Saturday, October 06, 2007

Genel Başkan Baykal; “Referandum Sürecini Durdurun, Cenazeyi Gömelim”


-“Önümüzde bir cenaze var. Bu cenazeyi kaldırmak lazım. Bu cenazenin bir kısmını gömerek, bir kısmını gömmeyerek doğru bir iş yapmış olmayız. Yapılması gereken iş cenazenin tümünün gömülmesidir”
-“AKP yönetiminin hazırladığı yeni anayasa değişikliği projesi bir hukuk skandalıdır, bir siyaset ve demokrasi skandalıdır””

-“AKP maç başladıktan sonra kalenin yerini değiştiriyor”


İletişim Koordinatörlüğü (Ankara) – Genel Başkan Deniz Baykal bir basın toplantısı düzenledi ve “Referandum sürecini durdurun, cenazeyi gömelim”

dedi. Genel Başkan Baykal’ın açıklamaları ve sorulara verdiği yanıtlar şöyle ;

“Değerli arkadaşlarım, anayasada değişiklik yapan bir paketin halkoyuna sunulmasıyla ve 21 Ekim’de halkoyunun yapılmasıyla ilgili girişimin ne gibi hukuki ve siyasi sonuçlar yaratacağı, ne gibi sıkıntılara yol açacağı konusunda yapmış olduğumuz değerlendirmenin, uyarının dikkate alınmakta olduğunu memnuniyetle görüyorum. AKP yönetimi iki gün önce buradan bu konuda yaptığımız uyarıyı önemsemiş ve o doğrultuda harekete geçme kararını almış bulunuyor. Bunu memnuniyetle karşılıyorum.
Yalnız bu doğrultuda AKP yönetiminin hazırladığı yeni anayasa değişikliği projesi bizimle hiçbir şekilde istişare edilmeden, bize bilgi verilmeden, tek taraflı olarak AKP yönetiminin kendi başına hazırladığı bir anayasa değişiklik projesidir. Bu girişimin 21 Ekim’de gerçekleştirilmesi düşünülen halkoylamasından çıkacak sorunları kalıcı bir biçimde çözmesi ne yazık ki mümkün olmayacaktır. Hazırlanmış olan yeni anayasa değişikliği projesi de sorunu çözmeyi sağlayacak bir anayasa değişikliği projesi olarak gözükmüyor. Buna kamuoyumuzun, AKP yönetiminin ve diğer muhalefet partilerinin dikkatini çekmek için bu toplantıyı yapıyorum. Konu acildir. Pazartesi günü komisyonda AKP’nin hazırladığı anayasa değişiklik projesi ele alınacaktır. Bu konuda yanlış bir istikamete girmemek gerekiyor. Düşüncelerimizi o nedenle sizlerle paylaşmak istiyorum.

AKP’nin getirdiği 21 Ekim’deki referanduma sunulacak metnin sakıncalarını gidermek üzere hazırladığı yeni proje maalesef bu sorunları çözebilecek nitelikte gözükmüyor. Çünkü bu getirilen yeni değişiklik paketi sadece halkoyuna sunulmuş olan anayasa değişiklik projesinin geçici 18 ve 19. maddelerinin iptalini öngören bir anayasa değişikliği projesidir. Yani 21 Ekim’de halkoyuna sunulacak olan paketin iki maddesini çıkarmakla yetinen ve iki maddesini çıkararak sorunu çözebileceğini umut eden bir yeni değişiklik projesidir. Bu iki maddenin çıkarılması halinde maalesef çok daha ciddi bazı yeni sorunlar ortaya çıkacaktır. Üstelik o iki madde çıktıktan sonra kalan maddelerin acilen, derhal, hemen yasalaşmasını gerektiren bir somut ihtiyaç sözkonusu değildir. Bu tablo karşısında niçin bu kadar ağır sorunları, sıkıntıları öngörerek böyle bir değişiklik projesi hazırladılar doğrusu anlamak güçtür.

