Wednesday, April 01, 2009

GENEL BAŞKAN DENİZ BAYKAL 29 MART YEREL SEÇİM SONUÇLARINI DEĞERLENDİRDİ...


-“CHP artık yeni sorumluluklara, yeni görevlere kendisini hazırlamalıdır...”

-“21 ay önce yapılan seçime göre AKP 8 puan oy kaybetmiştir. Çok ciddi bir oy kaybı içine girmiştir. Bir kırılma sözkonusudur. İktidar gidici olduğunu görmeli ve gidişi içine sindirmelidir”

-“2004 yerel seçimlerinde %18 oy alan CHP, bu seçimde %23 almış ve oyunu 5 puan artırmıştır”

-“CHP’nin yanısıra MHP, SP ve DTP’de oylarını artırmıştır. Muhalefet toparlanmakta, muhalefet yükselmekte, muhalefet kabarmaktadır. AKP inişe geçmiştir”

-“Bu seçimlerde ortaya çıkan tablo; Türkiye’de yeni bir dönemin açılmakta olduğudur. Türkiye’yi yeni bir noktaya doğru taşıma umudunu veren belirleyici bir seçim olarak görüyorum”

-“Bu seçim, gerçekleşmiş olan siyasi tablonun köklü bir biçimde değişeceğinin işaretlerinin verildiği bir seçim olmuştur”

-“İktidar artık gidici olduğu gerçeğini içine sindirerek siyaset yapmayı denemelidir. Söyleyeceği her sözün, atacağı her adımın, uygulayacağı her politikanın iktidardan düştükten sonra ne anlama geleceğinin, neye mal olacağının hesabını yapmalıdır.

-“CHP niçin hakkı olan, başka yerlerde almış olduğu desteği yurdun bazı yerlerinde alamıyor, bunun altında ne yatıyor? Örgütsel zafiyetimiz mi, partimizin düşüncesinin tam yansıtılamaması mı, bir iletişim kurulamaması mı? Ya da ilişkinin yeterince, yoğun bir şekilde süreç içinde geliştirilememiş olması mı? Bütün bunları inceleyeceğiz. Az oy aldığımız yerlerin listesini çıkarıyoruz. Oralara bu açılardan bakacağız ve oralara yönelik, oralara odaklanmış projeler uygulayacağız”

-“Genel seçimlere gitmeden çok önce CHP kendisini de yeniden yapılandırma, yönetim biçimini de yapılandırma, genel merkez yapılanmasıyla ilgili olarak tüzükte öngörülen yeni olanakları değerlendirerek yaşama geçirecektir. Böylece CHP’yi yeni sorumluluklara hazırlama doğrultusunda biz üzerimize düşen görevi de yapacağız”

-“Oy alamadığımız veya az oy aldığımız yerleri masaya yatıracağız, dikkatlice inleyeceğiz. Sadece Güneydoğu, Doğu değil, İç Anadolu’da da bizi üzen, şaşırtan tablolar var. başka yerlerde de var. Bu niye böyle canım. Olmaması lazım. Biz Türkiye’nin partisiyiz. Her yere hizmet vereceğiz. Yani İzmir halkı bize bu kadar destek olacak, ama o desteği İç Anadolu’da, Güneydoğu Anadolu’da almayacağız. Bu yanlıştır. Bunu düzeltmek için yapmamız gereken ne varsa onu yapmaya hazırız”


İletişim Koordinatörlüğü (Ankara) - Genel Başkan Deniz Baykal’ın seçim sonuçlarını değerlendirdiği basın toplantısında söyledikleri ve basın mensuplarının sorularına verdiği yanıtlar şöyle ;


Değerli arkadaşlarım, 29 Mart yerel seçimleri tamamlandı. Geride bıraktığımız iki gün içinde nispeten daha net bir tablo ortaya çıktı. Bugün bu seçimlerle ilgili bir genel değerlendirmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.


Önce bu seçimler Türkiye’mizin seçim deneyiminin oldukça ileri bir aşamasında gerçekleşmiştir. Türkiye 1950 yılından buyana düzenli seçim yapan bir ülke olarak uluslararası alemde kendisini kabul ettirmiştir. Seçim deneyimimiz köklüdür, güçlüdür. Sağlam bir gelenek haline gelmiştir. İnsanlarımız, vatandaşlarımız seçimi büyük bir ilgiyle sahiplenmektedirler. Bu seçimde gene Türkiye’de önemli bir demokrasi deneyimi olarak yaşanmıştır. Bir yerel seçim olarak muhtarlıklar, muhtar heyetleri seçimi, belediye başkanlıkları seçimi, belediye meclis üyelikleri seçimi, il genel meclisi üyelikleri seçimi hepsi bir arada gerçekleştirilmiştir. Esas itibariyle yer yer üzüntü verici bazı olaylar olsa da huzur içinde, barış içinde demokratik bir seçim yaşanmıştır diye düşünüyoruz. Tabi yaşanan seçimle ilgili çok itirazlar vardır, tartışmalar vardır. Bu itirazlar yetkili mercilerde ele alınacaktır, alınmaktadır. Bu süreç başlamıştır. Umut ediyorum İlçe, İl ve Yüksek Seçim Kurullarımız bu konudaki görevlerine özel bir dikkatle Türkiye’deki demokratik sürece sahip çıkarak, doğruyu yakalayarak gerçekleştireceklerdir. Bu güven içinde bu itiraz sürecinin de tamamlanmasını hep birlikte bekliyoruz.


Tabi buraya girerken bunca yıl seçim yapmış bir ülke olarak bazı temel eksikliklerimize işaret zorunda kendimi hissediyorum. Maalesef kütük düzenimiz bir türlü sağlam bir esasa oturtulamamıştır. Hala seçmenlikle ilgili tartışmalar, belirsizlikler, yazım yanlışlıkları, şikayetler yaygın bir şekilde yaşanmaktadır. Türkiye’nin bu sorunu mutlaka çözmesi lazımdır. Herkese güven veren, her vatandaşın oy kullanma hakkını sağlayan adil, güçlü bir seçim düzenini oturtmaya ihtiyacımız vardır. Bunun hala oturtulamamış olması bir üzüntü nedenidir. Biran önce bunu tamamlamalıyız diye düşünüyorum. Doğru bir kütük oluşturmalıyız. Her vatandaş güvenceli şekilde oy kullanabilmelidir. Bunu mutlaka sağlamalıyız. Bu konuda yaygın şikayetler var. Bu şikayetleri artık çözme zamanı gelmiştir ve geçiyor.


Aynı şekilde oy kullanma düzeniyle ilgili sorunlar, sıkıntılar, sandık kullarının oluşturulmasıyla ilgili çeşitli itirazlar, tepkiler kendisini sürdürüyor. Umarım bu konuları da bu vesileyle yapıcı bir anlayışla ele alıp bir çözüm sağlayabiliriz. Olayın bunlar teknik tarafları.


Pazar günü seçim yaptık ve bir siyasi tablo kendisini gösterdi. Önce hemen şunu söylemeliyim. Bu seçimlerde ortaya çıkan tablo; Türkiye’de yeni bir dönemin açılmakta olduğunu bize göstermiştir. Bu seçimlerin bundan önceki seçimlerin çoğundan farklı yeni bir siyasi şekillenmenin işaretlerini taşıyan, Türkiye’yi yeni bir noktaya doğru taşıma umudunu veren bir belirleyici seçim olarak gördüğümü önce söylemeliyim. Artık siyaset bu seçimden sonra farklı olacaktır. Bu seçim Türkiye’deki dengeleri, siyasete yön veren temel dinamiklerin nasıl işlediğiyle kabulleri, şuana kadar yaşayan gerçekleşmiş olan siyasi tablonun köklü bir biçimde değişeceğinin işaretlerinin verildiği bir seçim olmuştur.


