Wednesday, October 03, 2007

GENEL BAŞKAN BAYKAL, BAŞBAKAN İLE YSK’NU UYARDI VE REFERANDUMDAN SONRA SEÇİLECEK CUMHURBAŞKANI 11. CUMHURBAŞKANIDIR” DEDİ


-“21 Ekim’de yürürlüğe girmesi halinde, uygulanması zorunlu olacak bir anayasa değişikliğini yok sayma yetkisi Başbakan’da değildir. Hiçbir siyasi makam ve mercide bunu yok sayma hakkı ve yetkisi yoktur. Bu bir anayasa değişikliğidir”

-“21 Ekim’den 40 gün sonra bir Cumhurbaşkanı seçimini öngörmüş olan anayasa değişikliğini 21 Ekim’den sonra nasıl siz, ne hakla, hangi yetkiyle uygulamaktan kaçınabileceksiniz. Böyle bir durum hukuki olmaz. Bu anayasayı çok açık biçimde ihlal etme anlamına gelir”

-“Yüksek Seçim Kurulu hukuk içinde kalarak bu anayasa değişikliğinden sonra hiçbir biçimde halkoyundan geçmiş bu anayasayı yok sayamaz. 40 gün sonraki o seçimi düzenlemekle Yüksek Seçim Kurulu hükümlü olacaktır”

-“Anayasa değişikliği referandumdan onaylanarak çıkarsa, Yüksek Seçim Kurulu’nun hukuk içinde kalarak yapabileceği tek şey vardır. O da; 40 gün sonrasında halkın seçeceği Cumhurbaşkanlığı konusunda gerekli hazırlıkları yapmak bunu ilan etmek olacaktır.”

-“Yüksek Seçim Kurulu, yapılmış olan anayasanın uygulanmasını sağlayacak Anayasal kurumlardan birisi. Onun da yapacağı bir şey yok. O da o doğrultuda gereğini yapacak. Başbakan istemiyormuş, hükümet istemiyormuş, sorun doğarmış, sıkıntı doğarmış. Doğar tabi”

-“ Hala yapılacak bir şey var. Yapılacak şey derhal bir anayasa değişikliğiyle 21 Ekim’den önce, yani bu anayasa halk oyundan geçip referanduma sunulmadan önce bu yanlışın düzeltilmesi”

-“Eğer bu düzeltilmezse ortaya çok ciddi bir anayasal sorun çıkar. ‘Efendim,biz yorum yaparız, emrivaki yaparız, seçimi yaptırmayız. Böylece bu konuda çözülür’ demek, ‘bu sorunu örtbas ederiz’ demek mümkün değildir”

-“DTP Genel Başkanı’nın, İmralı’yla Başbakanın terör konusunda aynı şeyler söylediğini itirafı benim için sürpriz olmadı. Bu konudaki paralelliklere ben ta başından beri dikkati çekiyorum. Terör konusunda Başbakanın anlayışı, yaklaşımı ile İmralı’nın, PKK’lıların pek çok noktada bir ortak anlayış içinde olduklarını biliyorum, görüyorum ve bu da Türkiye’nin terörle mücadelesini başarıya götürememiş olmasının nedenlerinden birisidir bence. Bunun sadece DTP’liler değil Barzani’de, Talabani’de, PKK’lılarda farkındadır. Bunu bilmeyenler varsa, şimdi bu itiraflarla belki öğrenmeye başlarlar”

-“Cumhuriyet Halk Partisi bugün var olan partilerin en demokratik şekilde yönetilenidir, yapılandırılmış olanıdır. Ve partimizin uygulamaları hukuka ve demokrasiye, diğer bütün partilerden çok daha uygun bir şekilde götürülmektedir”

İletişim Koordinatörlüğü ( Ankara ) – Genel Başkan Deniz Baykal PM toplantısı öncesinde referandum konusunda açıklamalar yaptı ve gazetecilerin sorularını şöyle yanıtladı;