Şimdi doğacak olan sorunlara öncelikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Bildiğiniz gibi referandum süreci başlamıştır. Gümrüklerde oy kullanma işlemine geçilmiştir. Uzun bir süreden beri gümrüklerde anayasa değişiklik projesiyle ilgili olarak oy kullanılmaya başlanmıştır. Şimdi düşünülen kamuoyuna sunulmuş olan bu değişiklik projesinin iki maddesini önümüzdeki günlerde çıkararak geri kalan maddeleriyle 21 Ekim’de referandumu yapmaktır. Bu durum karşısında tabi referandum süreci başladıktan sonra referanduma sunulan metin değişmiş olacaktır. Başlangıçta oy kullanmış olan insanların oy kullandıkları metin ile bir süre sonra oy kullanacak olan vatandaşların oy kullanacağı metin birbirinden çok farklı olacaktır. Böyle birşeyi anlamak mümkün değildir. Dünyada böyle bir garabetin bir başka örneği var mıdır doğrusu ben bilmiyorum. Yani bu sadece Türkiye’nin hukuk düzenini ve siyaset düzenini dünyada mahcup duruma düşürmekten başka hiçbir işe yaramaz. Yani maç başladıktan sonra kalenin yerini değiştiriyorsunuz. Referandum başlamış, vatandaşların bir kısmı sandığa gitmişler, oylarını kullanmışlar. Şimdi diyoruz ki hakkında oy verdiğiniz maddelerin bir kısmını metinden çıkardık, bundan sonra oy vermemiş olanlar geri kalanlarıyla ilgili tercih kullansınlar. Böyle bir şey tasavvur edilemez.

Bu bir hukuk skandalıdır, bu bir siyaset ve demokrasi skandalıdır. Türkiye’yi böyle bir mahcubiyetin içine kimse sokmamalıdır. Bu çok yanlıştır. Bu yanlışı niçin yapıyoruz? İki maddeyi düzenlemek için yapıyoruz. Nedir o maddeler? Bir; önümüzdeki Cumhurbaşkanı seçimi halk oylamasıyla yapılsın. Seçilecek olan Cumhurbaşkanı 5’er yıllık iki dönem seçilebilsin. Bunu öngören bir anayasa değişikliği.