Bunu nereden çıkarıyorum, nedir bu tespitimin dayanakları onları sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye bildiğiniz gibi 2002 yılında yeni bir siyasi yapılanma içine girmiştir. 2002 seçimleri Türkiye’de alışılmış, köklü pek çok partiyi etkisizleştirmişti, siyaset sahnesinin dışına itmişti ve yeni bir siyasi yapılanma, yeni bir siyasi şekillenme getirmişti. AKP’de 2002 seçimleriyle siyasi hayatta etkin bir konuma sahip olmuştu. Bu 2002’de yapılan seçim sadece o andaki siyasi tabloyu tespit etmekle kalmadı bize geleceğe yönelik yeni siyasi dinamiklerin Türk siyasi hayatına yerleşmiş olduğunu da ortaya koydu. Ve 2002’den itibaren yeni bir siyaset şekillenmeye başladı. Bu siyasetin şekillenmekte olduğunu biz 2004 seçimlerinde gördük. 2007 seçimlerinde gördük. Her iki seçimde de AKP giderek daha güçlenen, giderek kök salan, etkinliğini arttıran, hem yerel yönetimlerde, hem de parlamentoda etkinliğini, ağırlığını arttıran bir siyasi parti olarak kendisini gösterdi. Yani 2002’de başlayan süreç 2007 seçimleriyle de hız kesmediğini ortaya koydu. Ve bu hem Türkiye’deki siyasi hayatı derinden etkiledi, hem de Türkiye’ye yönelik yapılan değerlendirmeleri çok ciddi şekilde yönlendirdi.


Şimdi 2009 seçimleri bize bu sürecin sonuna gelindiğini, AKP’nin 2002’de başlayan yerel yönetimlerde ve parlamentoda etkinliğini sürekli ve düzenli arttırmakta olduğu, onun etrafında, AKP’nin etrafında, AKP’nin yükselişi etrafında şekillenen Türkiye’nin siyasi tablosunun artık sınırına geldiğini ve bu tabloda yeni bir sürecin, farklı bir sürecin işlemeye başladığını bize göstermiştir. Bu bakımdan ben bu seçimleri çok belirleyici, yönlendirici, geleceğin işaretlerini taşıyan bir seçim olarak gördüğümü belirtmek istiyorum. Teyit eden bir seçim değil, durumu tespit eden bir seçim değil, geleceği belirleyen, geleceği yönlendiren bir seçim niteliğinde ortaya çıkmıştır. 2004, 2002’yi teyit eden bir seçimdi. 2007, 2002’yi ve 2004’ü güçlendiren bir seçimdi. Ve 2009 acaba ne olacak, bu süreç devam mı edecek, yoksa bu süreç bir noktaya geldi, stabilize olacak, istikrar kazanacak ve bir plato halinde o şekilde mi devam edecek. Türkiye AKP’nin egemenliğinde bir fiili egemen parti, dominan parti modeli içine mi giriyor Türkiye’de siyaset soruları ortaya atılıyor idi. Şimdi 2009 seçimleri bütün bu sorulara cevap vermiştir.


2009 seçimlerine kadar yaşanan süreç Türkiye’de demokrasinin işlerliğiyle ilgili umutsuzluklarda yaratmaya başlamıştır. Yani bir tek partinin giderek siyasi hayatımıza tek başına yön verir konuma doğru gelmekte oluşu ve bu iktidarın çok da demokratik olmayan anlayışlarla yer yer baskıcı, dayatmacı, zorlayıcı, dışlayıcı bir üslupla kullanılmaya başlanmış olması Türkiye’de demokrasiyle ilgili ciddi, haklı, önemli kaygıların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Şimdi 2009 seçimleri bütün bunları yeniden değiştiren, bir anlamda Türkiye’nin 2002’de başlayan siyasi ezberini bozan bir yeni dönemin işaretlerini vermiştir. Bu bakımdan bunu fevkalade önemli saydığımı söylemeliyim. Bütün bu tahlilleri nereden çıkarıyorum. Nedir bunların dayanağı? Bunların dayanağı çok açıktır. Seçim sonuçlarıdır.


Değerli arkadaşlarım, seçim sonuçları bize çok açık bir şekilde AKP’nin bu seçimlerde çok ciddi bir oy kaybı tablosuyla karşı karşıya olduğunu bize göstermiştir. Bu 2002’de başlayan süreçte ilk kez ortaya çıkan bir manzaradır. Hem bu niteliğiyle önemlidir. Hem de ağırlığıyla, önemiyle fevkalade dikkate değerdir. Yani gelip geçici, arızi, canım şimdi öyle oldu, yarın başka türlü olur denebilecek bir tablo yoktur. Bu ciddi bir manzaradır. Önemli, anlamlı, rasyonel, Türkiye’yi bütün coğrafyalarında, bütün toplumsal kesimlerinde kendisini gösteren ulusal düzeyde bütünleşmiş olarak ortaya çıkan bir tablo vardır. Trakya’da da vardır, Van’da da vardır, Hakkari’de de vardır. Karadeniz’de de vardır, Akdeniz’de de vardır. Türkiye’nin bütün coğrafyalarında, bütün kesimlerinde bir ortak yeni AKP değerlendirmesinin, AKP’ye yönelik yeni bir bakış açısının şekillenmekte olduğu bu seçimde ortaya çıkmıştır.


Bakın bu seçimin önemi nereden geliyor. AKP demin anlattığım sürecin içinde. 2007’de bir seçim yapıldı ve %47’ye yakın oy aldı. Bundan 2 yıl sonra bir seçim yapıldı. Tam 2 yıl içinde bir seçim yapıldı. Hatta 2 yıl tamamlanmadan, Temmuzda yapılmıştı 2007 seçimi. 2009 Martında gene seçim yapıyoruz. 21 ay. 21 ay sonra bir seçim daha yapıldı. Bu seçimde AKP 8 puan oy kaybı tablosuyla karşı karşıya kaldı. Yani AKP’nin aldığı oy en son Anadolu Ajansından biraz önce gelen en son rakamlara dayalı olarak söylüyorum. Bu rakamlara göre AKP’nin oyu 14 milyon 938 bin 686’dır il genel meclisi temelinde. Buda %38.563, yani 38,5’luk bir oyu temsil etmektedir. Yani 47’ye yakın, 46 küsurdan 46,7’den 38,5’a bir önemli 8 puanlık bir oy azalması sözkonusudur. Bu tabi oy sayısı olarak bakıldığı zamanda gene çok ciddi bir oy kaybının yaşanmış olduğunu bize göstermektedir. Yani 2007’de aldığı oyla bu 14 milyonu mukayese ettiğiniz zaman gene o sayıda değişmiştir. O sayının değişmiş olmasına rağmen de bir ciddi oy sayısal kaybının da ortaya gözüküyor. Tabi asıl önemli olan bu 8 puanlık gerilemedir.


Şimdi bu 8 puanlık gerilemeyi doğru yorumlamak lazımdır. Bu çerçevede bu seçimin bir yerel seçim olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum. İktidarda bir parti varken ve o partinin önünde daha 2 yıla yakın bir iktidar dönemi dururken, bir iktidar dönemi içinde yaşanan bir yerel seçimdir. Yani bu yerel seçimi yapan hükümet seçimden sonrada hükümet olmaya devam edecektir. Başbakan Başbakan olmaya devam edecektir. Bakanlar bakan olmaya devam edecektir. O bakanlar şimdi seçim yapılacak olan, yerel seçim yapılacak olan yerlerde her birisi yerleşmiş, o illerde kampanyayı yönetir konumdadırlar. Bakan olarak yönetir durumdadırlar. Devlet olanaklarını yönetir durumdadırlar. Kadro tahsisleri, dışarıdan alma uygulamaları, işte kredi kolaylıkları, teşvik imkanları, bölgeye hizmet getirme vaatleri, hepsi iktidardaki bir partinin gölgesinde yaşanmaktadır. Şu da bir gerçektir ki bu iktidar, bu hükümet bu seçimlere girerken iktidar olanaklarını demokratik bir anlayışla bağdaştırılması güç bir biçimde sonuna kadar yer yer hukuk dışına çıkarak, yer yer seçmeni tehdit ederek ağır bir biçimde kullanmıştır. Maddi olanaklar dağıtılmıştır. Efendim işte yoksullukla mücadele programımız diyerek belli seçmen kesimlerine yönelik çıkar sağlama uygulamaları yaygın bir biçimde kullanılmıştır. Bunları şunun için söylüyorum. Bu 8 puanı değerlendirirken bunun bir yerel seçim olduğunu, bu şekilde yapılan bir yerel seçim olduğunu. Eğer milletvekillerinin milletvekilliğinin bittiği, başbakanın başbakanlığının, bakanların bakanlığının bittiği, yarın kimin başbakan, kimin bakan, kimin milletvekili olacağının belli olmadığı bir genel seçimde yaşanan tablo dikkate alınacak olur ise bu yerel seçim şartlarıyla arada çok ciddi iktidar lehine farklar olduğu görülür. Bu farklar herkesin kendi takdirine göre ama mutlaka 3 ila 5 puan arasında bir önem taşır. Ben bunu çok önceden söylüyordum. Şimdi burada bu ortaya çıkmıştır. 8 puanlık kaybı bu gerçeği de dikkate almak lazımdır. Yani bunu bir milletvekili seçimi için bir temel olarak düşünmek isteyenlere bunu da dikkate almaları gerektiğini hatırlatmak istiyorum. O bakımdan bu oy kayması anlamlı, önemli bir kırılmayı temsil etmektedir. Bu sıradan bir oy erimesi, oy kaybı değil bir siyasi kırılma niteliğindedir. AKP ilk kez bu seçimde 1999 seçiminde böyle bir siyasal kırılma yaşamıştır.