Değerli arkadaşlarım, dün Sayın Başbakanın Anayasa değişikliğiyle ilgili referandumun hukuki sonuçları konusunda sanıyorum yanıltıcı, yanlış bazı beyanlarda bulundu. Bu konulara kamuoyumuzun dikkatini çekmeyi görev biliyorum. Sayın Başbakan “11. Cumhurbaşkanı seçilecek olan Cumhurbaşkanı değildir. O 12. Cumhurbaşkanı olacaktır. Seçilmiş olan Cumhurbaşkanı 11. Cumhurbaşkanıdır” diyor. Ve referandumun onaylanması halinde yeni bir Cumhurbaşkanlığı seçimine ihtiyaç olmayacağı kanaatini ifade ediyor.


Bu olması gerekendir. Ama ne yazık ki, Sayın Başbakanın kararlaştırdığı anayasa değişiklik teklifi bu sonucu ortaya koymayacak, tam tersi sonucu ortaya koyacak bir niteliktedir ve önümüzdeki günlerde çok ciddi Cumhurbaşkanlığıyla ilgili anayasal sorunlarla karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz gözükmektedir. Niçin böyledir? Çünkü 21 Ekim’de referanduma sunulacak olan anayasa değişikliği 11. Cumhurbaşkanının seçimini öngörmektedir. Çok açıkça 11. Cumhurbaşkanının bu referandumun kabul edilmesinden sonra seçilmesini açıkça öngörmektedir ve 11. Cumhurbaşkanının hangi tarihte seçileceğini de ayrıca tanzim etmiştir. Yani referandumun onaylanma biçiminde ortaya çıkması halinde ondan sonraki 45 günlük bir sürenin hemen ertesinde Cumhurbaşkanlığı seçiminin, 11. Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağını öngörmüştür. E biz 11. Cumhurbaşkanını bu anayasaya göre seçtik diye düşünüyor Sayın Başbakan. Şuanda yürürlükte olan anayasaya göre seçtik diye düşünüyor. Tamam da, şimdi getirdiğiniz anayasa değişikliği öbüründen daha az geçerli bir anayasa değişikliği değil. Üstelik daha sonra kabul edilmiş bir anayasa değişikliği. Sizin kullandığınızı söylediğiniz anayasa maddesinden sonra kabul edilmiş olacak olan 21 Ekim’deki oylamaya göre bir anayasa değişikliği ve daha sonraki bir anayasa değişikliği doğrudan Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili bir anayasa değişikliği ve kabulden sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminin hangi tarihte yapılması gerektiğini söyleyen bir anayasa değişikliği.


Şimdi bunu yok sayma yetkisi Başbakanda değildir. Hiçbir siyasi makam ve mercide bunu yok sayma hakkı ve yetkisi yoktur. Bu bir anayasa değişikliğidir. 21 Ekim’de yürürlüğe girmesi halinde uygulanması zorunlu olacak bir anayasa değişikliğidir.


21 Ekim’den 40 gün sonra bir Cumhurbaşkanı seçimini öngörmüş olan bir anayasa değişikliğini 21 Ekim’den sonra nasıl siz, ne hakla, hangi yetkiyle uygulamaktan kaçınabileceksiniz. Böyle bir durum hukuki olmaz. Bu anayasayı çok açık biçimde ihlal etme anlamına gelir. Bunun gerçekleşmesi halinde de çok ciddi hukuki sorunlar doğar. Yani seçilmiş olan Cumhurbaşkanının tasarrufları hukuki tartışmaya tabi tutulur. Çünkü o artık yeni anayasaya göre seçilmesi gereken Cumhurbaşkanı değildir ve onun imzaladığı kararnameler, atama kararları hukuki bir tartışma konusuna neden olur. Çok ciddi hukuk sorunu doğar. Bunu kimsenin ihmal etmeye hakkı yoktur.


