Monday, October 08, 2007

Genel Başkan Baykal NTV’nin canlı yayınında“Türkiye’nin terörle mücadele konusunda izlediği politika yetersizdir ve geçersizdir"dedi


-“Bu böyle sürdürülemez. Bunu böyle sürdürmeye teşebbüs etmenin, Türkiye’yi iyi hesaplanmamış, hazırlanılmamış tepkisel davranışlara sürüklemesi olasılığı çok daha yüksektir”
-“Yapılması gereken çok soğukkanlı, çok ciddi bir şekilde, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu, terörü besleyen kaynakları, o kaynakları himaye edenleri çok açık bir şekilde tahlil ederek, bütün bunlara yönelik bir uyumlu, tutarlı politika konulmasıdır”

-“Bir yılı aşkın bir süre biz özel temsilcilik mekanizmasıyla avutulduk”

-“Şuanda Başbakan yeni bir şey koyuyor Türkiye’nin önüne. Bir ay sonra diyor ben Amerika’ya gideceğim, Başkan Bush’la konuşacağım. Başkan Bush’a durumu anlatacağım ve birlikte bir şey kararlaştıracağız. Vallahi çok acınacak bir tablo”

-“ Amerika’da 10 gün aile mutluluğunu yaşadı Sayın Başbakan. Başkan Bush’la bir temas yok. Bu konuda bir şikayet aktarma yok, bir çözüm üretme yok. Böyle seyrediyoruz. Şimdi, bir ay sonrasını bekleyeceğiz”

-“Bu iktidarın maalesef terörle mücadele konusunda siyasi iradesi yok. Olabileceği konusunda da benim kanaatim yok. Çünkü kuşatılmıştır bu iktidar. Kendi siyasi kadrolarıyla kuşatılmıştır, danışmanlarıyla kuşatılmıştır, ilişkileriyle kuşatılmıştır”

-“Bugün maalesef Türkiye’de belli bir siyasal kadro parlamento içinde, parlamento dışında terörü olağanlaştırma, hazmettirme, meşrulaştırma çabası içindedirler ve teröre karşı Türkiye’nin etkin tedbir alma iradesini zaafa uğratma çabası içindedirler. Siyasilerde maalesef buna katkı yapmaktadır”

-“Ben anlatamadığım, kendimi zayıf hissettiğim konuyu halka götürürüm, sorarım. Peki, kendini kuvvetli hissedip, dışarıdan aldığın talimatla çözmeye çalıştığın konuyu Türkiye’de tepki gösterdikleri zaman da götürecek misin halkoyuna? Yabancılar senden istedi diye Kıbrıs konusundaki politikanı götürecek misin? Irak konusundaki politikanı götürecek misin? Terör konusundaki politikanı götürecek misin? Bunun sonu yok. Bu ciddi bir hukuk devletini yozlaştırmanın en kestirme yoludur”

-“Kimse buna suç ortağı olmamalıdır. Herkes kendi modelini seçer. Kimisi sandık başına gitmez, kimisi gider hayır der. Yani buna evet demek çok ağır bir vebali paylaşmaktır. Nedir o vebal? Bu dört tane birbiriyle alakasız sorunun aynı anda evet, ya da hayır diye cevaplandırılması dayatmasına teslim olmaktır”

-“Bizim kurultay mevsimimiz açıldı. Kurultaya gidiyoruz. Kurultaya giderken bir seçim sonrasının tatminsizlikleri, küskünlükleri, siyasi ihtiraslar için bir destek potansiyeli sunar. Bunu kullanma hevesi kendisini gösterir. Çok doğaldır. Bunları önemli bir konu, bir sorun olarak görmüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi bu konuları en iyi şekilde çözer, yoluna devam eder”

Genel Başkan Deniz Baykal NTV’nin canlı yayınında başta terör olmak üzere güncel olayları değerlendirmeleri ve Murat Akgün’ün sorularına verdiği yanıtlar........

İletişim Koordinatörlüğü (Ankara) – Genel Başkan deniz Baykal NTV’nin canlı yayınında başta terör olmak üzere güncel olayları değerlendirdi ve Murat Akgün’ün sorularını şöyle yanıtladı.

Murat AKGÜN- Günaydın efendim. Gündemden bir türlü düşmeyen terör, 21 Ekim referandumu, Türkiye’nin referandum kültürüne alışıp alışmaması tartışmaları gündemin önemli maddelerini oluşturuyor. Bu konulardaki görüşlerini almak üzere şuanda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’la birlikteyiz. Efendim günaydın.