Şimdi değerli arkadaşlarım, bunu ister belediye seçimleri ölçüsüyle bakın, ister bilmem milletvekili seçimi, ister il genel meclisi seçimiyle bakın. Yani daha AKP’nin 2007 başarısını elde etmeden önce 2002 noktasından hemen sonra yapılan yerel seçimde aldığı oylarla da mukayese etseniz gene çok anlamlı %3’ün üzerinde bir oy kaybının yerel seçim temelinde de ortaya çıktığını görürsünüz. Şimdi bu tablonun yanı sıra şunu görmek lazım. AKP oy kaybediyor. Ne oluyor? Muhalefette güçleniyor. Bu seçimde o da çıkmıştır. Muhalefet güçlenmektedir.


Bakın Cumhuriyet Halk Partisi bu seçimde ister daha önceki il genel meclisinde aldığımız oylarla oylarımızı mukayese edin. İster 2000 şartları farklı demin konuştuğumuz nitelikte bir genel seçim olan 2007 yılındaki seçim sonuçlarıyla mukayese edin. Cumhuriyet Halk Partisinin oylarının ciddi şekilde arttığını görürüz. Cumhuriyet Halk Partisinin oyları il genel meclisi temelinde değerlendirildiği zaman 5 puan artmıştır. Yani 2004 tarihindeki il genel meclisi seçiminde Cumhuriyet Halk Partisi %18.23 oy almıştır. 5 milyon 882 bin oy. %18.23’tür. Şimdi gene biraz önce yayınlanmış olan demin AKP ile ilgili rakamını verdiğim Anadolu Ajansının en son açılamasına göre Cumhuriyet Halk Partisinin bu il genel meclisinde, belediye seçimi değil, il genel meclisi seçiminde aldığı oy oranı %23.217’dir. Yani 18.2 olan il genel meclisi 2004 oyumuz 23.2’ye 2009’da çıkmıştır. Bu 5 puanlık bir il genel meclisi temelinde yükselmeyi ifade etmektedir. Fevkalade önemlidir. Muhalefetteki bir siyasi parti olarak bu gerçekleştirilmiştir.


Bunu bu seçimler bir yerel seçim, sadece il genel meclisi diye bakmayın, Türkiye artık kentleşti. Nüfusun %70’i, 75’i belediye sınırları içinde yaşıyor. Belediye seçmenleri temelinde Cumhuriyet Halk Partisi peki 2004’ten 2009’a ne oldu diye sorarsanız o zamanda söyleyeceğim şudur; belediye başkanlıklarıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin 2004’teki oy düzeyi 20.7’dir. 2009’daki belediye seçimlerindeki oy oranı 28.2’dir. Yani Cumhuriyet Halk Partisi 7,5 puanlık bir belediye seçimlerine yönelik olarak oy sıçramasını gerçekleştirmiştir. Oy artışı sadece Cumhuriyet Halk Partisiyle sınırlıda değildir. MHP’de anlamlı bir şekilde hem il genel meclisi temelinde bakınız. Hem belediye seçimi temelinde bakınız. Kendi ölçekleri içinde önemli, anlamlı oy artışları gerçekleştirmiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin belediyedeki oy artışı çok daha fazla olabilir. Ama MHP’nin de ihmal edilmeyecek bir oy artışı gerçekleştirdiği görülmektedir. Gene aynı şekilde Saadet Partisinin ve DTP’nin de yöresel ortamlarda çarpıcı bir oy artışı gerçekleştirdiğine tanık olmaktayız. Yani bu ayrıntılara kendimizi kaptırmadan daha genel bir açıdan bakacak olursak şunu görmezlikten gelmek, maskelemek, kamufle etmek mümkün değildir. AKP çok ciddi bir oy kaybı içine girmiştir. Bir kırılma şeklinde nitelendirmeyi haklı kılacak bir oy kaybı içine girmiştir. Ve bu oy kaybı muhalefete de yansımıştır. Cumhuriyet Halk Partisi %5 ve %7,5 il genel meclisi temelinde, belediye başkanlığı temelinde bir artış sağlamıştır. Benzer artışları diğer partilerde sağlamışlardır. Yani efendim AKP kaybediyor, muhalefete oy gelmiyor. Bunun doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. Muhalefet toparlanmakta, muhalefet yükselmekte, muhalefet kabarmaktadır. Böyle bir süreci yaşadığımız görülüyor. AKP’de tam tersine inişe geçmiş bir noktadadır.


Şimdi tabi bu seçimlerden çıkan tablo gelecek bakımından çok yönlendirici olacaktır, belirleyici olacaktır. Bunu rastlantısal, şuandaki bir olayla ilgili, işte bir politika değişikliğiyle düzeltilebilecek bir durum olarak açıklamak mümkün değildir. Yapısal bir sürecin sonucunda ortaya çıkmış anlamlı bir kırılmayla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Böyle bir tablonun ortaya çıkmış olması Türkiye’de demokrasinin işlerliği bakımından büyük önem taşır. Yani demokrasi böyle tek istikamette gidilen bir süreç değildir. Gelişi vardır, gidişi de olmalıdır. Eğer gelişi ve gidişi sağlıklı şekilde işlerse işte o zaman demokrasi anlamlı olur. Türkiye’de şimdi demokratik sürecin bu iki yönüyle de, yani iktidara bir partiyi taşıma ve bu partiyi iktidardan uzaklaştırma yönüyle de işleyebileceğinin belirtileri, işaretleri ortaya çıkmıştır. Bu açıdan bu seçimi ben Türkiye’de bir demokratik kazanım olarak görüyorum. Demokrasimize olan güven daha da artmıştır. Demokrasimizin işlerliğiyle ilgili umutlarımız daha da yükselmiştir. Bunu da çok önemli bir kazanım olarak görüyorum.