İkinci olarak da, parlamentonun süresini 5 yıldan 4 yıla indirmeyi amaçlayan bir anayasa değişiklik düzenlemesi. Bu iki maddeyi geçirebilmek için demin anlattığım garabeti göze alıyoruz. Peki bu iki maddenin şimdi, derhal, acilen, hemen değiştirilmesini zorunlu kılan bir önemli devlet ihtiyacımı var? Bir hikmeti hükümet mi var? Sırf bunun için 200 trilyon liranın üzerinde harcamayı yaparak bir halkoylaması gerçekleştirmenin ne anlamı var. Bu bir anlamsız düzenlemedir. Gereksiz bir düzenlemedir. Türkiye’nin önünde anayasa tartışması var. Yeni bir anayasa hazırlanacağıyla ilgili çalışmalar uzun bir süreden beri sürdürülüyor. Muhtemelen önümüzdeki günlerde bu konuda bir düzenleme gelecek. O düzenlemenin içinde pekala Türkiye şuanda acil bir Cumhurbaşkanlığı seçimi sorunuyla karşı karşıya olmadığına göre Cumhurbaşkanlığı konusunun ele alınması ve düzenlenmesi imkanı vardır. Nede olsa anayasada referanduma gidecektir. Şimdi sadece uygulanmayacak olan iki madde için bir referandum dayatması yapmak, üstelik bu referandum dayatmasını da seçmenlerin yarısı bir türlü anayasa değişiklik projesi düşünerek oy kullanmışken onların önünden iki maddeyi çekip geri kalan kısmada sen buna göre oy kullan diyerek bu saçmalığı gerçekleştirerek yapmakta ısrar etmenin bir anlamı yoktur. Bu çok büyük bir yanlıştır. Hem gereksiz yere bir büyük israfa, masrafa yol açacaktır. 200 trilyonun üzerinde bir kaynak harcaması gereksiz yere kullanılmayacak maddeler için, şuanda kullanılma ihtiyacı olmayan maddeler için getirilecektir. Bunun için gereksiz bir referandum yapılacaktır. Halk tekrar sandığa çağrılacaktır. Masrafa yazıktır, halkın zamanına yazıktır. Halkı gereksiz yere sandık başına çağıran kampanyalara yazıktır. Bunun bir anlamı yoktur, bir yararı yoktur, bir ihtiyaç sözkonusu değildir. Bir hikmeti hükümet yoktur bu işte. Bir devlet ihtiyacı yoktur. Cumhurbaşkanlığı seçimi önümüzdeki süreç içinde ele alınabilir. Üstelikte sadece süresi bakımından değil, yetkileri bakımından bir bütünlük içinde. Anayasanın diğer maddeleriyle bağlantılı olarak bir anayasa, cumhurbaşkanlığı konusu ele alınabilir anayasada ve çözülebilir. Bunun önünde bir engel yok. Bu yapılacak zaten. Parlamentonun süresiyle ilgili olarak 5 yılı 4 yıla indirme konusunda şuanda parlamentoda ilk haftalarını yaşıyor, bir ihtiyaç yok. Önümüzdeki günlerde bu ele alınabilir, çözülebilir. Ele alınıp çözülmese zaten ne demek yani 5 yıllık bir süre içinde bir iktidar çoğunluğu 4 yılda seçim yapmak isterse elini kolunu bağlayan mı var? İlla 5. yılda bulunacaksın diye bir zorlayan, bir dayatan mı var? Pekala bir parlamento üstelik anayasayı değiştirmek için gereken üçte ikilik oy çoğunluğuna başvurmaksızın mevcudun çoğunluğuyla süresini 4 yıl olarak noktalayabilir. Yani hiçbir ciddi ihtiyaç yok. Bunun için söylüyorum. Ama ortada bir büyük kabul edilemez hukuk skandalı var. Seçim başlamış, seçmenler oy kullanmaya başlamış, oy kullanma döneminin ortasında siz halkoyuna sunduğunuz metni değiştiriyorsunuz. Ve vatandaşların bir kısmı bu ikinci metne göre oy kullanacak. Bu kesinlikle kabul edilmez. Bu çok yanlıştır, çok sakıncalıdır.

Kaldı ki, 19. madde, kaldırılması düşünülen 19. madde sadece geçici düzenlemeleri değil, Cumhurbaşkanlığı adaylığının nitelikleriyle ilgili kalıcı düzenlemeleri de içeriyor. Onu kaldırdığınız zaman zaten halkoyuyla yeni bir Cumhurbaşkanı seçmenin şartları da kayboluyor. Velhasıl bu neresinden bakarsanız bakınız bir tutarsız düzenlemedir, yanlış bir yaklaşımdır. Zaten olay başından itibaren yanlıştı. Şimdi o yanlışın içinden iki maddeyi çekerek düzeltiriz demek daha büyük yanlışa neden olacaktır. Yapılması gereken iş çok açıktır. Ta başından beri Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bunu ifade ediyoruz. Bu referandum süreci durdurulmalıdır. Yani 18 ve 19. maddeleri çıkardıktan sonra geri kalanların şimdilik durdurulmasını sakıncalı hale getirecek hiçbir ihtiyaç, hiçbir değerlendirme yoktur. Şu sırada böyle bir talep yoktur, böyle bir ihtiyaç yoktur, böyle bir düzenleme bekleyişi yoktur. Ama bir kere biz girdik, yanlışta ısrar etme, yanlışta inat etme çok sakıncalı olur. Buradan herkesin çıkması lazımdır.

O nedenle referandum sürecinin tümünü durdurmayı biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak öneriyoruz. Gereksiz yere devletin parası harcanmasın, milletin zamanı, enerjisi tüketilmesin. Gereksiz bir referandum oylamasına, kısmi referandum oylamasına sürüklenilmesin ve olay tümüyle ortadan kaldırılsın. Elbette bu referandum sürecini başlatarak bir yanlış yapılmıştır. Bu yanlış o zaman söylenmiştir. Bunu o zaman anlatmaya çalıştık. Ama bu yanlış yapıldı, ısrar edildi ve bu yanlış geldi.

