babası Cihan Ünal'la ilgili çok ilginç bir ritüeli, ilk kez açıkladı: "Özel günlerde ben Yağmur'a hayranlıkla bakınca Cihan hemen elini uzatıyor, 'Öp elimi. Ben olmasaydım hayatında Yağmur olmayacaktı,' diyor. Ben de her seferinde itirazsız 'Canım sağol, çok teşekkür ederim,' diyerek elini öpüyorum"

Röportaja gittiğim hiçkimse, bana böylesine tesir etmemiştir. Aslında 'bize' demeliyim çünkü röportajdan çıktıktan sonra Sinan (Akyüz) ve ben gördüğümüz herkese onu anlattık. Ne kadar güzel olduğunu, bizi nasıl da büyülediğini, aynı filmlerdeki gibi baktığını, röportajı bir sevgi yumağı halinde yaptığımızı... Hiç de abartmıyorum. Diyebilirim ki 'Anneler Günü' bu kez bize yaradı! Türkan Şoray basında fazlaca yer almasını istemediği kızıyla 'ilk röportajı'nı, bu münasebetle verdi.

- Gözlerinizi kapatıp Yağmur'u düşündüğünüzde hissettiğiniz şey? Bir koku, kelime, görüntü?
Türkan Şoray: Çocukluğundan beri hep kollarını açıp şöyle bir sarılır. Evet, gözlerimi kapadığım an hissettiğim şey o sıcaklık.

- Eve geç geldiği için annesinden dayak yiyen genç kız, size neyi hatırlatıyor?
T.Ş: (Gülüyor) O zamanlar çok kızıyordum anneme. Şimdi çok hak veriyorum. İnsanın yavrusunu nasıl merak ettiğini şimdi anladım. Okuldan biraz geç kalırdım, bir bakardım annem yolun başında, ellerini beline koymuş beni bekliyor. Çaresiz ona doğru yürürdüm, başıma gelecekleri bile bile. Kaçamam da. Süklüm püklüm gider dayak yerdim. Koca kızken, 17 yaşında bile sokak ortasında evire çevire dövmüştür beni.

- O genç kız nasıl bir anne oluyor?
T.Ş: Tabii ki ben çok daha farklı bir anne oldum. Annemde kızdığım şeyleri yapmamaya çalıştım. Annem benimle o arkadaşlığı kuramadı. O yüzden ben ondan çok şeyi saklardım. O da benim bazı yanlışlar yapmama neden oldu. Bunu bildiğim için Yağmur'la arkadaş olmaya çalıştım. Ben kendime 'manyak anne' diyorum. Kızıma belki fazlaca düşkünüm. Çok şükür şimdi cep telefonları var. Yağmur'un her saniyesini, nereye gidiyor, okuldan kaçta çıktı, trafik nasıl, hepsini öğreniyorum... Aşırı korumacılık duygusu var bende.

- Sizin kızınızla kurduğunuz bu dünyada egoizm yok mu biraz?
T.Ş: Allah korusun, bir başkasını benden çok severse bilemiyorum ne yaparım! Herhalde yapacağım tek şey küsmek olur. Egoistlik derken... Onun sınırını korumaya çalışıyorum. Benim yaşamımda artık aşk ilişkileri, şunlar bunlar olmadığından, sadece Yağmur var. Bu onu bağlasın, ona bir sorumluluk yüklesin de istemiyorum. Ben böyle mutluyum ve bu benim tercihim. Ama ondan sırf benim için yaşamasını bekleyemem.

- Sizin yaşamınızda Türkan Şoray kimliği o kadar baskın ki bu dünyada Yağmur'a nasıl bir yer açtınız?
T.Ş: Hiç unutmuyorum, Ankara'da oturuyoruz. Ben bin kilo olmuşum. Saçım başım tepeden toplanmış, üzerimde uyduruk bir kıyafet. Misafirler bahçede oturuyorlar. Yağmur kucağımda, salondan geçerken bir an televizyona takıldı gözüm. Filmdeki Türkan'la göz göze geldim. İncecik, güzel Türkan dans ediyor. Bir an kendime baktım. Korkunç vaziyetteyim. O müthiş bir andı. Film sahnesi gibi bir şeydi.