Değerli arkadaşlarım, bu seçim kampanyası sırasında biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak belli bir anlayışla çalışma yaptık. Çok temel iki konu etrafında bir kampanya götürdük. Konulardan bir tanesi ekonomik sorunlar, sıkıntılar. Türkiye’de uzun süreden beri izlenen ekonomi politikasının Türkiye’yi artık büyüyemez bir noktaya getirmiş olması. Küçülme gerçeğinin ortaya çıkmaya başlaması, fabrikaların, işyerlerinin kapanmaya başlaması, işsizliğin çok ciddi bir sorun haline dönüşmüş olması ve yoksullaşmanın, tarımdaki sıkıntıların, esnafın sıkıntılarının çok ciddi bir noktaya gelmiş olması ekonomik sorunlara yönelik bir kampanya götürdük. Tabi bu kampanyayı götürürken sadece şikayet etmeye, sadece muhalefet etmeye, sadece izlenen politikadan kaynaklanan rahatsızlıkları dile getirmeye dayanan, sadece bununla yetinen bir politika uygulamadık. İzlenmesi gereken politikalarla ilgili, yapılan yanlışların nasıl düzeltilebileceğiyle ilgili tespitler yaptık, çalışmalar yaptık. Bu konuda çok değerli bir kadromuz var. Onlarla çok verimli çalışma yapıyoruz ve ekonomik gelişmeyi çok sağlıklı bir şekildi izliyoruz. Bu çalışmalara dayalı olarak da Türkiye’de her noktada, her aşamada alınması gereken önlemlerle ilgili teklifler ortaya koyan bir siyasi parti olarak ortaya çıktık. Hatırlayacaksınız 2008 yılının Eylül ayında Türkiye’nin içine girmekte olduğu kriz dolayısıyla ilk uyarılarımızı ve tekliflerimizi kamuoyuna söyledik. Ve onların ne kadar önemli, ne kadar doğru olduğu sonra yaşanan süreçte ortaya çıktı. Daha sonra kampanya içinde Başbakanla bir tartışma yaşadık. İşte ne önlem biliyorsan söyle dedi. Söylemezsen şöyle olur, böyle biter dedi. Bizde önlemlerimizi ertesi gün söyledik. Onlara şiddetle duygusal reaksiyonlar gösterdi Başbakan. Ama 2 – 3 hafta sonra bizim önlemleri uygulama durumunda kaldı. Ve o önlemlerin ne kadar yerinde olduğu, ne kadar anlamlı olduğu ortaya çıktı. Biz o uygulananların ötesinde Türkiye’de uygulanması gereken önlemlerle ilgili gene çok ciddi teklifler ortaya atıyoruz. Bunları takip ediyoruz. Bunu şunun için söylüyorum. Önümüzdeki dönemde siyaset bu tabloyu yaşadıktan sonra ekonomik sorunların tartışılması gereken bir noktaya gelip dayanacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim o konuda ciddi, anlamlı, gene iktidarın kulak vermesi gereken, uygulaması gereken sağlam önerilerimiz vardır. O önerileri de önümüzdeki dönem içinde takip edeceğiz. Yani bir bu ekonomik sorunlar ve sıkıntılar etrafında kampanyayı şekillendirdik. İki; yolsuzluklar etrafında şekillendirdik. Yolsuzluklarında fevkalade önemli olduğuna inanıyoruz. Türkiye yolsuzluklar konusunda ciddi adımlar atmak zorundadır. Dünya çapında Türkiye artık yolsuzluklarla anılan bir ülke haline dönüşmeye başlamıştır. Çok çarpıcı olaylar yaşanmıştır. Bu olaylarla ilgili maalesef gereken yapılmamıştır. Bunu seçmene şikayet ettik. Bu şikayetlerimiz büyük ilgi görüyor. Seçmen, vatandaş bizim, Cumhuriyet Halk Partisinin bu değerlendirmelerine kulak verdi, hak verdi. Belki herkes oyunu bize vermedi. Ama bugün ortaya çıkan tablo AKP’nin bir kırılma içine girmesi ve muhalefette bir toparlanma, bir yükseliş sürecinin başlaması inanıyorum Cumhuriyet Halk Partisinin uzun süreden beri götürdüğü bu kararlı, tutarlı, etkili siyasi çalışmanın ciddi ölçüde etkisiyle ortaya çıkmıştır. Bunun farkındayız. Yani bu doğru bir kampanya oldu. Bu anlayışla çalışmalarımızı yaptık.


Şimdi değerli arkadaşlarım, bu geldiğimiz noktada iktidara düşen görevler var, muhalefete düşen görevler var. İktidar bir defa artık gidici olduğu gerçeğini içine sindirerek siyaset yapmayı denemelidir. Artık gitmeyi öngörerek siyaset yapmalıdır. Yani söyleyeceği her sözün, atacağı her adımın, uygulayacağı her politikanın bir süre sonra kendisi orada uzaklaştıktan sonra nasıl bir anlam taşıyacağının hesabını yapmalıdır. Bu onun içinde yararlı olacaktır. Onu da hatalardan koruyacaktır. Türkiye’yi de rahatlatacaktır. Yani Türkiye’de yaşanan öylesine gerilim alanları var ki, bu alanları böyle bir gidicilik duygusunu içine sindirmiş bir iktidarın Türkiye’ye yaşatması düşünülemez. O nedenle bu duygunun iktidarın gönlüne, aklına yerleşmesi gerektiğine inanıyorum. Ve bunu doğal karşılamalıdır. Gidişi içine sindirmelidir. Ve bunu saygıyla, hoşgörüyle karşılayabilecek konumda olmaya özen göstermelidir. Siyaseti gerilimden çıkarmalıdır.


İkincisi; iktidarın elinde hala büyük imkan var. Tek başına iktidardır. Seçimlere kadar önemli bir süre var. Bu süreyi artık hiçbir küçük hesap yapmadan o hesapların işlemediği görülmüştür. Dayatmaların, zorlamaların, hukuk dışı kaçamakların yakışmadığı, doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. O nedenle iktidarın önümüzdeki süreyi ve dönemi Türkiye için yararlı, ekonomimiz için yararlı, ekonominin temel sorunlarının çözülmesi için gerekli, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin sağlıklı bir zemine oturtulması için gerekli. Türkiye’de gerçekten tarafsız bir bağımsız yargı kurumunun ortaya çıkması için gerekli adımları atmaya hazır olmalıdır. Yani siyasetin kontrolüne yargıyı alalım, medyayı dağıtalım, korkutalım, parçalayalım, sindirelim ve ekonomiyi başka hedefler, amaçlar için değerlendirelim dönemi bitmiştir. Türkiye biran önce ekonomisini kayıt altına almalıdır. Türkiye biran önce kalkınmasını, ekonominin çarklarının dönmesini mümkün kılacak yeni ekonomik reformları birbiri ardından atmalıdır. Ki bunların başında hiç kuşku yok istihdam üzerindeki aşırı vergi yükünün azaltılması geliyor. Biran önce Türkiye bunu dikkate almalıdır. Ve yaşanan krizin Türkiye’de kobileri, küçük orta boy işletmelerimizi ortadan kaldırmaması için gerekli ciddi önlemler biran önce alınmalıdır. Ciddi bir sanayileşme politikasını iktidar düşünmeye başlamalıdır ve tarımın içinde bulunduğu sıkıntıyı, işsizlik konusunu ve Türkiye’de işinden ayrıldığı için borçlarını ödeyemez hale düşmüş olan vatandaşların konumunu dikkate alan düzenlemeleri biran önce yapmalıdır. Bu doğrultuda atacağı adımlarda biz iktidara yardımcı oluruz. Türkiye’nin sorunlarının çözülmesi için her türlü katkıyı, desteği sergileriz. İşbirliğini de yaparız. Önemli olan Türkiye’dir, Türkiye’ye sahip çıkmaktır. Hükümet elindeki 2011 seçimlerine kadar var olan 2 yıllık süreyi ve parlamentodaki siyasi üstünlüğünü ülke yararına artık kullanma kararını almalıdır. Böyle bir kararın alınması halinde hem Türkiye rahatlar, siyasi gerilim düşer ve somut, ciddi adımlar atmak imkanını da hep birlikte buluruz.


Değerli arkadaşlarım, bu tablo hiç kuşkusuz muhalefet partilerine ve özellikle Cumhuriyet Halk Partisine de sorumluluklar üstlüyor. Cumhuriyet Halk Partisinin artık yeni sorumluluklara, yeni görevlere kendisini hazırlaması gerektiği mesajını biz bu seçimden çıkarıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi artık bu başlayan yeni süreç içinde çok daha büyük sorumluluklara, çok daha büyük görevlere kendisini biran önce hazırlamalıdır. Bu konuda daima belli bir hazırlık içinde bulunduk. Bu hazırlığımızı toplumumuza da tam belki yansıtmak imkanını bulamadık. Çünkü toplumumuz henüz bu konunun gerçekten gündeme geldiğini, böyle bir ihtiyacın, bir iktidar değişikliğinin önümüzdeki yıllarda mümkün olabileceğini düşünme noktasına gelmemişti. O nedenle dikkati buraya yönelmemişti. Ama şimdi öyle zannediyorum ki Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisine yeni bir bekleyişle bakacaktır, yeni bir ilgiyle bakacaktır. Yeni taleplerle bakacaktır. Böyle olması çok doğaldır, çok yerindedir, çok güzeldir. Bizde bunu bekliyoruz. Böyle bir ilgiye cevap vermek için bizde hem var olan hazırlıklarımızı, hem yeni hazırlıklarımızı, yeni sorumluluklarımızın gereklerini yerine getireceğiz ve toplumumuza bu konulardaki anlayışımızı aktarma, yansıtma çabasını sergileyeceğiz.