Şimdi önümüzde bir cenaze var. Bu cenazeyi kaldırmak lazım. Bu cenazenin bir kısmını gömerek, bir kısmını gömmeyerek doğru bir iş yapmış olmayız. Yapılması gereken iş cenazenin tümünün gömülmesidir. Bu anayasa değişikliği projesi anlamsız, gereksiz, öfkeyle, kızgınlıkla, hırsla başlamış ve iyi düşünülmeden, hukuki sorunları çözülmeden ayak üstü hazırlanmış bir anayasa değişiklik projesidir. Yanlıştır. Yanlış olduğu artık AKP tarafından da kabul edilmiştir. Ama iki yanlışı çıkaralım gerisini devam edelim dediğiniz zaman başka yanlış yapar hale geleceksiniz. Daha büyük bir yanlışa gireceksiniz. Milletin önüne sunduğunuz iki tane tasarı olacak, bir tane sonuç çıkaracaksınız. Böyle bir şey olamaz. Derhal bu süreci durdurmak lazımdır. Bir anayasa değişikliğiyle durdurmak lazımdır.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz böyle bir anayasa değişikliği, yani referandum sürecini durdurmayı amaçlayan, sadece içinden 18, 19. maddeleri ayıklamaya yönelik değil, referandum sürecini durdurmaya yönelik bir anayasa değişikliği konusunda iktidarla yakın işbirliği içinde oluruz, destek veririz, bu konuyu birlikte çözeriz. Bunun bir anlamı yok, bir yararı yok. Ancak yanlışta inat etmek, ısrar etmek ile izah edilebilir bu durum. Bunun savunulabilir bir tarafı yoktur. Cumhuriyet halk Partisinin halkın önüne iki ayrı anayasa taslağını sunarak referandum yapma yaklaşımına destek olmasını kimse beklememelidir. Cumhuriyet Halk Partisi önümüzdeki komisyon çalışmalarında bu görüşümüzü paylaşmaya çalışacaktır diğer gruplarla. İktidar ve muhalefet guruplarıyla. Umarız onlarla bir anlayış birliği geliştiririz. Ve bu olursa bir hukuk mahcubiyetine, bir demokrasi mahcubiyetine Türkiye sürüklenmekten kendisini kurtarır. Dünyadaki garabetler kitabının başında yer alacak bir olay olur. Yani referanduma gideceksiniz, referandumun yarısında metni değiştireceksiniz. Vatandaşlar oy verecek. Bir kısmı daha değişik bir metne oy verecek. Bu ikisini tek metin sayacaksınız. Bu bizi mahcup eder. Türkiye’yi bu duruma sokmamak lazımdır. Çok yanlış olur. Çözümü vardır. Çözüm anayasa değişikliğiyle tüm bu süreci noktalamaktır. Bundan bir zarar doğmaz mı? Hayır doğmaz, hiçbir zarar doğmaz. Çünkü onu durdurduğunuz zaman neyi ayrıca durdurmuş oluyorsunuz? Cumhurbaşkanını önümüzdeki dönemde halkoyuyla seçer ve Cumhurbaşkanı 5 yıllık iki dönem için seçilir maddesini yürürlüğe koymamış olacaksınız. Canım bu konuyu zaten anayasa değişikliğiyle ele almayı düşünmüyor musunuz? O konuyu referandumda çözmeyi düşünmüyor musunuz? Üstelik onu çözerken sadece Cumhurbaşkanının süresini değil, halkoyuyla seçilip seçilmemesini değil yetkilerini de düzenlemeniz gerekmiyor mu? Bütün bunu dört başı mamur bir şekilde orada düzenlemenin ne sakıncası var. Zaten yapacaksınız. Bu haşiv, gereksiz bir uygulama. Bunun için ayrı bir halkoylaması yapacağız, referandum yapacağız. Bir 200 trilyon sırf bunun için. Bu yanlış. Uygulanmayacak düzenleme için bir 200 trilyonu şimdi harcayacağız. Milleti sandığa çağıracağız hadi gel bunu oyla. Bir anlamı var mı bunun? Hiçbir anlamı yok. Halka saygının gereği, demokrasinin gereği bu yanlışa sürüklenmemektir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bunu da anlatmak gereğini duyuyoruz. İşin yanlışını AKP’nin kavramaya başlamış olduğunu memnuniyetle görüyorum. Ama işin tümünü görelim. Bu ortadaki cenazenin yarısını gömerek iyi bir iş yapmış olmayız. Tümünü gömmek lazımdır. Bunu bitireceğiz ve bundan sonrada doğru dürüst bir çalışma yapacağız.