Deniz BAYKAL- Günaydın.
Murat AKGÜN- Efendim terörle başlamak istiyorum. Maalesef yine terörle dün 13 askerimiz, bugün 2 askerimiz, 15 askerimiz şehit düştü. Önceki bir asker 16. Beytüşşebap’ta 12 vatandaşımız hayatını kaybetti. Terör bütün acımasızlığıyla bir kez daha karşımızda. Sormak istediğim şey şu; dün Başbakan saldırıdan sonra, hain saldırıdan sonra terörle mücadelenin çok daha farklı bir şekilde sürdürüleceğini söyledi. Bunu da gözönünde bulundurarak şunu sormak istiyorum. Bir sınır ötesinin sinyalimi bu? Sınır ötesi operasyon olmalımı, mümkün mü?

Deniz BAYKAL- Evet, yani şu artık açık ki, Türkiye’nin terörle mücadele konusunda izlediği politika yetersizdir ve geçersizdir. Yani yaşadıklarımız çok acı bir biçimde Türkiye’nin terörle ilgili varsa eğer bir politikası, ki bu da tartışmalı. Günübirlik açılamaların ötesinde böyle doğal Silahlı Kuvvetlerin kendi harekatı ötesinde terörle mücadele doğrultusunda bir diplomatik, siyasal, birbiriyle bütünleşmiş, ciddi bir kavrama dayalı, konsepte dayalı bir terör politikasının olmadığı açık açık. Yani bunu hep biz söylüyorduk, seçim öncesinde de bunu konuşmuştuk.

Murat AKGÜN- Şimdi ne yapılmalı sizce?

Deniz BAYKAL- Şimdi geldiğimiz noktada bu net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu böyle sürdürülemez tabi. Bunu böyle sürdürmeye teşebbüs etmenin Türkiye’yi iyi hesaplanmamış, hazırlanılmamış tepkisel davranışlara sürüklemesi olasılığı çok daha yüksektir. Bu da yanlıştır. Yapılması gereken çok soğukkanlı, çok ciddi bir şekilde Türkiye’nin içinde bulunduğumuz durumu, terörü besleyen kaynakları, o kaynakları himaye edenleri çok açık bir şekilde tahlil ederek bütün bunlara yönelik bir uyumlu, tutarlı politika konulmasıdır. Yani bakın bu şuana kadar nasıl geldik. Önce, ciddi bir politikaya ihtiyacı yıllardır hissediliyordu ve yıllardır bunu söylüyorduk. Ama bir yılı aşkın bir süre biz özel temsilcilik mekanizmasıyla avutulduk. Çok bilinçli olarak dediler ki, ya durun, işte anlıyoruz, ABD olarak biz üzerimize düşeni yapamıyoruz. Sizinde sıkıntılarınızı görüyoruz. Bir çare olarak özel temsilcilik mekanizması oluşturalım falan. Tabi mekanizma oluşturuldu. O zaman biz bunu çok anlamsız, çok gereksiz, çok yanlış bir yaklaşım olduğunu söyledik. Gerçekten bunun hiçbir amaca hizmet etmesi mümkün değil. Türkiye bir devlet, yetkili kurumlar var. Hangi karar alınırsa nasıl alınacağı belli. Özel temsilcilik diye özel yetkileri olan bir konum yok. Bu siyasilerin kendi yetkilerinin bir kısmını devrederek bizim adımıza şu işi yap dediği bir özel görevli. Bunu bir büyük model gibi koydular ve işte Raltson atandı. Edip Başer Paşa atandı.

Şimdi geldiğimiz noktada Edip Başer Paşa bir anlamı yok, biz kullanılıyoruz, oyalıyoruz milleti dedi istifa etti. Raltson istifa etti, etmedi tartışmaları yaşandı. Mekanizma çöktü. Kimse şimdi çıkıp özel temsilcilik diye bir şey hazırlanıyor, pişiriliyor, kotarılıyor, bir politika izleniyor diyemez. Bunun artık doğal ömrünü tamamlamasından sonra bu defa gündeme Irak’tan Başbakanı gelecek, işte İçişleri Bakanı gelecek, anlaşma yapacağız. Sıcak takip anlaşması falan diye yeni bir umut, yeni bir bekleyiş yaratıldı ve uzun bir süre bununla oyalandık. O da aslında bir dramatik tablodur. Yani Türkiye, koca Türkiye Irak’la nasıl ilişki kuracak, hakkı olan bir meseleyi onu onaylatmak zorunda mı, yani Birleşmiş Milletlerin tanıdığı bir sıcak takip hakkını onların onayına teslim eden bir yaklaşım içinde gözüktük. Onlar bunu veremediler. Kuzey Irak’taki yetkililer Barzani, Talabani açıklamalar yaptı, yetkisi yoktur anlaşma yapamaz diye. Anlaşma yapılamadı. Yapılan anlaşmada bu unsurla ilgili bir netlik getirilmedi.

Murat AKGÜN- Peki o zaman ne olacak, şimdi ne olacak?