Ayrıca bu seçimlerin ortaya koyduğu bir tablo; bizim örgütsel zafiyetlerimizin, belli yörelerde kabul edilemez bir oy tablosuyla karşı karşıya bulunduğumuz gerçeğinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Şimdi onun üzerinde ciddi bir çalışma yapacağız. Yani yurdun belli yerlerinde Cumhuriyet Halk Partisi niçin hakkı olan, alması gereken desteği başka yerlerde almış olduğu, haklı olarak almış olduğu desteği bazı yerlerde niçin alamıyor, bunun altında ne yatıyor? Örgütsel zafiyetimiz mi, partimizin düşüncesinin tam yansıtılamaması, bir iletişim kurulamaması mı? Ya da ilişkinin yeterince yoğun bir şekilde süreç içinde geliştirilememiş olması mı? Bütün bunları inceleyeceğiz. Şimdi az oy aldığımız yerlerin listesini çıkarıyoruz. Oralara bu açılardan bakacağız ve oralara yönelik, oralara odaklanmış projeler uygulayacağız. Yani falan seçim çevresinde niye bu oy oranı var bunu artırmak zorundayız. Hiçbir mazeret kabul edilebilir değildir. Bu konuda yapmamız gereken nedir yapmalıyız. Bize düşen ne onu yapalım. Bu anlayış içinde bakacağız ve örgütsel zafiyetlerimizi, iletişim konusundaki eksikliklerimizi telafi etmeye, geliştirmeye, ilerletmeye gayret edeceğiz.


Ayrıca Türkiye’nin bu önümüzdeki güç döneminde Türkiye’nin olanaklarını en verimli şekilde kullanacak. Türkiye’yi yeniden yapılandıracak ve Türkiye’nin içindeki birikimi hızlı bir ekonomik kalkınmaya ve yeni bir sosyal yapılanmaya yönlendirecek hazırlık çalışmalarımızı bu dönemde hızlandırarak sürdüreceğiz. Böyle bir sorumluluğun altına girdiğimizi bu seçim sonuçları dolayısıyla tespit ediyoruz. Bunun gereğini de yapacağız.


Bu çerçevede bildiğiniz gibi bir süre önce biz bir tüzük değişikliğini kurultayımızda kararlaştırmıştık. O tüzük değişikliğini önümüzdeki günlerde arkadaşlarımızla konuşup birlikte kararlaştırarak ne zaman, nasıl hayata geçireceğimizi kararlaştıracağız. Ve öyle düşünüyorum ki genel seçimlere gitmeden çok önce Cumhuriyet Halk Partisi kendisini de yeniden yapılandırma, yönetim biçimini de yapılandırma, genel merkez yapılanmasıyla ilgili tüzükte öngörülen yeni olanakları değerlendirme girişimini de yaşama geçirecektir. Böylece Cumhuriyet Halk Partisini biz yeni sorumluluklara hazırlama doğrultusunda üzerimize düşen görevi de yapacağız.


Bu seçim tabi olumlu, olumsuz yönleriyle hepimiz için çok değerli bir deneyim oldu. Bu seçimden sonra Cumhuriyet Halk Partisinin ben daha zenginleştiğini düşünüyorum. Yani sadece oyumuzun artışı bakımından değil, deneyimimizin de artışı bakımından. Pek çok arkadaşımızın belediye başkan adayı olarak, örgüt yöneticisi olarak, il genel merkez yöneticileri olarak yaptıkları çalışmalarla çok önemli birikimler elde ettiklerini ve Cumhuriyet Halk Partisinin hem bu bilgi birikimiyle, deneyim birikimiyle, kadro zenginleşmesiyle, kadrosunun halkla iletişim kurma, toplumla iletişim kurma konusundaki somut çalışmalarıyla kendimizi önemli bir deneyim kazanmış bir siyasi parti olarak hissediyoruz. Daha zenginleştiğimizi düşünüyoruz, daha güçlendiğimizi düşünüyoruz. Kendi içimizdeki güzelliklerin bir kısmını toplumumuza yansıtabildiğimizi düşünüyorum. Toplumumuza aktarabildiğimiz daha büyük zenginliklerimizin olduğundan benim hiç kuşkum yok. Bunları da değişik fırsatlarda, değişik vesilelerle toplumumuza yansıtacağız. Ama bu seçimler Cumhuriyet Halk Partisinin potansiyelinin, kadro zenginliğinin kamuoyumuza bir ölçüde yansıması açısından bir fırsat olmuştur, bir olanak olmuştur. Bu açıdan da ben çok yararlı bir durumun ortaya çıktığı kanısındayım.


Yer yer bazı seçimlerde çok az farklarla, çok ciddi kayıplar yaşadık. Ama her seçimde böyle manzaralar vardır. Yani birkaç yüz oyla çok önemli il belediye başkanlıklarını kaybettiğimizi biliyorum. Bunları da inceleyeceğiz. Sadece az oy aldığımız yerleri değil, az farkla kaybettiğimiz yerleri de. Niye oralarda kaybettik, ne yapmamız lazım bunları da geliştireceğiz.


Cumhuriyet Halk Partisinin bu yükselen bir siyasi parti haline gelişi hiç kuşku yok belediye başkan adaylarımızın, il örgütlerimizin, genel merkez örgütlerimizin yoğun, etkili ve çok gayretli çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır. Bu nedenle ben bu seçim kampanyasında büyük gayret göstermiş olan bütün adaylarımıza, onları destekleyen örgüt mensuplarımıza, genel merkezde gece gündüz orada, burada koşan değerli arkadaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum. Böyle bir hızlı, verimli çalışma deneyimi yaptık. Çeşitli yöntemlerin ne sonuçlar verdiğini gördük. Onları da kendi aramızda irdeleyip ayrıca tartışacağız.


Gene bu seçimlerde şunu da hep birlikte tespit ettik. Cumhuriyet Halk Partisi uzun bir süreden beri toplumu giderek kavrayacak, kucaklayacak bir siyasi parti konumuna dönüşmektedir. Bu gerçek ortaya çıkmaya başlamıştır. Yani Cumhuriyet Halk Partisi içinde yaşanan tartışmalar, Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili olarak yaşanan tartışmalar, Cumhuriyet Halk Partisine yönelik değerlendirmeler, eleştiriler, bütün bunlar Cumhuriyet Halk Partisinin ne yaptığını bilen, güvenilir bir ciddi siyasi parti olarak kendisini toplumun bütün kesimleriyle ilişkisinde yeni bir noktaya, yeni bir konuma taşımış olduğunu bize göstermektedir. Cumhuriyet Halk Partisi toplumun her kesiminin kucaklayacağı, sahip çıkabileceği bir parti haline dönüşmüştür. Bu seçimler, bu seçimlerde sağlanan yer yer gerçekten çok yüksek başarılar aslında Cumhuriyet Halk Partisinin bu çekim potansiyelinin sezilmeye başlaması, anlaşılmaya başlamasıyla ilgilidir. Gerçekten İstanbul’da zaten başarılı olduğumuz yerlerde, İstanbul’un belli ilçelerinde, İzmir’de, mesela Antalya’da ortaya çıkan oy artışları Cumhuriyet Halk Partisinin geniş toplum kesimleriyle ciddi bir buluşmaya el verişli bir konumda olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Gerçekten Cumhuriyet Halk Partisine bugün oy veren insanların toplumun her kesiminden insanlar olmaya başladığı bir kez daha açıkça görülmeye başlanmıştır. Ama problemimiz olan yerler olduğunu biliyoruz. O problemin nereden kaynaklandığına bakacağız. O doğrultuda da üzerimize düşenleri elbette yapacağız. Ama Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye’nin gelişen, değişen, ilerleyen süreçleriyle el ele, onlarla uyumlu, onlarla beraber bir siyasi konumuna gelmekte olduğunu bize göstermiştir. Yani Cumhuriyet Halk Partisinin bugün buluştuğu toplum kesimlerinin yerini yarın bugün buluşamamış olan toplum kesimleri de alacaktır. Türkiye’deki büyük toplumsal ve sosyolojik değişim süreçleri, yani kentleşme, yani eğitimin yaygınlaşması, yani iş ve meslek sahibi olma, ayakları üzerinde durma şansının elde edilmeye başlanması Cumhuriyet Halk Partisiyle daha geniş kitlelerin kucaklaşmasına buluşmasına fırsat vermektedir. Cumhuriyet Halk Partisi böylece Türkiye’nin geleceğine değişen, yenileşen, ilerleyen süreçleriyle el ele kaynaşmış bir siyasi parti yapılanması içine girmiş olduğunu da bu seçim kampanyasında sergilemiştir. Bunlar gelecek için bize umut ve cesaret veren gözlemler. Ama dediğim gibi bize ağır sorumluluk üstleyen tespitlerimizde var. Onlarında gereğini yerine getireceğiz. Önümüzdeki dönem artık Türkiye’de umudun yükseleceği, alternatifin gelişeceği, Türkiye’de demokrasinin yeni siyasi iktidarlar oluşturabileceği gerçeğinin yaşanarak ortaya çıkacağı bir dönemi beraberinde getirmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi bugüne kadar muhalefetin öncüsü partiydi. Ülke gerçeklerini anlattı, ülkeye yönelik tehlikeleri, tehditleri, olumsuzlukları, yanlışlıkları, yolsuzlukları topluma yansıttı, toplumun bilincine yansıttı. Bu çalışmasının etkili olduğu yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır. Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi bu yeni değişim sürecinin öncüsü olarak da kendisini o sorumluluğa hazırlama kararındadır. Bunu elbirliğiyle toplumumuzun, halkımızın, örgütümüzün, aydınlarımızın, insanlarımızın, halkımızın desteğiyle birlikte götürme kararı içindeyiz. Hepinize çok teşekkür ediyorum.