Bakın, bu konuda da gene çok büyük bir yanlış yapılıyordu. Neyse ki, onu elbirliğiyle önlemeyi başardık. Sanki bu çok doğru bir projeymiş gibi komisyonda 48 saat bekleyerek görüşme mecburiyetini ortadan kaldırıp dün alelacele komisyondan bunu hızla çıkarıp genel kurula getirip, genel kurulda birinci oylamasını yaptık deyip hızla çözmeye yönelik bir anlayış danışma kurulunun önüne getirildi. Ama danışma kurulu Cumhuriyet Halk Partisinin öncülüğünde buna izin vermedi. Çok iyi oldu. Şimdi zaman var önümüzde. Pazartesi günü komisyonda bu konuşulacak. Ama bu konuda bir işbirliğine ihtiyaç var.

Yani bütün partileri, özellikle iktidar ve diğer muhalefet partilerini bu konuda bir yeni anlayışa, yeni bir duyarlığa girmeleri çağrısını yapıyorum. Elbirliğiyle böyle yaparsak kimse bundan kaybetmez. Türkiye kazanır. Yani daha önceki yanlışta inat etmenin anlamı yok, ısrar etmenin anlamı yok. O yanlış bırakılarsa bundan Türkiye’nin hiçbir kaybı olmaz. Gereksiz yere millet yorulmamış olur. 200 trilyondan fazla para harcanmamış olur. Türkiye hukuk dünyasına, demokrasi dünyasına mahcup düşmemiş olur eğer bunu önlersek. Peki bunun bir zararı olmaz mı? Hayır hiçbir zararı olmaz. Önümüzde bir yeni Cumhurbaşkanı seçimi sözkonusu da onu halkoyuyla mı yapacağız, meclisle mi yapacağız diye bir telaş mı var? Bunu doğru dürüst yapın önümüzdeki dönemde, çözün. Ya da parlamento 4 yılda mı seçime gitsin, 5 yılda mı seçime gitsin konusunda bir uygulama mecburiyetimi var hemen önümüzdeki kısa günler içinde? Anayasa değişikliği yapacağız diyorsunuz. Orada halledin bunları. Bu kadar açık, bu kadar net bir konudur.

Ben bu konuyu da ele alırsak çok doğru bir iş yapmış olacağımızı düşünüyorum.

Soru: Öneriniz kabul edilmezse ne yaparsınız?