- Sanatçı egonuza ağır gelmedi mi bu?
T.Ş: Bambaşka bir dünyaya geçmiştim. Sanki ben hiç film yıldızı olmamışım, doğduğumdan beri Ankara'da yaşayan bir ev kadınıyım. Ütü yapıyorum, çocuk altı değiştiriyorum. Bundan hiçbir rahatsızlık duymadığım gibi, ev kadını olmanın da tadını çıkardım. İyi ki onu da yaşadım. Benim için Yağmur'un doğumu milattan öncesi ve sonrasıdır.

- Annelik mi, Türkan Şoray olmak mı vazgeçilmez?
T.Ş: Kesinlikle annelik.

- Âşık olduğunuz erkek (Rüçhan Adlı) uğruna bir dönem küs kaldığınız annenize karşı şimdiki hakim duygunuz ne?
T:Ş: Hayatımın en büyük acısı o. Zaman zaman kendimle hesaplaştığımda, kendimi affetmediğim yanımdır bu. Çok üzülüyorum şimdi o küslük dönemine. Uzun süre ona hasret çektirdim o dönem. Olmadı. İnsan cahilken... 'Amaaaan doğurmasaydın,' diyordum. Şimdiki aklım olsa, ellerini ayaklarını her gün öperdim.

- O zaman 23 yaş farktan ötürü karşı çıkmış ilişkinize. Seçim yapmak zorunda kalmışsınız...
T.Ş: Beni koruma içgüdüsüyle yaptığını şimdi anlıyorum. Ama o zaman ona kızıyordum. Benim iyi olmam için karşı çıkmıştı ama o zaman anlayamıyorsunuz bunu.

- Sizin böyle bir durumda tavrınız ne olurdu?
T:Ş: Ben Yağmur'la arkadaşlık kurabildiğim için inşallah böyle bir şey yaşamayacağız.

- Annenizin izin vermediği, sizden 23 yaş büyük biriyle beraber olmuşsunuz, ona vakit ayırmamışsınız... Kızınıza karşı müthiş bir açık vermiş durumdasınız! Bu dengeyi nasıl koruyorsunuz?
T.Ş: (Gülüyoruz, Türkan Hanım kahkahalarla gülüyor) Doğru, vallahi doğru. Eyvah eyvah!
Y.Ü: Çok iyi fikir. Ben bunu hiç düşünmemiştim! Aslında kullanılabilir bir durum!

Elif KORAP

Monday, May 15, 2006

Cemile 7.Bölüm / 17 Mayıs Çarşamba



Refik ve Sedat’ın eski davanın izini süren Kemal ve adamlarını devre dışı bırakma operasyonu Servet’in lokantasında düzenlenir. Lokanta’ya yapılan baskında Kemal kurşunlara hedef olur ağır yaralanır. Çıkan arbedede Memnune ölür. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan Kemal ölümle pençeleşmektedir.

Refik ve Sedat zaferlerinin tadını çıkarırken, gelen bir haberle keyfleri kaçar. Kemal ölmemiştir. Yarım kalan işlerini bitirmek için hastahaneye adam gönderirler. Savcı Kemal’i ikinci kez öldürme girişminde bulunacaklardır.

Televizyondaki haberi izleyen Cenk sevinçle karmaşık öfkeli duygularla hastaneye gelir. Nihayet kızkardeşini bulmuştur. Cenk ve Nihan arasındaki ilişkiye bozulan Demir ve Cenk’in arası da limonidir.

Cenk annesine karşı tavırlıdır. Elvan’la karşılaşan Cenk, Elvan’ın adresini annesine verir. Elvan annesini tanımazlıktan gelir.

Sedat, Elvan’a karşı ilgisini giderek belli etmektedir. Elvan bu duruma çok sinirlenir.