Soru: Demokrasiye yönelik tehditlerin tam olarak ortadan kalktığını mı düşünüyorsunuz?


Deniz BAYKAL- Yani bu seçimlerle ilgili değerlendirmem ortada. Demokrasinin var olan iktidarı değiştirme anlamında da işlemeye başladığının işaretlerini görüyorum. Bunu ifade etmiştim. Demokrasiye yönelik çeşitli tehditlerin altından hep kalkarak geldik. Yani çok uzun bir tarihi süreç içinde Türkiye demokrasiyi tehdit eden bir takım girişimlerle mücadele ederek bu noktaya geldi. Bazen demokrasiyi tehdit eden girişimler başarılı oldu. Demokrasiyi askıya aldı. Uzun geçiş dönemleri yaşadık. Toplum büyük sancılar, büyük acılar yaşadı. Bazen bu konudaki hazırlıklar somut bir sonuç vermedi ama değişik biçimlerde kendisini siyasi süreci etkileyecek şekilde hissettirdi. Bütün bunları yaşadık, bunları biliyoruz. Ama artık bu konuların bir tehdit konusu olmaktan ben çıktığını düşünüyorum. Çıkması gerektiğine inanıyorum. Artık Türkiye böyle kimsenin dışarıdan yön verebileceği bir ülke konumunda değildir. Kimse böyle Türkiye’yi kendi kafasına göre şekillendirme hakkına da sahip değildir, şansına da sahip değildir. Demokrasi işleyecektir, işlemelidir. Bu bakımdan demokrasiye yönelik eski, kaba tehdit döneminin ortadan kalktığını düşünüyorum. Ama bu Türkiye’de demokrasimize yönelik tehlikelerin, tehditlerin tümünün ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Şimdi iktidardan kaynaklanan demokrasiye yönelik tehdit tablolarıyla karşılaşıyoruz. Geçmişte de zaman zaman böyle şeyler olmuştu. Ve onlar daha sonra kırılmalara götürmüştü, rejim kırılmalarına götürmüştü. Şimdi böyle bir rejim kırılma tehlikesinin olmaması iktidarları demokrasiye yönelik her türlü tehdidi ika etme, uygulama şansına kavuşturmaz. Kavuşturmamalı. Ama böyle bir tablonun bulunduğu da çok açıktır. En kaba demokrasiyle bağdaştırılması imkanı olmayan müdahaleler serbestçe yapılabilmektedir. Medyaya karşı yapılmaktadır, demokratik süreci çarpıtacak bir takım girişimler yürütülmektedir. Bunları biliyoruz. Yani yargı kurumları ırgalamamaktadır iktidarı. Bunlara son vermek lazımdır. Bunlara bir an önce son vermek mecburiyeti vardır. O da olursa elbette demokrasi sağlıklı şekilde işler. Yani demokrasiye iktidarın ayak uydurması lazımdır. Yani fiili güç merkezlerinin demokrasiye saygı göstermesi elbette zorunlu. O konuyu güvence altına aldık diye düşünüyorum. Ama şimdi artık daha ince bir tehdidi, demokrasiyi içinden çürütmeye yönelik bir tehdidi ortadan kaldırmak lazımdır. Buna ihtiyaç var. Bu önemli bir konudur. Ama şimdi memnuniyet verici olan halkın, toplumun iktidardan kaynaklanan dayatmalar ne kadar ağır olursa olsun demokratik tepkisini ortaya koymanın yolunu bulmakta olduğunu bize gösteriyor. O 8 puanlık inme, o kırılma bunun için çok önemlidir. Ve fevkalade önemlidir. Ve bunun artık durdurulması mümkün değildir. Önümüzdeki seçim çok canlı, renkli, hareketli, önemli dönüşümlerin yaşanacağı bir seçim olacaktır. Bu görülmüştür. Bir teyit seçimi, bir tespit seçimi olmayacaktır. Bir değişim seçimi olacaktır önümüzdeki seçim. Şimdi buraya doğru gitmekte olduğumuzu görüyoruz. Elbette herkes işini yapacaktır. Bir hukuk devletinde herkesin işi vardır, görevi vardır, yetkisi vardır, sınırı vardır. Herkes o sınırı, yetkisi, görevi içinde işini yapacaktır. Herkes kendi işini yapacaktır. Siyasetçide sınırlarını bilecektir. Siyaset dışı güç odakları da sınırlarını bilecektir. Siyasetçi anayasaya saygı gösterecektir, kenarından dönmeyecektir, içini boşaltmaya çalışmayacaktır, iptal etmeye kalkmayacaktır. Siyaset dışı kurumlarda hukuka ve siyasete saygı göstereceklerdir. Bu gerçekler umut ediyorum artık ortaya çıkmıştır.

İkinci bölümü sorunun Obama’nın ziyaretiyle ilgili olarak. Evet Obama’nın bizlerle de görüşmek istediğini öğrendim. Sanıyorum bu ziyaret sırasında mecliste konuşmadan önce bir tanışma fırsatını özel olarak oluşturacaklar. Kısa bir görüşme, selamlaşma ve tanışma sözkonusu olabilecek.

Soru: Obama ile liderler olarak 3’lü mü görüşeceksiniz?


Deniz BAYKAL- Hayır, hayır, Sanmıyorum. Yani öyle düşünmüş olacaklarına ihtimal vermiyorum. Neyse onu yani bizim bekleyişimiz, düşüncemiz orada bireysel buluşmadır.


Soru: CHP genel seçimlerde başka bir propaganda taktiği uygulamıştı, şimdi başka. Seçim sonuçlarını aldıktan sonra CHP’deki bu farklı yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?


Deniz BAYKAL- Yani bu açılım sözünün çok doğru olmadığını ben hep söylüyorum. Hiç bizde bunu kullanmıyoruz. Ama yaşanan tartışmalar Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili bazı tespitlerin yapılmasına fırsat vermiştir. Yani Cumhuriyet Halk Partisinin din ve inançlar konusundaki tutumunun ortaya çıkması sağlanmıştır. Yani herkesin dinine, inancına ve uygun gördüğü şekilde yaşama hakkına, kılığına, kıyafetine saygı gösteren bir siyasi parti olduğumuz bu konularda saplantısı olmayan, bu konularda inadı baskıcı bir yaklaşımı olmayan bir parti durumunda bulunduğumuz ortaya çıkmıştır olayın bir boyutuyla. Başka boyutuyla da diğer konularda da Cumhuriyet Halk Partisinin gerek Kürt sorunuyla ilgili, gerek diğer konularla ilgili bakışı, yaklaşımı her an belli bir şekilde ortaya çıkıyor. Cumhuriyet Halk Partisi sürekli böyle gelişen, yükselen bir siyasi parti durumundadır. Yani çok istikrarlı bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisinin düzenli bir şekilde sindire sindire, hazmede hazmede yükselmekte ve gelmekte olduğunu görüyoruz.