Deniz BAYKAL- Yani o ikinci mesele. Şimdi bizim, halkı gereksiz yere yanlış bir karar almak üzere, yani halkı ikna etmeden önce herhalde bunu referanduma sunup sunmama konusunda yetki sahibi olanları ikna etmemiz lazım. Şimdi biz o gayreti içindeyiz. Yani o daha sonra düşünülecek olan bir konudur. Ama şimdi biz halkın önüne bu konuyu getirmeden herkesi dikkatli ve özenli davranmaya çağırıyoruz. Bir yanlışa sürüklenmeyin, gereksiz yere halkı ikide bir sandığa çağırmayın. Onun zamanı vardır, şartları vardır. Bu onu gerektiren bir konu değildir. O önemde değildir, o ağırlıkta değildir. Ve üstelik bunu bu şekliyle götürdüğünüz zaman demin söylediğim en büyük çelişki oluyor canım. Yani başladı, oy kullanılıyor. Bir sürü insan oy kullandı. Ne olacak onlar? Eğer onların oy kullanmasının bir önemi varsa bütün referandumun bir parçasıysa o insanlar, onların oyları da diğerleri kadar ağırlık taşıyor ise onların oy kullanırken gördükleri anayasa taslağı ile bir süre sonra oy kullanacak olanların önüne gelecek anayasa taslağını değiştirebilir misiniz? Onlara ne demiş oluyorsunuz? Sizin iradenizin bir önemi yok, size sunduğumuz metnin bir ciddiyeti yok. Siz öyle bir oy kullandınız biz metni istediğimiz şekilde değiştiririz. Buraya girdiğiniz mi bunun sonu yok. Bu çok yanlış bir şey. Bu yanlışı önlemek lazım.
Soru: Gül’ü kurtarma formülü mü bu, öyle diyorlar, siz Gül’ü mü kurtarıyorsunuz?

Deniz BAYKAL- Bunlar günlük tartışmalar, bir anlamı yok. Yani ortada yapılmış bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Biz bu Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye’nin başına yeni sorunlar, sıkıntılar doğurmamasını sağlamaya çalışıyoruz. Kimseyi kurtarmaya yönelik bir gayretimiz, bir çabamız yoktur. Bizim derdimiz Türkiye demokrasisini, Türkiye hukukunu anlamsız bir kaostan korumaktır. Onlar günlük polemik çerçevesinin ötesinde bir değeri, bir önemi yok, bir ciddiyeti yok o lafların.

Soru: Cumhurbaşkanlığı konusunda tutum değişikliğimi sözkonusu CHP’nin?

Deniz BAYKAL- Yani birinci bölümle ilgili olarak bizim muhalefet üslubumuz daima yanlışı önlemeye yönelik olmuştur. Yani 1 Mart tezkeresinden Ermeni sorununa, diğer dış politika konularına kadar, AB konularına kadar daima hükümeti etkilemeye, yanlışa sürüklenmekten alıkoymaya, doğrusunu göstermeye yönelik bir çaba sergiledik. Yani dikkatli bakan gözlemciler bunun böyle olduğunu görürler. Yani karalamaya yönelik, suçlamaya yönelik nitelemeler ayrı tabi. Onunla meşgul değilim ben ama Cumhuriyet Halk Partisi geçen dönemde de bu konularda çok dikkatliydi, çok büyük bir sorumluluk duygusuyla hareket ediyordu. Şimdi bu dönemde de gene aynı sorumluluk duygusu ve aynı dikkatle davranıyoruz. Ve yanlışları önlemeye çalışıyoruz.

Bakın Başbakan Salı günü grupta çıktı seçilecek olan Cumhurbaşkanı 11. değil, 12. Cumhurbaşkanı olacaktır. Referandum yapılacaktır ve yeni Cumhurbaşkanı seçimi yapılmayacaktır dedi. Şimdi bunlar yanlış sözler. Yani bunun doğru olmadığını, doğrunun ne olduğunu biz söyledik ve o doğrunun gerçekleştirilmesi için ne yapılması gerektiğini de anlattık.