Savcı Kemal, İbrahim ve Fuat emniyetteki köstebeğin izini sürerler. Kemal yeniden aktif göreve dönmeye karar verir

Friday, May 12, 2006

Camdan Kalp



Yar,senin hediyen
Bir gönül ağrısı
Ah, ölüm olmalı
Yok, aşk değil adı
Aşk bizi terk etti
Ah, ne gelir elden?
Dertli bağrımda camdan bir kalp var.
Artık dönsen de
Geçmez ki bu kırıklar

Sen gittin,
Yastığımda kokun misafir kaldı.
Gözlerimden haylaz yağmurlar yağdı.
Ayrılık mı, sen mi, yoksa sevda mı,
Hangisi sebebim olur?

Söz: Günay Çoban
Müzik: Febyo Taşel

Thursday, May 11, 2006

AMAN AMAN



Seninle hiç konuşamaz olduk
Bak bu günlerde
Farkında mısın beyefendi
Aşkımız dillerde

Biz bu aşkın tadını da doya doya ah çıkaramadık
Düşündük taşındık yine bir yere varamadık
Oooofffff
Biz bu aşkın tadını da doya doya ah çıkaramadık
Düşündük taşındık yine bir yere varamadık

Yorma beni bu kadar
Sus sus nereye kadar
Boş dünya ele ne aman
Aman aman aman
Sormam bir daha tamam
Dön dünya yalana dolan
Aşkın kölesi olanın hep canı yanarmış

Söz: Deniz Seki
Müzik: Deniz Seki – Murat Yeter
Düzenleme: Murat Yeter

Thursday, May 04, 2006

Razi Ghavami " 10 March 1924 - 05 May 1983 "

Tuesday, May 02, 2006

Cemile 6.Bölüm / 3 Mayıs Çarşamba



Cemile’nin suçsuz yere 15 sene ceza almasına sebep olduğunu anlayan Kemal, bildiği-inandığı her şeyle yüzleşmek zorunda kalır. Bu zor anlarında ise yanında arkadaşı İbrahim vardır.
Refik ise oğlu Kaan’ın evlilik hevesine fazla kapılarak işleri ve kariyerini boşlamasından rahatsızdır. Kaan, babasının gözünde değer kaybetmeye başladığını anlayarak iyice karamsarlığa itilir. Elvan ise, müstakbel kayınpederiyle hem fikirdir ve Kaan’ı, kendisine çeki düzen vermesi gerektiği konusunda yumuşakça uyarır.
Cenk ise, İpek’e bir türlü ulaşamamanın verdiği ruhsal çöküntüyle oradan oraya savrulmakta, kullandığı şiddetin dozunu giderek arttırmaktadır.
Kemal, Cemile’yle beraber emniyete İbrahim’in yanına gelir ve Cemile, adeta hayatına mal olan o geceyi tekrar yaşayarak, otelde gördüğü ‘Yaralıyüz’ ün tespit edilmesine yardımcı olur.
Öte yandan Refik, Kaan’ın ‘sorumsuz’ davranışları, ve 15 sene evvelki davanın hala üzerine gelmesinden dolayı yardıma ihtiyaç duyar. Kaan ve Elvan’ın da eski bir arkadaşı olan Sedat’ı şirkete alarak ondan her türlü faydalanmaya başlar. Oldukça yakışıklı ve karizmatik bir adam olan Sedat sadece şirketteki işlerle değil, Refik’in el altından yürütmekte olduğu işlerle de oldukça yakından ilgilenecektir. Ayrıca Elvan da, Sedat’ın ilgi alanına dahil olmak üzerdir.
Kemal ve İbrahim, Cemile’nin verdiği ifade ve tanıklığından sonra Cumhuriyet Başsavcısına başvurarak davanın yeniden ve özel yetkilerle donatılmış yeni bir savcıyla açılmasını isterler.
Öte yandan Nihan ve Cenk yakınlaşması, Demir’in durumdan haberdar olmayışı Cenk’i son derece rahatsız etmektedir ve sonunda adama gerçeği anlatır. Demir’in tepkisi korkulduğu gibi olur ve iki can arkadaş birbirlerine girerler.
Tüm bunlar yaşanırken Refik ve Sedat’ın, Savcı Kemal ve Cemile’ye hazırladığı sürpriz olayların akışını bir anda değiştirecektir.