Yüksek Seçim Kurulu hukuk içinde kalarak bu anayasa değişikliğinden sonra hiçbir biçimde bu anayasayı yok sayma konumunda olamaz. 40 gün sonraki o seçimi düzenlemekle Yüksek Seçim Kurulu hükümlü olacaktır. Yani anayasa değişikliği referandumdan onaylanarak çıkarsa Yüksek Seçim Kurulunun yapabileceği, hukuk içinde kalarak yapabileceği tek şey vardır. O da; 45 gün sonraki halkın seçeceği Cumhurbaşkanlığı konusunda gerekli hazırlıkları yapmak, ilanı yapmaktır.


Şimdi Sayın Başbakanın bunu istemediğini anlıyorum. Bundan memnun olmadığını anlıyorum. Ta başlangıcında bu konular konuşulurken, biz öfkeyle, kızgınlıkla hazırlanmış bir anayasa değişikliği paketiyle karşı karşıya kaldık. Bunun ciddi şekilde incelenmesi lazım. Bu Türkiye’yi büyük sıkıntılarla, sorunlarla karşı karşıya bırakır. Bunu bu şekliyle uygulamaya sokmak sakıncalıdır diye uyarmış olmamızın anlamı işte budur.


Şimdi Başbakan, Başbakan sıfatıyla hüküm vermeye başladı. 12. cumhurbaşkanı daha sonra seçilir. Bu senin meselen değil. Anayasa değişikliği yapılmış, anayasa değişikliği halk tarafından onaylanmış olacak. Sonra o anayasa kendi uygulanmasını kendi mekanizmalarıyla sağlayacak.


Yüksek Seçim Kurulu, yapılmış olan anayasanın uygulanmasını sağlayacak Anayasal kurumlardan birisi. Onun da yapacağı bir şey yok. O da o doğrultuda gereğini yapacak. Başbakan istemiyormuş, hükümet istemiyormuş, sorun doğarmış, sıkıntı doğarmış. Doğar tabi. Keşke zamanında gerekeni yapsaydınız. Hala yapılacak bir şey var. Yapılacak şey derhal bir anayasa değişikliğiyle 21 Ekim’den önce, yani bu anayasa halk oyundan geçip referanduma sunulmadan önce bu yanlışın düzeltilmesi. Önümüzdeki günler içinde bu yanlış düzeltilirse düzeltilir. Eğer bu düzeltilmezse ortada çok ciddi bir anayasal sorun çıkar. Efendim biz yorum yaparız, emrivaki yaparız, seçimi yaptırmayız. Böylece bu konuda çözülür demek, bu sorunu örtbas ederiz demek mümkün değildir. Hukuken geçerli değildir. Bakıyorum bu konunun uzmanı olması gereken bazı seçkin hukuk adamları, eski adalet bakanımız da diyor ki, efendim o geçici maddede tanzim edildi. Geçici maddenin uygulanmasına gerek kalmadı deriz. Bir yorumla, 11. Cumhurbaşkanı eski anayasaya göre seçildi. Yeni anayasa değişikliği 11. Cumhurbaşkanının halkla, referandumla 40 gün sonra seçiliyor olmasını öngörse de geçici madde olduğu için onu dikkate almayız. Böyle bir şeyin hukuki hiçbir anlamı yoktur. Geçici maddelerin hiç olmazsa bir defa uygulanması lazımdır. Geçici madde en azından bir defa uygulanmak amacıyla düzenlenmiş olan maddedir. Uygulanacak ve uygulandıktan sonra artık geçici hale dönüşecek. Ona gerek kalmayacak. O geçici madde ne zaman uygulanacak? Ne arıyor o geçici madde orada? 40 gün sonra seçimi yapılmasını öngören madde? Geçici madde? Onun cevabı yoktur.