Şimdi ikinci bir yanlışa girdi. Evet haklısınız gerçekten o anayasa değişti mi, artık 11. Cumhurbaşkanı olur, seçilmesi zorunlu olur. Bunu gördüler. Ve o zaman gene ayaküstü, iyi düşünülmemiş, böyle derme çatma bir yaklaşımla, bir çözümle konuyu bağlamaya çalışıyorlar. Bu doğru değil. Bakın bu konuları düşünmüş olan bir partiyiz biz. Bizimle kimse bu konuları istişare etmedi. Önümüze sadece hazırladıkları metni getirmişler grup başkanvekillerimize. İşte bizim tasarımız bu, sizde imza atın. Ya sen böyle diye diye zaten o yanlışları yaptın. Sor bakalım bunun yol açacağı yanlışları bir dinle, biz bir anlatalım. Bunu yapmadılar ve onun üzerine biz onlara gidin sürecin durdurulması gerektiğine biz inanıyoruz. Bunu yetkili organlarınızla kararlaştırın, bunun kararını alın gelin birlikte öyle bakalım dedik. Dün Sayın Kemal Anadol AKP Grup Başkanvekillerine bunu söyledi. Onlar gitti. Sonradan da onay falan bildirmedik. Bir değerli gazetemizin ifade ettiğinin aksine daha sonraki bir aşamada onay falanda bildirmedik. Onu söyledik. Ondan sonra olay artık müzakere falan sözkonusu olmadan danışma kurulu olağanüstü toplantıya çağrıldı. Olağanüstü toplantıda hadi bu işi uzatmadan hızla halledelim denildi. Neyi hallediyorsunuz dedik. Ve orada da uyarılarımızı yaptık. O kabul edildi.

Şimdi onun sağladığı zamanı kullanarak kamuoyumuza ben bu konunun özüyle ilgili hem kendi tavrımızı, hem Türkiye’nin maruz kalabileceği sorunları, sıkıntıları anlatmaya çalışıyorum. Buna değmez. Böyle bir tartışma. Türkiye’de bir referandum yapılmış, vatandaşların bir kısmı referanduma oy vermeye başlamış, yarısında değiştirmişler referandumu. Başka bir metin koymuşlar. Bunun gerisinde onlar oy kullanmış denilmesi doğru değildir. Yaptık oldu, biz sonuca bakarız falan demek doğru değildir. Bu bir hukuk problemi yaratır. Bunu önlememin de yolu var. Önerdiğimiz yol hiçbir sakıncaya, sıkıntıya da yol açmıyor. Onu da anlatıyorum. E bu iyi niyetli bir yapıcı yaklaşımdır. Bizim sürdürdüğümüz yaklaşımın devamıdır. O bakımdan birinci bölümle ilgili bir tereddüt sözkonusu değildir.

Diğer muhalefet partileri bu konuya nasıl bakar. Yani bizce bizim gibi bakmalıdırlar. Doğrusu budur. Yani o da olur, o da olur. O da olursa bu olur. Bir muhalefet partisinin seçmenlerin yarısının farklı, öbür yarısının farklı projelere oy verdiği bir referandum sürecinin sorumluluğunu üstlenmesi uygun olur mu? Yani buna destek verilmesi düşünülebilir mi? Bu konuda elbirliğiyle bir ortak duyarlık sergilesek ben inanıyorum AKP’yi de buna razı ederiz. Çünkü artık bu referandum sürecinin yanlış olduğunu onlarda gördü, önlemek istiyorlar. Bunu önlemek için muhalefet partilerinin katkısına, desteğine ihtiyacı vardır. O partiler bu konuda işbirliği yapmalıdır. Yani ben doğruların yanında olduğunuz zaman kendinizi yalnız hissetmezsiniz. Kendimizi biz o bakımdan doğruların yanında, ülke menfaatinin yanında, ülke gerçeklerinin yanında hissediyoruz, bunu anlatmaya çalışıyoruz, bunu paylaşmaya çalışıyoruz. O noktada dayanışmayı geliştirmeye çalışıyoruz. Yoksa bizim mücadelemizi tek başımıza götürüyor olmaktan bir sıkıntımız yoktur. Biz hep öyle olmuştu zaten. Geçmişte de öyle götürdük. Ama elbirliğiyle götürmek içinde gerekli iyi niyeti, çabayı sergileriz.

Soru: CHP Grup Başkanvekilleri MHP Grup Başkanvekili Sayın Oktay Vural’la görüşmüştü. Herhangi bir cevap ya da bir gelişme uzlaştı mı size MHP’nin tavrı nedir?