Deniz BAYKAL- Geliyorum. Bunları kavrayalım ama Murat bey. Yani biz böyle gidiyoruz. Biran geldi şimdi ne yapacağız diye. Kardeşim şunları görelim. Nereden nereye geliyoruz. Niçin böyle bir tablo oluyor. Buraya böyle getirildi. Ve şimdi anlaşmada yok. Ortada yapacak bir şey de yok. Şuanda Başbakan yeni bir şey koyuyor Türkiye’nin önüne. Bir ay sonra diyor ben Amerika’ya gideceğim, Başkan Bush’la konuşacağım. Başkan Bush’a durumu anlatacağım ve birlikte bir şey kararlaştıracağız. Vallahi çok acınacak bir tablo.

Başbakan bir süre önce 10 gün Amerika’daydı. Bir temas dahi kuramadı. Türkiye kavruluyor bu konularda. Yani illa 13 kişinin dün ölmesi mi gerekiyordu. Önümüzdeki günlerde böyle bir şey olmaz demek mümkün mü? Çok daha vahim olaylarla karşı karşıya her an kalabileceğimiz açık. Bir tedbir var mı? Yok. Amerika’da 10 gün aile mutluluğunu yaşadı Sayın Başbakan. Başkan Bush’la bir temas yok. Bu konuda bir şikayet aktarma yok, bir çözüm üretme yok. Böyle seyrediyoruz. Şimdi bir ay sonrasını bekleyeceğiz. Türkiye’nin önüne konulan yeni avuntuyu söylüyorum size. Bush’la konuşacak, Bush’u ikna edecek. Bütün bu olaylar karşısında Bush yıllardır gerekeni yapmamış, bir politikayı götürüyor. Oradaki bize hayır diyen insanlar gücünü oradan alıyor. Bu ne kafadır, ne anlayıştır. Yani sen kararlılıkla tavrını Türkiye bunu yapmaya mecburdur, biz bunu yapıyoruz noktasına getiremeden bir çözüm üretmek mümkün mü? Yani Başkan Bush’la iletişim kurmak için bir ay sonra Başbakanının Amerika’ya mı gitmesi gerekiyor? Hangi çağda yaşıyoruz? Kaldırdın mı telefonu karşında yetkiliyi buluyorsun. Türkiye bir kararlılık içine girerse o kararlılığı yansıtabilir. O kararlılık etrafında bir davranış bekliyorsa onu talep edebilir. Onun müzakeresini birileri yapabilir. Bunların hepsi ipe un serme.

Yani vahim olan şu; bu iktidarın maalesef terörle mücadele konusunda siyasi iradesi yok. Olabileceği konusunda da benim kanaatim yok. Çünkü kuşatılmıştır bu iktidar. Yani kendi siyasi kadrolarıyla kuşatılmıştır, danışmanlarıyla kuşatılmıştır, ilişkileriyle kuşatılmıştır.

Murat AKGÜN- O zaman bir operasyon kararı görmüyorsunuz?

Deniz BAYKAL- Yani çok güç. İşte bunları anlatıyorum, gerçek budur. Buna hayır diyecek birisi çıksın da konuşalım bakalım anılabilir mi, alınamaz mı böyle bir şey? Şuana kadar terör konusunda o kadar vahim hatalar yapıldı ki, tez sinyaller verildi ki. Apo’nun affına yönelik kanun tasarısı hazırladı bu hükümet. Bu hükümet mi bunu yapacak? Mümkün değil.

Bakınız İran ne yapıyor? Aynı olayla karşı karşıya İran’da. Daha bizimki gibi değil. 13 kişinin falan ölmesi sözkonusu bile değil. Daha başlangıçta neşrüneva halinde. Küçücük hareketlenme başladı İran, Irak sınırında. Anında kararını aldı bombalamasını yaptı. Sınırı da kapattı. Sınırı kapatırken de tereddüt etmedi. Bize şöyle yaparsanız asarız, keseriz Diyarbakır’ı bilmem şeyin karşısına geçiririz diyen Barzani, Talabani İran karşısında sesini çıkarabildi mi? Amerika ne yaptı? Irak’taki hükümet ne yaptı? Merkezi hükümet. Hiçbiri sesini çıkaramadı. Haklı mıyız bu konuda tedbir almakta? Haklıyız. Haklılığımızın gereğini yapma iradesi yok bizde. Bunu da yakaladılar oynuyorlar şimdi Türkiye’yle. Ve Türkiye’de iktidarın terör konusundaki zafiyetinin bedelini, iradesizliğinin bedelini yeni yeni kurbanlar vererek, şehitler vererek ödemeye devam ediyor. Acı bir tablodur.

Murat AKGÜN- Konuyu meclise getirmeyi düşünüyor musunuz? Çünkü daha evvelden çağrınız olmuştu.

Deniz BAYKAL- Kaç defa getirdik. Genel Kurula getirdik kaçtılar, toplantıyı önlemeye çalıştılar. Olağanüstü toplantı talep ettik. Yani meclise getireceğiz ne olacak? Bunların hepsi oyalanmaya katkı oluyor. Yani çok net bir şekilde söylemiştim. Sayın Başbakanın bulunduğu bu tablo karşısında bizim terörle mücadele konusunda bir iyimserlik içine girmemiz mümkün değildir.