Bir hukuk krizi içine, bir Cumhurbaşkanlığı sorunu, sıkıntısı içine maalesef Türkiye hazırlanan bu anayasa değişikliği paketiyle sürüklenmektedir. Bu konuda uyarı yapmayı görev biliyorum. Hala yol yakınken derhal bu konuda bir düzenleme yapılsın. Ayın 21’inden önce anayasa değişikliği sonuçlandırılsın ve bu yanlış çözülsün. Eğer bu yapılmazsa 21’inden sonra korkarım Yüksek Seçim Kurulunun hukuk içinde kalarak yapabileceği başka bir şey yoktur. Cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihini tanzim etmek, o seçimle ilgili kararları açıklamakla yükümlü olacaktır. Bunu ihmal etmesi onun yetkisi dahilinde olan bir iş değildir. Çünkü ortada halkoyuyla kabul edilmiş bir anayasa değişikliği olacaktır. O anayasa değişikliğini yok sayma hakkı, o anayasa değişikliğinin 11. Cumhurbaşkanını referandumdan 45 gün sonra seçilmeyi öngörerek bir düzenleme yapmış olduğu gerçeğini yok saymak, ihmal etmek hakkı, yetkisi ne Başbakanda, ne Yüksek Seçim Kurulunda, ne de başka bir organda yoktur. Hukuki tablo budur. Bu, bu sürecin nasıl yanlış yönetilmiş olduğunun bir yeni, somut örneğidir. Maalesef büyük hatalar yapıldı. Yani düşününki seçimden çıktık, şimdi referanduma gideceğiz üç hafta sonra. Uygulanması kaçınılmaz hale gelecek bir anayasa değişikliğini kabul edeceğiz. Seçtiğimiz Cumhurbaşkanının yerine bir Cumhurbaşkanı seçmek için 40 gün sonra tekrar halkı sandığa çağıracağız. O seçimi yapacağız. Belki bu arada bir anayasa değişikliği konusunda hazırlıklar tamamlanacak. O anayasa değişikliğini halka sunmak için kamuoyunu, halkı bir kez daha sandığa çağıracağız. Kısa bir süre içinde 4 defa ayrıca halkoyunu harekete geçireceğiz. İhtiyaç olmadığı halde harekete geçireceğiz. Onu harekete geçireceksek bazı yanlışları yapmamız gerekirken o yanlışları da yapacağız. Sonrada bunu harekete geçireceğiz. Bunların hepsi Türkiye’yi sıkıntıya sokuyor. Demokrasiyi rencide ediyor. Bu kadar sık halkoyunu devreye sokarak yönetim zafiyetini kapatma çabası başarılı bir yönetim anlayışını yansıtmıyor.


O nedenle ben herkesi, kamuoyumuzu ve iktidarı bu konuda biran önce yanlışlıkları düzeltmeye çağırıyorum. Bunu bir görev olarak görüyorum.


Soru: Sayın Genel Başkan efendim peki 21 Ekim’den önce bu yanlışlığı, bu karmaşayı düzeltmek üzere atılacak bir adıma destek verir misiniz? Bir anayasa değişikliği teklifine....


Deniz BAYKAL- Olabilir. Yani bizim amacımız Türkiye’yi rahatlatmak. Türkiye’yi sıkıntıya sokmamak. Bakın her bir halk oylamasının 200 trilyon üzerinde bir maliyeti var. Yani yazıktır, günahtır. Türkiye’nin bunca derdi var, bunca sorunu var, halkın bunca sıkıntısı var. Kısa bir süre içinde 4 defa milleti sandık başına getir, oy kullandır. Ne için oy kullandır? Fazlada anlam taşımayan bir düzenleme için oy kullandır. Bunun için trilyonları harca, 100 trilyonları harca. 200 trilyon her bir oylama. Günah değil mi bu memleketin parasına? Günah değil mi zamanına? Günah değil mi bu konuda yaratılan gerilime, sıkıntıya? Yanlış yönetiliyor Türkiye. Yani bu yanlışı biz düzeltmek için eğer böyle bir anlayışı, böyle bir yaklaşımı iktidarda görürsek memnuniyetle katkı yaparız, destekleriz ve bu yanlışı düzeltmeye çalışırız.