Deniz BAYKAL- Hayır, henüz hayır. Yani onlarında bu söylediğimiz yaklaşımı paylaştığını zannediyorum. Yani onlar belki bir iyi niyet yaklaşımı içinde canım ne gelirse yapalım havasına giriyorlar. Ama bunun yaratacağı ciddi sorunlar var. Ve ona mecbur değil Türkiye. Yani o konuda bir ciddi kararlılık sergilememizde ihtiyaç var. O da olur, o da olur değil olması gerekenin karşısında olur demeye ihtiyacımız var. Bunu diyebilsek Türkiye bu yanlışlardan kurtulur diye umut ediyorum.

Biz şimdi bu yanlışı, anlatacağız. Ondan sonraki referandum sürecine yönelik değerlendirmelerimizi bütün bu gerçekleri de dikkate alarak aktaracağız. Ama şimdilik biz bir yanlışı önlemeye çalışıyoruz.

Soru: Kısmi değişiklik birey hakları konusunda da sorun olmaz mı?

Deniz BAYKAL- Tabi, olmaz olur mu canım. İşte YSK maalesef bu konuda bir ihsası reyde bulundu. Yani çok ciddi bir konudur. YSK bu konuda efendim kısmi değişiklik olsa da olabilir diye bir açıklama yaptı yanlış hatırlamıyorsam. Bence bu açıklama hiç doğru olmamıştır. Hiç doğru olmamıştır ve isası rey niteliğindedir. Çünkü bu iş gelirse YSK’ya gelecek. Yani oy kullanmış olan vatandaşlar çıkıp tekrar belirtirlerse YSK’ya bu ne biçim referandum. Yani bunu durdurmaya yönelik tedbir almasını isteyebilirler, başka şeyler söyleyebilirler. Yani bu referandum sürecinin askıya alınmasını talep edebilirler. Zaten Türkiye’yi buraya getiren maalesef kurumlarımızın da bu referandum konusundaki temel yanlışlığa katkıları olmuştur. Şimdi burada o açıklama bence talihsiz bir açıklamadır. YSK kısmi değişiklikle de referandum yapılabilir, yapılamaz konusunda kendisine bu konuda bir şikayet gelmeden bir açıklama yapmıştır. Uygun olmamıştır.

Soru: CHP’nin bayramlaşma programı?

Deniz BAYKAL- Bir bayram program planlaması yapmadık henüz. Bunu daha sonra söyleriz.

Soru: AİHM’de yargıcımızın kalmaması durumunu, bunun sakıncalarını değerlendirir misiniz?

Deniz BAYKAL- Tabi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çok önemli bir kurum. İlk kez bu kuruma Türkiye’nin yaptığı öneriler reddedilmiştir. Üçü de reddedilmiştir. Bu çok acı bir durum oluşturmuştur. Türkiye’nin itibarı açısından çok kaygı verici bir manzaradır. Yani çok üzülüyorum böyle bir noktaya gelinmiş olmasından. Mahkemenin Türkiye Cumhuriyetinin önerdiği adayları geri çevirme gereğini hissetmiş olmasına gerçekten çok üzülüyorum. Tabi Türkiye’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine geçmişte çok iyi şekilde temsil edilmişti. Çok değerli yargıçlarımız geçmişte görev yapmışlardı. En son Rıza Türümen görev yapıyordu. Öyle anlaşılıyor ki Rıza Türümen’in bundan sonrada görev yapma imkanı bulunduğu halde onu uzaklaştırmaya yönelik bir hareket planlanmıştır ve bu da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tepkiyle karşılanmış gözüküyor. Üzüntü verici bir olaydır. Olan Türkiye’nin itibarına oluyor. Yazıktır. Bunun önünde yığınla karar var. Pek çok önemli Kıbrıs’la ilgili kararlar var. Türkiye’deki insan hakları ihlalleriyle ilgili kararlar var. Yani böyle bir karar döneminde Türkiye bir Yargıç bulundurmadan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını uygulama konumuna sürükleniyor. Çok üzüntü vericidir.

Evet tamam herhalde değil mi? Çok teşekkür ederiz, sağolun.