Murat AKGÜN- DTP’nin mecliste bulunmasını kimileri bir şans olarak nitelendiriyor. Ne dersiniz DTP şu son olaylardan sonra üstüne düşeni yapabilir mi?

Deniz BAYKAL- Maalesef DTP PKK ve terör faaliyeti karşısında teslimiyetçi bir çizgidedir. Tam tersine onları meşrulaştırmaya çalışan, onların düşüncelerini yansıtmaya çalışan ve hükümeti onlarla bir müzakere zeminine çekmeye çalışan bir uğraş içindedir. Yani teröre karşı etkin bir politika başarıya ulaştırılmadan bu tip çabalarla bir yere gitmek mümkün değildir. Tam tersine bugün maalesef Türkiye’de belli bir siyasal kadro parlamento içinde, parlamento dışında terörü olağanlaştırma, hazmettirme, meşrulaştırma çabası içindedirler. Ve teröre karşı Türkiye’nin etkin tedbir alma iradesini zaafa uğratma çabası içindedirler. Ve siyasilerde maalesef buna katkı yapmaktadır.

Bakın kısa bir süre önce İspanya’da çok önemli bir gelişme oldu. Yani oradaki Bask’daki terör gurubu ile ilişkisini kesmeyen siyasiler toptan tutuklandı. Herbirisine karşı çok etkili tedbir alındı İspanya’da. Kime karşı alınıyor? Elinde silah olan insana karşı değil. Silahlıyı himaye eden siyasetçiye karşı. Silahı ve Bask terörünü meşrulaştırmak isteyen, onlarla temas kuran siyasetçileri tutukladılar. Kim tutukluyor? İspanya tutukluyor. Hangi İspanya? AB’nin üyesi İspanya. Bir tek AB ülkesinden tepki çıktı mı, bir kişi şikayet etti mi? Bir tedbir alındımı? Şimdi Fransa’da o doğrultuda tedbirler almaya başladı. Yani onların Fransa’daki uzantılarına karşı tedbir alıyor. Onu alıyorsunuz da, Türkiye’deki siyasi uzantılarını demiyorum doğrudan teröristler elinizde. Belçika’da elinizde, Fransa’da elinizde, Irak’ta kontrolünüzde. Bir tanesini vermeyi niye akıl etmiyorsunuz. Teröristi vermiyorsunuz. Teröristi himaye etmeye çalışan siyasetçiyi muteber şahsiyet olarak kabul edip onun çabalarına meydanı açıyorsunuz. Ondan sonra bize de Türkiye’de 70 milyon insana da arada sırada 10 evladını kaybedince dövünmek düşüyor falan.

Bakın dün akşam telefonlarım susmadı. Gece Türkiye’nin her yerinden insanlar. Üstelikte aydın...

Murat AKGÜN- Saldırıdan sonra mı?

Deniz BAYKAL- Evet saldırıdan sonra. Bana diyorlar ki, derhal bir demeç ver. Evet. Bu televizyonların hali ne? Lay lay lom eğlence programları aynen devam ediyor. Yüreğimiz yandı, 13 evladımızı verdik. Bu ne duyarsızlık, ne umarsızlıktır bu diye büyük tepki içine giriyor vatandaşlar. Ve zannediyorlar ki ben bir demeç verirsem bu konu halledilir. Merak etmeyin dedim. Yani Türkiye artık refleksini kaybetmeye başladı. Bu olaylara alışıyor Türkiye. Halbuki en tehlikeli olan şey budur. Kıyamet kopar başka bir yerde. Buna karşı düşüncemizi aktarırız, söyleriz ve bugün şimdi ifade etmek istiyorum. Yani lütfen bu konularda daha dikkatli olalım. Yani bir yerde karşılıklı magazin programları en sulu şekilleriyle devam edecek. Öbür taraftan Türkiye 13 evladını kaybedecek ve milyonlarca insanın acısı içine bakarken böyle manzaralar ortaya çıkacak falan. Yani çok sağlıksız bir tablo var. Ve bu hükümetin tavrı bakımından da hiç umutvar değilim. Maalesef hükümetin yapısı, siyasi iktidarın yapısı bu konuda etkin önlem almaya elverişli gözükmüyor. Bu Türkiye’nin temel problemi.

Murat AKGÜN- Sayın Genel Başkan referandumla devam etmek istiyorum ama 21 Ekim’den evvel başka bir şeyi soracağım. Önceki gün Sayın Başbakanın bir açıklaması oldu. Kendi ifadesini hemen iletmek istiyorum. Türkiye bundan böyle referandum kültürüne alışmalı. Öyle konuları gündeme gelecek ki, sahibine götüreceğiz diyor. Şimdi referandum kültürüne Türkiye’nin alışıp alışmaması bu yeni bir tartışma gibi gözüküyor. Türkiye referandum kültüründen alışmaktan neyi anlamalı, hangi konular gündeme gelecek gibi geliyor. Sizin görüşünüz nedir?