Bakın bu yerel seçimler vesilesiyle arkadaşlarım biraz önce dikkatime sundular. Mesela 4 yerel seçim sonucuna dikkatinizi çekeyim. 1994, yani kuruluşumuzdan hemen sonra içine girdiğimiz ilk yerel seçim. 4,5 oy almışız. %4,5 oyla 1992 kurulmuşuz, 94’te ilk yerel seçimde 4,5 oy almışız. 99 yerel seçiminde 11.1 oy almışız. 94’te 4.6, 99’da 5 yıl sonra 11.1, 2004’te 18.2 ve 2009’da 23.2. Düzenli, istikrarlı bir yükselişi gerçekleştiren bir siyasi parti konumundayız. Yani bizim bu çizgide bir kırıklığı gerektiren bir durum yaşamamız sözkonusu değil. Çizgimizde, ideolojimizde, ilkelerimizde hangi noktada olduğumuz belli. Türkiye’nin sorunları, sıkıntıları bazen bir konunun öne çıkmasına neden olur. O zaman biz kendi ilkelerimiz çerçevesinde gerekeni yaparız. Bazen bir başka konu gündeme gelir. Şimdi mesela bu yerel seçime giderken Türkiye’nin ekonomik sorunları, işsizlik, fabrikaların kapanması, tarımdaki ve esnafın bunalımı ön plana çıktı. Ona dayalı olarak CHP sosyal demokrat bir parti olarak ilkeleri çerçevesi içinde gerekeni yaptı. Birde yolsuzluk ön plana çıktı. Deniz feneri yaşanıyor. Yığınla her yerden yolsuzluk akıyor. Yolsuzluklar karşısında iktidar verdiği sözleri tutmuyor, dokunulmazlıkları kaldırmıyor, himaye ediyor, gereken yapılmıyor. Yani böyle bir ortamda Cumhuriyet Halk Partisi elbette yolsuzluklarla mücadeleye öncelik verecek. Bunu yaptık. Ama bu bizim insan haklarına saygımız, demokrasiye inancımız, insanların hem düşünce özgürlüğüne, hem inanç özgürlüğüne, hem kılık kıyafet ve yaşam tarzıyla ilgili demokratik tercihlerine saygı anlayışımıza dayalı olarak götürdüğümüz bir politika. İnsanların etnik kimliği konusundaki anlayışımızı söylüyoruz. Herkesin etnik kimliği onun şerefidir diyoruz. Ve bir devlet içinde hepimiz kendi kimliklerimizle uyumlu bir biçimde birlikte yaşama imkanına sahip olmalıyız diyoruz. Yani bu konularda bir şey yok. Bir kırılma, bir vazgeçme yok. Aynı noktalardayız. Yani daha önce ne söylediysek daha bu 92’de partiyi kurduktan sonra yola çıktığımızda ne söylediysek aynı götürüyoruz. Yani Yunus Emre, Hacıbektaş-i Veli, Mevlana çizgisi, Anadolu solu çizgisi. Onun üzerine yeni sol anlayışı diye koyduğumuz yorumlar hepsi birbiriyle bütünleşmiş, kaynaşmış açılımlar ve bugün şimdi içine girdiğimiz yeni yaklaşımlar halkımızın, insanımızın yaşamına, kültürüne, geleneğine saygı gösteren anlayışlar hepsi aynı doğrultudadır.


Soru: Diyelim ki bu seçimlerde Sayın Başbakanı en çok şaşırtan olay Antalya. Antalya’da AKP’nin kaybetmesi Sayın Başbakanın şaşkınlığını, 28 defa gittim, altyapı yatırımları yaptık çok şaşırdım diyerek ifade ediyor. Acaba bundan sonra Başbakanın Antalya’ya yönelik bir daha gitmeyeceği anlamını çıkarabilir miyiz?


İkincisi de yurdun bazı bölgelerinde aldığınız oyların oranında bir oyun var mı? Masaya yatıracağız dediniz, inceleceğiz dedi. Örneğin Doğu, Güneydoğuyla ilgili özel bir çalışma yapacak mısınız parti olarak?


Deniz BAYKAL- Sayın Başbakanın bu seçimde yer yer ciddi hayal kırıklıklarına sürüklendiği anlaşılıyor. Ve bunların herhalde başında da Antalya geliyor. Ben bunu doğal karşılıyorum. Öyle anlaşılıyor ki Başbakan Antalya’yı öyle tahlil etmiş. Öyle bir kafasında Antalya anlayışı var. Ama demokrasi bu, halkın tercihi bu. Herkes buna saygı gösterecek. Eminim Başbakanda saygı gösterecek. Bu saygı nasıl ortaya çıkacak? Önümüzdeki dönemde en az 28 kere Başbakanı Antalya’ya bekliyoruz. Yani belediye kimin elinde olursa olsun Başbakanlar halka, millete ve belediyelere eşit davranırlar. Antalya’ya yönelik ilgisini ben büyük sevinçle karşılıyorum Sayın Başbakanım ve kendisini Antalya’ya bekliyoruz. Yani aynı sıklıkla bekliyoruz, daha sık bekliyoruz. Daha sık gelsin. Bugüne kadar yaptığı hizmetler için teşekkür ederiz. Bundan sonra o hizmetleri daha da arttırsın. O hizmetlerin bir defa kesintisiz devam etmesini bekliyoruz. Artarak sürmesini bekliyoruz. Bu konularda her türlü işbirliğini belediye başkanımızda, bizde, hepimizde sevinçle birlikte yapacağız. Yani siyaset sadece oy almak için yapılmaz. Hani diyoruz ya demokrasi hizmet işidir. E hizmetse hizmeti alacak olanın siyasi tercihi önemli olmayacak. Antalya’nın hizmete ihtiyacı var. Antalya Türkiye’nin dünyadaki vitrini. Antalya’ya yapılan hizmetin Türkiye’ye katkısı çok yüksek. Verimli yani oraya hizmet götürmek. Bu hizmetlerin devamını bekliyoruz.


Evet, masaya yatıracağız, her şeyi dikkatlice inleyeceğiz. Sadece Güneydoğu, Doğu değil her yere bakacağız. Yani İç Anadolu’da da bizi üzen, şaşırtan tablolar var. başka yerlerde de var. Yani bu niye böyle canım. Olmaması lazım. Biz Türkiye’nin partisiyiz. Her yere hizmet vereceğiz. Yani İzmir halkı bize bu kadar destek olacak, ama o desteği İç Anadolu’da, Güneydoğu Anadolu’da almayacağız. Bu yanlıştır. Bunu düzeltmek için yapmamız gereken bir şey varsa onu elbette yapmaya hazırız.


Soru: CHP artık bu süreçte çok daha büyük görevlere hazırlanmalıdır dediniz. Sizi bu düşünceye sevk eden o %4’lük artış, %23’e gelen oy potansiyelimi? Ya da iktidar partisinin oylarındaki kırılmamı birinci sorum.


İkinci soruda; Başbakan bazı illerdeki sonuçları anormal karşıladı. Sizde de anormal karşılanan sonuçlar var mı?


Deniz BAYKAL- Yani birinci noktayla ilgili olarak; bizim herkesin şunu bir defa çok iyi bilmesini istiyorum. İkinciye öncelikle gireyim. Seçim sonuçları bakımından halkın tercihine yönelik bir şaşırma içinde olduğumu söyleyemem. Ama burada düzeltilmesi gereken bir sorun olduğunu görüyorum. Yani daha öncede öyleydi. İlk kez ortaya çıkan bir tablo değil. Bir süreden beri böyleydi bu. Bunu biliyoruz da bunun artık bir kalıcı bir özellik haline gelmesine son verme durumundayız. Bu sorumluluğu hissediyorum. Niye? Cumhuriyet Halk Partisinin çünkü önem kazanmakta olduğunu, sorumluluk üstlenmekte olduğunu görüyorum. Ve bunun gereği olarak bu konuyu da düzeltmek durumundayız. Düzeltmek için üzerimize düşeni öncelikle biz yapmak durumundayız.