Soru: Efendim değişiklik yapılmazsa 21 Ekim’de CHP olarak evet mi, hayır oyumu?


Deniz BAYKAL- Biz o konuda söyleyeceğimizi söyledik. Böyle düzenlemelerin yanlış olduğunu ifade ettik. Artık söz milletin olacaktır. Millet nasıl takdir ederse o takdiri doğrultusunda kararını alacaktır. Ama bu konulardaki yanlışlıkları biz zamanında uzun uzun anlattık. Şimdi artık ortalık tekrar bu yanlışlıkların etrafında yeni sorunlarla bizi karşı karşıya bırakacak.


Soru: Bu yanlıştan kastınız acaba geçici maddedeki değişiklik mi?


Deniz BAYKAL- O dahil bir sürü unsur. Daha başkaları da var yani.


Soru: Kaçınılmaz olursa halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilmesi o zaman mevcut Cumhurbaşkanının durumu ne olur efendim?


Deniz BAYKAL- Yani o da bir başka sorundur. Şu sorunlar çıkar...


Soru: Aday olabilir mi yani tekrar sizce?


Deniz BAYKAL- Gayet tabi. Yani getirilmiş olan anayasa değişikliği bir insanın iki defa Cumhurbaşkanı seçilmesine engel değil. Aday gösterme yöntemleri var. O yöntemler uygulanır ve Sayın Gül’de aday olabilir. Başkaları da aday olabilir eğer oraya girilirse. Girilmezse hukuki sorun çıkar.

Soru: DTP Genel Başkanı dün bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında İmralı’yla Başbakanın terör konusunda aynı şeyler söylediğini söyledi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?


Deniz BAYKAL- Bu benim için sürpriz olmadı. Bunun itiraf edilmiş olması belki sürprizdir. Bu konudaki paralelliklere ben ta başından beri dikkati çekiyorum. Yani terör konusunda Başbakanın anlayışı, yaklaşımı ile İmralı’nın, PKK’lıların pek çok noktada bir ortak anlayış içinde olduklarını biliyorum, görüyorum ve bu da Türkiye’nin terörle mücadelesini başarıya götürememiş olmasının nedenlerinden birisidir bence. Bunun sadece DTP’liler değil Barzani’de farkındadır, Talabani’de farkındadır, PKK’lılarda farkındadır. Herkes farkındadır bunun. Ve bunu bilmeyenler varsa şimdi bu itiraflarla belki öğrenmeye başlarlar.


Soru: Efendim parti kurultaya gidiyor. Ancak bir takım rahatsızlıklar ifade ediliyor. Parti içi demokrasi yetirince işlemediği, başka adaylarda olacak. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz efendim?


Deniz BAYKAL- Çok doğal. Kurultaya giderken bu tartışmalar hep yaşanır. Yani bizde daha çok yaşanır. O bakımdan şaşırtıcı bir tarafı yoktur. Bunu doğal karşılıyorum. Bu partimizde demokrasi ile ilgili şikayetler hep yapıla gelmiştir. Ama şunu net bir şekilde söyleyeyim Cumhuriyet Halk Partisi bugün var olan partilerin en demokratik şekilde yönetilenidir, yapılandırılmış olanıdır. Ve partimizin uygulamaları hukuka ve demokrasiye diğer bütün partilerden çok daha uygun bir şekilde götürülmektedir. Elbette karşılıklı tartışma, yarış yapılırken herkes bir şeyden şikayet edecek. Çok standart bir şikayet noktası da bu işte parti içi demokrasi şikayetidir. Bunları biliyoruz. Ama durum net ortadadır.


Bakın bütün bizim dışımızdaki pek çok parti tüzük değişiklikleri yaptı, pek çok önemli kararlar aldı, uygulamaları ortada. Durum çok nettir, çok açıktır.


Evet, onları da konuşacağız şimdi. Oldu. Çok teşekkür ederiz sağolun.