Deniz BAYKAL- Demokrasi bir hukuk sistemidir. Dengeler ve kontroller, yetkiler bir bütün içinde, bir hukuk düzeni içinde şekillendirilmiştir. Yani karmaşık bir mekanizması vardır demokrasinin. Fakat hepimiz dünya deneyimini gözden geçirince biliyoruz ki bazı ülkelerde bu ince demokrasi dengelerinden rahatsız olan bazı iktidarlar pilebisiter demokrasi denilen yönteme geçerler. Pilebisiter demokrasi topyekün onay alarak iş götürme tarzıdır. Yani siz hukukun, anayasanın, toplumun temel kurumlarının işleyişinden tedirgin olduğunuz zaman bütün bunları elinizin tersiyle itip ben giderim vatandaşlarıma sorarım, onlardan onay alırım bildiğim yaparım dersiniz. Bu ülkeyi çok tehlikeli bir diktaya doğru sürükler. Genellikle ya bu gidişin sonu bir dikte olur. Ya da buna karşı tepki gösterme ihtiyacı ancak demokrasi dışı yöntemlerle kendisini gösterir ve Latin Amerika’da yaşanmış olan bir tablodur bu pilebisiter demokrasi. Topyekün onaylarla yetkili mercileri baypas etme, parlamentoları, heyetleri. Çünkü heyetlerde konular ayrıntılı müzakere edilir. Neyin yanlış, neyin doğru olduğu daha gerçekçi biçimde ortaya çıkar. Öyle topyekün işte kabaca bir şeyle, onayla iş götürmek ince, demokratik geleneklerle bağdaşmaz.

Bu tespiti yapıp söyleyeyim. Başbakan anlaşılıyor böyle bir özlemin içinde, öyle bir arayışın içinde. Tabi başka tarafı da şu; Murat bey. Bizim anayasamız referandumu Başbakan istediği zaman, istediği konuda yapsın diye bir mekanizma olarak öngörmemiştir. Böyle bir şey yok. Referandum bizde anayasa değişikliklerinin bir aşamasında ortaya çıkan bir ihtiyaçtır. Yani anayasa değişiklikleri işte belli bir oy oranının altında kalırsa o zaman mutlaka anayasa değişikliğinin referanduma gitmesi gerekir. Ya da anayasa değişikliği belli bir oranın üstünde olsa dahi Cumhurbaşkanının kararı ile referanduma gidebilir. Ama ne gider? Anayasa değişikliği gider. Yani referanduma gideceğiz. Neyi götüreceğiz referanduma, hangi konuları götüreceğiz? Mesela sınır ötesi harekat yapalım mı, yapmayalım mı? Bunu götürelim mi? Burada alalım mı bu kararı? Bunumu götürecek Başbakan? 301’i çıkaralım mı çıkarmayalım mı? Bunumu götürecek?

Murat AKGÜN- Peki neyi götürecek sizce?

Deniz BAYKAL- Yani neyi götürecek, neyi götürecek? Anayasa değişikliği ise o gidebilir. Ama anayasa değişikliği olmayan bir konuyu bak ben halk bunu istiyor diye bir tavır geliştirerek yapmak bizim hukuk sistemimizde mümkün değildir. Böyle bir mekanizma yoktur. Ya anayasayı değiştiririz bunu öngörecek şekilde. Yani bunun kullanıldığı ülkeler vardır. Ama Türkiye’de böyle bir şey yok.

Ben anlatamadığım, kendimi zayıf hissettiğim konuyu halka götürürüm, sorarım. Peki kendini kuvvetli hissedip, dışarıdan aldığın talimatla çözmeye çalıştığın konuyu Türkiye’de tepki gösterdikleri zaman da götürecek misin halkoyuna? Yabancılar senden istedi diye Kıbrıs konusundaki politikanı götürecek misin? Irak konusundaki politikanı götürecek misin? Terör konusundaki politikanı götürecek misin? Bunun sonu yok. Bu ciddi bir hukuk devletini yozlaştırmanın en kestirme yoludur. Yani bunu bir temel kültür olarak benimsemek ve ben referandumla ülkeyi yöneteceğim demek Latin Amerika’nın bir süre önce denemiş olduğu yanlış yola şimdi Türkiye’nin gecikmiş olarak girmeye yönelmesi demektir. Türkiye’de hukuk var, yetkili organlar var, mahkemeler var, Danıştay var, Anayasa Mahkemesi var. Bunlar yok kardeşim. Ben bildiğimi yaparım, vatandaş istiyor der geçerim. Bu sağlıklı bir yaklaşım değil.