Peki Cumhuriyet Halk Partisinin yeni yükselen görev ve sorumluluk anlayışı nereden kaynaklanıyor? Sadece bizim oyumuzdaki artıştan mı, yoksa AKP’nin oylarındaki azalmadan mı diye soruyorsun. İkisi birden, ikisi de birlikte. İkisi birbirinden bağımsız değil. Yani biz bir muhalefet partisi olarak görev yaptık, bir iddiamız vardı. Bu böyle gitmez, böyle olmamalıdır diyorduk. Bunun topluma yansıması lazımdır. Bu 2007’de yansımadı. Yeterince yansımadı. Tam tersine bir tablo ortaya çıktı. Bu tabi bir garip bir manzara. Yani Türkiye’de yolsuzluk var seçmen aldırmıyor gibi bir manzara. Türkiye’de yanlış ekonomi politikası izleniyor. Biz açıkça görüyoruz ve söylüyoruz. Bu ekonomi böyle gitmez, bu cari açık böyle gitmez. Bu dış ticaret açığı böyle gitmez. Bu borçlanma böyle sürmez. Aman izin vermeyin, tedbir alın, bir yeni model var. Bakın biz doğrusunu biliyoruz, bunu yapalım diyoruz. Bunu tam anlatamıyor idik. Ama şimdi insanların bunu anlaması için öyle anlaşılıyor ki sadece soyut ifadelerin yetmediği ve gerçeklerinde yaşanarak belki ortaya çıkması zorunluluğu varmış. Şimdi onlar ortaya çıkmaya başladı. Bunun üzerine hem bizim oylarımız anlamlı şekilde 7,5 puan. Yani Türkiye’nin %70 – 75’inde değerli arkadaşlarım. Belediye sınırları kapsamı içinde olan kesimde 7,5 puan 5 yılda bir sıçrama gerçekleştirmişiz. İl genel meclisi temelinde 5 puanlık bir sıçrama gerçekleştirmişiz. İktidarda 8 puanlık bir önceki seçime göre bir gerileme içine girmiş. Bu önemli bir şey. Yani bu Cumhuriyet Halk Partisinin artık yeni sorumluluklara kendisini hazırlaması gerektiğini ortaya koyuyor. Onu görüyoruz. Bize bunun yüklediği sorumlulukları görebildiğim kadarıyla paylaşmaya çalışıyorum.


Soru: Türkiye’de örgütsel olarak alınan oylarda bir kutuplaşma var. Türkiye’nin siyasi geleceği açısından nasıl görüyorsunuz bunu?


Deniz BAYKAL- Bu üstünde çok ciddiyetle durulması gereken bir gözlem. Katılıyorum bende. Yani insanlar artık Türkiye’de değerleri, yaşam biçimleri ve kendi yöresel kimlikleri etrafında siyaset yapar hale daha çok geliyorlar. Daima belli bir ölçüde vardır da. Şimdi her zamankinden belki daha da çok o istikamette bir gelişme var. Bakın bir yorumumda şu; onu da sizlerle paylaşayım. Bu seçimde özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin çabalarıyla, uzun süredir götürdüğü çabalarla AKP’nin artık bir oy kaybı noktasına geldiği bütün ülkede görülmeye başlanmıştır. Şimdi bu çok temel bir nokta. Yani bizim öncülüğünü yaptığımız mücadele sonucunda AKP’nin artık bir gerileme, bir oy kaybı süreci içine girdiği netlik kazanmıştır. Ama bu süreç içine giren insanlarımız kendi içinde bulundukları özel ortamlara, özel alt kültür kimliklerine, özel ilkelerine, yaşam biçimlerine göre bu gerçeğe yönelik tavır ortaya koymaya başlamışlardır. Aynı gerçektir. Bütün Türkiye’de aynı gerçek var Edirne’den Hakkari’ye kadar. Her yerde aynı gerçek. Ama buna karşı reaksiyonu vatandaşın kendi biçimiyle ortaya çıkıyor. Yani ne oluyor? Güneydoğuda mesela DTP’nin kazancı şeklinde ortaya çıkıyor. AKP eğer yükseliş trendi içinde olsaydı. Bakınız; AKP yükseliş trendi içinde olsaydı 2002 – 2007 arasında yaşadığımız süreçte olsaydı acaba Güneydoğudaki bu manzara ortaya çıkar mıydı? Yani bunu sadece bir alt kimlik kavgası olarak anlaşılması doğru değildir. O elbette bir kimlik altyapısı var, bir kimlik gerçeği varda üzerinde bir siyasi realite var. Nedir o siyasi realite? AKP’yle bu iş olmuyor tespiti. O tespit yapılmaya başlandı. Nerede yapılıyor? Diyarbakır’da da yapılıyor. Van’da da yapılıyor, Hakkari’de de yapılıyor. Ve oradaki reaksiyon ne oluyor? CHP bunu anlatmaya çalışıyordu. CHP’ye mi geliyor? Hayır. Orada kendine göre başka konular, sorunlar var, kimlik çatışmaları var. DTP’ye geliyor. 2007 koşulları olsaydı Şanlıurfa’da bu seçim sonucu ortaya çıkar mıydı? Yani Şanlıurfa’da yaşayan seçmeninde AKP’ye yönelik bir yeni sırt çevirmesi var. Bu sırt çevirmesi orada bağımsız olarak giren Saadetli bir belediye başkanının başarı kazanması şeklinde ortaya çıkıyor. Oraya da bu yansıyor. Saadetin oyları da kendine göre %1’den, %2’ye, %2,5’a, 3’e çıkıyor bir yerlerde. Katlanıyor, bir artış oluyor. Niye? Gerçek bu. O gerçek bazılarına Saadete sahip çıkma şeklinde yansıyor. Bazısına DTP’ye sahip çıkma şeklinde yansıyor. Bazısına MHP’ye sahip çıkma şeklinde yansıyor. Bazısına Cumhuriyet Halk Partisine sahip çıkma şeklinde yansıyor. Gerçek aynı gerçek. AKP’yle ilgili. Yani AKP’ye karşı herkes kendi yöntemince, kendi meşrebince tepkisini gösteriyor. Bu tepkinin ortaya çıkması konusunda da öncülüğü Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı bir gerçektir. Yani AKP’nin böyle bir noktaya gelmesi gerektiğini, bunun zorunlu olduğunu, ülkenin şartlarının ve ihtiyacının, çıkarlarının bunu gerektirdiğini Cumhuriyet Halk Partisi çok büyük bir kararlılıkla, istikrarlı bir şekilde, tutarlı olarak anlatmakta idi. Şimdi bunun yavaş yavaş anlaşılması, ortaya çıkması ve her toplum kesiminin buna göre bir reaksiyon göstermesi manzarasıyla karşı karşıyayız diye düşünüyorum.


Soru: Efendim İstanbul’da büyük bir oy oranını elde eden Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığına getirilebileceği söyleniyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?


Deniz BAYKAL- Niye olmasın, elbette. Yani bunun kararını partililerimiz uygun görürlerse elbette verirler. Böyle bir konumuz, böyle bir sorunumuz yok.


Soru: Efendim inişinden bahsettiniz AKP’nin. Yani üst düzey yönetimde bir değişiklik olacak mı CHP’nin?


Deniz BAYKAL- Bizim genel merkez yapılanma modelimiz değişecek. Yeni bir tüzüğümüz var o tüzük uygulamaya konulacak. Bu genel merkezdeki arkadaşların değişmesi anlamına gelmiyor. Belki zenginleşmesi anlamına gelebilir. Yeni katılımlar olur, yeni insanlar, yeni yetkilerle donatılmış olarak görev yaparlar.


Soru: CHP’nin itirazı olur mu? Özellikle Ankara’da bir takım şaibeler var, şüpheler var. ............


Deniz BAYKAL- Yer yer bulunduğunu zannediyorum. Arkadaşlarımızın değişik yerlerde. Mamak’ta bildiğim kadarıyla. Dikmen’deki uygulamalarla ilgili Çankaya’da bile sanıyorum var. Yenimahalle’de var mı bilmiyorum. Yani elbette bizim arkadaşlarımızın da itiraz mekanizmasını etkili biçimde kullandıklarından kuşku duymuyorum.


Soru: Efendim iktidar partisinin seçimden sonra anayasa değişikliğiyle ilgili girişimi olacağı söyleniyordu. Sizde önümüzdeki günlerde böyle bir ...............


Deniz BAYKAL- Biz Türkiye’nin gündeminin ekonomi, kriz, işsizlik, yoksullaşma, ekonominin tıkanması gibi konular etrafında şekillenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu iktidarın öncelikli görevi, sorumluluğu budur. Türkiye’nin geleceğini tarif etme, geleceğini belirleme bu iktidarın öncelikli sorumluluğu, görevi değildir.


Tamam galiba. Çok teşekkürler.