Murat AKGÜN- 21 Ekim’e dönelim, 21 Ekim referandumuna. O referandumla ilgili tutumunuzu Cuma günü açıklamıştınız. Bir kez daha sormayacağım ama şunu sormak istiyorum. MHP ile Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün seçim sırasında çok ciddi şekilde karşı karşıya gelmiştiniz. Şimdi MHP’nin referandum ve anayasa değişikliği konusundaki tutumunu nasıl değerlendiriyoruz bir. İkincisi; görünen o ki paket bayram sonrası netleşecek. 21’inde de referandum olduğuna göre arada 5 gün süre kalıyor. Ne dersiniz?

Deniz BAYKAL- Bravo. Şimdi bu referandum denemesi Türkiye için bir fiyaskodur maalesef. Yani sadece iktidar için değil. Şuana kadar iktidar için fiyasko. Ama Türkiye bunu yapar ve ben böyle bir referandum yaptım diye dünyanın önüne çıkarsa Türkiye artık demokratik açıdan ciddiye alınmaması gereken ülkeler haline dönüşmeye başlar. Çok açık bir şekilde bunu görüyorum. Yani büyük yanlışlıklarla dolu bu referandum.

Şimdi bakın referandum başladı. Eylül ayında sınırda oy kullanma başladı. 21 Ekim’de Türkiye’de oy kullanılacak. Referandum paketi ilan edildi. Referandum paketiyle ilgili olarak gene hukukumuzun öngördüğü 120’den 45’e indirilmiş olan süre işlemeye başladı. Ne zaman işlemeye başladı? Bu referandum yasası çıktıktan sonra. Şimdi ne oluyor? Şimdi şuanda mecliste anayasa komisyonu bir değişiklik tasarısını müzakere ediyor. Büyük bir ihtimalle Çarşamba günü birinci oylama yapılacak. Bayramdan sonra, yani ayın 16’sında ikinci oylama yapılacak ve referandum son şeklini alacak. Ne zaman son şeklini alacak referandum? Ayın 16’sında. Ne zaman referandum için vatandaş oy kullanacak? 21’inde. Hani 45 gün, hani nerede 45 gün? E canım biz 45 günü çok önceden başlatmıştık. Şimdi yolda değiştiriyoruz. Böyle hukuk olur mu, böyle referandum olur mu? Yani bütün bunları niçin yapıyorsunuz? Referandumda vatandaşın tercihini almak için.

Ona bakalım Murat bey. Vatandaşın hangi konuda tercihini alacağız? Hangi konularda? Bir; Cumhurbaşkanını halk seçsin mi seçmesin mi? İki; Cumhurbaşkanını halk 5 artı 5 süresi içindemi seçsin? Üç; 184 sayısı meclis genel kurulunda karar yeter sayısı için yeterli sayılsın mı, sayılmasın mı? Değil mi? Ve dört; parlamentonun süresi 5 yıldan 4 yıla insin mi inmesin mi?

Şimdi bir vatandaş bu 4 sorunun 4’ünede aynı anda evet ya da hayır demek zorunda mıdır? Yani 184 konusunda bir görüş, parlamento süresi konusunda bir başka görüş, Cumhurbaşkanlığı süresinde başka bir görüş mümkün değil midir? Yani biz ne diyoruz? Ve bunu da ne zaman getiriyoruz? Önce başka bir şey söyledik. Onları da kaldırıyoruz ortadan. Ve şimdi diyoruz ki, 5 gün içinde bu dördünü birden dikkate al. Bu dört değişikliği ya evet de ya hayır de diyoruz. Ve bunu da demokratik bir uygulama, referandum kültürünün bir Türkiye usulü, yeni örneği, Türkiye’nin demokratik bir açılımı falan diye sunacağız.

Murat AKGÜN- Sizin seçmenlerinize bir çağırınız olacak mı Sayın Genel Başkan? Yani referandum eğer 21’inde yapılacağı kesinleşirse katılın, katılmayın.

Deniz BAYKAL- Buna suç ortağı olmamalıdır. Kimse buna suç ortağı olmamalıdır. Herkes kendi modelini seçer. Kimisi sandık başına gitmez, kimisi gider hayır der. Yani buna evet demek çok ağır bir vebali paylaşmaktır. Nedir o vebal? Bu dört tane birbiriyle alakasız sorunun aynı anda evet ya da hayır diye cevaplandırılması dayatmasına teslim olmaktır. İki nedir; yasa, hukuk 45 gün bir son şeklini aldıktan sonra referandum yasası. 45 günlük bir kamuoyuna bu gerçekleri anlatma, tartışma ve bir görüş oluşturma fırsatı tanımak gerektiğini öngördüğü halde hayır size 4 gün yeter deyip 16’sında tamamladık, 21’inde sandığa gidin dayatmasına teslim olmaktır.

Birde şunu düşünelim. Çözülecek olan konular ne? 5 artı 5 seçilsin Cumhurbaşkanı ve halk seçsin. Kardeşim bunu o kadar istiyorsanız anayasa değişikliği diye yeri göğü birbirine kattınız. Günlerdir bununla meşgulsünüz. Önümüzdeki günlerde bir anayasa değişikliği yapacaksınız. Onu da ayrıca referanduma sunacaksınız. Ya insaf edin şuanda acil bir cumhurbaşkanı konusu mu var? Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanının sağlığı da yerinde, 7 yıl, 5 yıl ne kadarsa süresi görevini tamamlayacak noktada. Bu arada sen anayasa değişikliğini yaptığın zaman bu konuyu nasıl çözmek istiyorsan öyle çözsene. Niye Türkiye’yi bu garip olayın içine sokuyorsun? O sandıkta oy kullanmaya başlamış olan vatandaşlar biz adam değil miyiz, biz insan değil miyiz, biz eşit değil miyiz, bizi nasıl yok sayarsınız. Bize de sordunuz kullandık. Bize sormadan şimdi paketi değiştiriyorsun öbürüne soruyorsun. Ona ne diye sonra saygı gösteriyor musun? Hayır. Ben hiç olmazsa 45 gün süre var diye biliyordum bana bu süreyi de vermiyorsun ve 21’inde onu oylamaya çekiyorsun. Yani böyle bir şey olur mu?

Murat AKGÜN- Değişiklik diyince aklıma hemen TCK’nin 301...

Deniz BAYKAL- Yani bu değişikliği gerektiren ne Cumhurbaşkanının süreci bakımından, ne de parlamentonun süresinin 5 yıldan 4 yıla indirilmesi bakımından acil bir ihtiyaç yok. Yani ne zaman olur bu? Daha seçim yeni yapıldı. Daha bir ay yeni geçti. Ortada bir şey yok. İki ay yeni geçti. Yani eğer bu parlamento 4 yılda seçim yapmak isterse 4 yılda yapar. 4 yıldan önce yapmak isterse yapar. Yani şimdi milleti tekrar 200 trilyon para harcayıp, Türkiye’yi demokrasi ve hukuk bakımından dile düşürüp, bir alay konusu haline getirip bu kadar tutarsız bir dayatmayı Türkiye’ye taşımanın bir anlamı olabilir mi? Derhal bunun kaldırılması lazım.

Murat AKGÜN- Yani referandumu iptal kararından bahsediyorsunuz.

Deniz BAYKAL- Evet. Bence derhal bunun iptal edilmesi lazım. Bu hukuken mümkündür, geçmişte de yapılmıştır. Şimdi de yapılabilir. Ama ya bunu AKP kavramalıdır. Biz onu anlatmaya çalışıyoruz, vatandaşlara anlatmaya çalışıyoruz. Bakın daha anayasa son şeklini almadı. Daha neyin konuşulacağını bile vatandaş bilmiyor. Şimdi sandığa gidecekmiş. Gidecek neye oy verecek? Böyle bir tuhaf garabete oy verecek. Yanlış bunlar. Bunu AKP’ye anlatırız. AKP’ye anlatamayıp eğer başka muhalefet partilerine anlatmayı başarmış olsaydık o muhalefet partileri bir peşin fikirle AKP’den gelen her teklife teslim olma durumunda olmamış olsalar idi AKP bunu ciddiye, bunun gereğini yapmak durumunda kalırdı. Çünkü anayasa değişikliğinin meclisten geçebilmesi için AKP’nin desteğe ihtiyacı var. O desteği verme durumunda olan muhalefet çok ağır bir vebal altındadır. Bu yanlışın sorumluluğu muhalefet tarafından paylaşılmamalıdır. Biz paylaşmayacağız.

Biz buna komisyonda arkadaşlarım karşı çıkacaklar, çıkıyorlar şimdi anlatıyorlar. Genel kurulda buna karşı çıkacağız. Buna oy vermeyeceğiz. Bu yapıldığı zamanda vatandaşlarımız ya gidecekler böyle bir dayatmayı kabul etmiyoruz deyip aleyhte oy kullanacaklar ya da gidecekler bu kaderinizle sizi baş başa bırakıyoruz. Bu bizim içimize sindirdiğimiz doğru bir tercih değildir. Biz bunun vebalini, sorumluluğunu almıyoruz diyeceklerdir. Sandık başına gitmeyeceklerdir.

Murat AKGÜN- Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın değişiklik deyince o aklıma geldi. 301’inci maddeyle ilgili bir açıklaması oldu. 301 adeta 404 uhu gibi üstümüze yapıştı, 501 gibi marka halini aldı dedi. Çok kısaca başka sorularımda olduğu için bu yorumla ilgili karşı yorumunuzu alabilir miyim?

Deniz BAYKAL- Sayın Babacan’ın ekonomiden Dışişlerine dönüşümünün tamamlanmadığı anlaşılıyor. Hala kendisini bir ekonomi bakanı gibi görmeye devam ediyor. Markalarla, işte 404’lerle falan meşgul. 501 blue jeans markalarıyla meşgul. Bu bambaşka bir mesele. Bu ciddi bir iş, bir hukuk işi. Türkiye’nin kendisine saygısı işi. Ciddi bir konu.

Murat AKGÜN- Kabineden söz açılmışken bugün milliyet gazetesinde bir iddia vardı. Ekonomiden sorumlu devlet bakanı Ali Babacan yerine gelen Sayın Mehmet Şimşek’in İngiliz vatandaşı olduğuna dair. Çifte vatandaş olduğuna dair. Bu konuyla ilgili yorumunuz nedir?

Deniz BAYKAL- Yani kimsenin bu özel durumlarıyla ilgili bir şey söylemek istemiyorum. Bizi ilgilendiren uygulamalarıdır. Yani bir insan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Türkiye’ye ihanet edebilir. Bir insan birden vatandaşlığı olsa bile ülke menfaatlerini koruyabilir. Hangisidir bilemiyorum. Yani bu daha yeni geldi. Onunla ilgili bir şey söyleyemem ama biz pek çok TC vatandaşlık kimliğini tanıyıp da Türkiye’ye bu kadar zarar veren uygulamaları gerçekleştirenleri görüyoruz.

Murat AKGÜN- Sayın Genel Başkan bir soruda Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili sormak istiyorum Haluk Koç eski Grup Başkanvekillerinden. Genel Başkanlığa adaylığını koyuyor. Gülsüm Bilgehan’ın ismi geçiyor. Genel Sekreter Yardımcınız istifa etti Oğuz Oyan’dan bahsediyorum. Mustafa Sarıgül zaten çok uzun zamandan beri liderlik iddiasını. Tüm bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu isimlere yönelik yaklaşımınız nedir? Bir demokrasinin zenginliğimi? Yoksa bir başkaldırımı? Nedir sizce?

Deniz BAYKAL- Yani çok doğaldır. Bizim kurultay mevsimimiz açıldı. Kurultaya gidiyoruz. Kurultaya giderken bir seçim sonrasının tatminsizlikleri, küskünlükleri, siyasi ihtilaslar için bir destek potansiyeli sunar. Bunu kullanma hevesi kendisini gösterir. Çok doğaldır. Bunları da önemli bir konu, bir sorun olarak görmüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi bu konuları en iyi şekilde çözer, yoluna devam eder.

Murat AKGÜN- Yani Genel Başkanlık seçiminde bu isimlerin size ciddi bir rekabet yaratamayacağı notunu...

Deniz BAYKAL- Bunun kararını bizim partimiz, partililerimiz alacaklardır.

Murat AKGÜN- Efendim terörle başladığımız için terörle bitirmek istiyorum müsaadenizle. Kara Kuvvetleri Komutanı Sayın İlker Başbuğ’un bir açıklaması oldu. Devletin PKK’ya katılımı engellemekte başarısız olduğunu söyledi. Bu tespitle ilgili sizin yorumunuz nedir? Onunla bitirelim.

Deniz BAYKAL- Evet yani doğru tabi. Maalesef terör konusundaki başarısızlıkların listesi çıkarılırsa buda onların içinde yer alacak bir unsurdur. Yani terörle mücadelenin diplomatik boyutu gerçekleştirilememiştir. Yani kavramlar geliştirilememiştir. Bölgede işsizlik ortadan kaldırılamamıştır. Onu terörü besleyen sosyal ekonomik şartlar maalesef devam etmektedir. Bütün bunlar doğrudur tabi.

Murat AKGÜN- Birde şunu sormak istiyorum. DTP’den bahsederken şansızlıklardan. Şans mı, şansızlık mı üzerinde durmuştuk. Bayramda genel olarak partiler bayramlaşırlar sizin DTP’yle şahsen kastetmiyorum ama en azından bir heyetinizin DTP ile bayramda teması olacak mı?

Deniz BAYKAL- Yani bizim bir bayram programımız henüz yapılmadı. Genel Sekreterimiz bunu yapacaktır. Bizim açımızdan bu konularda bir yanlışlık sözkonusu olmaz.

Murat AKGÜN- Sayın Genel Başkan, gerek Türkiye’nin olası bir Irak’a operasyonu, gerekse DTP ile ilgili temaslar, notlarıma bakıyorum oldukça ilginç mesajların olduğu bir yayın oldu. Sorulara yanıtlarınız için teşekkür ediyorum.

Deniz BAYKAL- Sağolun ben teşekkür ederim.

Murat AKGÜN- Efendim konuğumuz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’dı. Biraz evvelde söylediğim gibi muhtemelen referandumdan Irak’a olası bir operasyona kadar tartışılacak mesajlar verdi. Sanırım kamuoyunun gündeminde olacak konulardan bahsetti. Yeniden görüşünceye kadar hoşçalın efendim