Monday, April 28, 2008

CHP’NİN 32. KURULTAYINDAN HALKIMIZA; HEDEFİMİZ İLK YEREL VE GENEL SEÇİMLERDE “İKTİDARDIR...”


-“YÜCE ULUSUMUZ, SEVGİLİ YURTSEVERLER: HİÇ KİMSE DEMOKRATİK LAİK CUMHURİYETİMİZİN SAHİPSİZ OLDUĞU DUYGUSUNA KESİNLİKLE KAPILMASIN:

-“TÜRKİYE’Yİ “ÇAĞDAŞ, LAİK, SOSYAL HUKUK DEVLETİ” YÖRÜNGESİNDEN ÇIKARIP, “ILIMLI İSLAM DEVLETİNE” DÖNÜŞTÜRME SENARYOLARINI KESİNLİKLE KABUL ETMİYORUZ”

-“HALKIMIZA SÖZ VERİYORUZ; KİMSENİN BİR KUŞKUSU OLMASIN, AKP İKTİDARI TÜM YOLSUZLUKLARIN, KURALSIZLIKLARIN, VURGUNLARIN HESABINI ERGEÇ VERECEKTİR...”

-“TÜM YURTSEVERLERİN DUYGULARINI PAYLAŞARAK, İKTİDARIN TESLİMİYETÇİ, İŞBİRLİKÇİ POLİTİKALARINI ŞİDDETLE REDDEDİYORUZ”

-“AKP İKTİDARINI UYARIYORUZ: YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE YARGIÇ GÜVENCESİ HUKUK DEVLETİNİN ÖN KOŞULUDUR”

-“AKP İKTİDARINI UYARIYORUZ: LAİKLİK, DEMOKRASİMİZİN OMURGASI, İÇ BARIŞIMIZIN ÇİMENTOSU, İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GÜVENCESİ, KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİNİN TEMEL KOŞULUDUR...”

-“AKP İKTİDARINI UYARIYORUZ; ÇAĞDAŞ, LAİK EĞİTİM” VE “ÖZGÜR, TARAFSIZ MEDYA” AYDINLANMANIN TEMEL KOŞULUDUR...”

-“AKP İKTİDARINI UYARIYOR, GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ: EKONOMİDE HEDEFİMİZ; İSTİKRAR İÇİNDE ÜRETİME DAYALI HIZLI BÜYÜME, GÜÇLÜ ULUSAL SANAYİ, ADİL BÖLÜŞÜM OLMALIDIR… “

-“AKP İKTİDARINI UYARIYOR, GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ: ÜLKEMİZDE KİMSE AÇ YATMAMALI, GELİR DAĞILIMINDA UÇURUM KAPATILMALI, SOSYAL DEVLET AYAĞA KALDIRILMALIDIR…”

-“AKP İKTİDARINI UYARIYOR, GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ: ÇALIŞMA YAŞAMIMIZDA ILO STANDARTLARI GEÇERLİ OLMALIDIR...”

-“AKP İKTİDARINI UYARIYOR, GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ; TARIM EKONOMİNİN YÜKÜ DEĞİL, TÜRKİYE’NİN GÜCÜ” OLMALIDIR…”

-“AKP İKTİDARINI UYARIYOR, GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ; GÜNEYDOĞU ANADOLU’DA YAŞAM NORMALLEŞMELİ, EKONOMİ CANLANMALI, MAĞDURİYETLER GİDERİLMELİDİR...”

-“32. KURULTAYIMIZIN DELEGELERİ OLARAK, BAŞTA DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGELERİMİZ OLMAK ÜZERE TÜM TÜRKİYE’Yİ, HER YÖRESİ VE AYRIMSIZ TÜM İNSANLARI İLE, HUZURA, BARIŞA, GELİŞMEYE VE REFAHA TAŞIMAYA YÖNELİK KARARLILIĞIMIZI BİR KEZ DAHA BELİRTİYORUZ”

-“TERÖRÜ HER ALANDA, HER ŞEKLİYLE KESİNLİKLE REDDEDİYORUZ. BİR İNSANLIK SUÇU OLAN TERÖRE DERHAL SON VERİLMESİ İÇİN TÜM KESİMLERİN BİR KEZ DAHA DİKKATİNİ ÇEKİYORUZ”

-“BÜYÜK BİR KIYIM, ÇÖKÜŞ VE KARGAŞA YAŞAMAKTA OLAN IRAK’TA HUZUR SAĞLANMASI, LAİK DEMOKRATİK DÜZEN KURULMASI, TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASI İÇİN TÜM İLGİLİ KESİMLERİ DUYARLI OLMAYA DAVET EDİYORUZ”

-“AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİMİZDE TEK HEDEFİMİZ, “EŞİT KOŞULLU, ONURLU TAM ÜYELİK” OLMALIDIR… BU KONUDA HÜKÜMETİ GÖREVE, AB ÜLKELERİNİ SORUMLU DAVRANIŞ İÇİNDE OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ”

İletişim Koordinatörlüğü (Ankara) – CHP 32.Olağan Kurultayı sonuç bildirgesi yayınlandı;

“CHP 32. OLAĞAN KURULTAYI” BİLDİRGESİ

(26-27 Nisan 2008, Ankara)

CHP İl Kongrelerinde 1071’i seçilmiş, 161’i doğal olmak üzere toplam 1232 delegenin katılımı ile, 26-27 Nisan 2008 günlerinde Ankara Atatürk Spor Salonu’ndan gerçekleştirilen CHP 32 Olağan Kurultayında ortaya konan ortak düşünce ve değerlendirmeleri yansıtan aşağıdaki hususların kamuoyuna duyurulması kararlaştırılmıştır:


Yürekleri Atatürk sevgisi, yurtseverlik duygusu, sosyal demokrasi duyarlılığı ile yüklü, başı her zaman dik onurlu ve erdemli parti örgütümüzün demokratik iradesinin temsil eden 32. Olağan Kurultayımızın delegeleri olarak mutluyuz, coşkuluyuz, kararlıyız.


Çok yaygın bir dayanışma ve sevgi ortamında, demokratik görüş alışverişi, eleştiri ve özeleştiri süreçlerini tamamlayarak, 84 yıllık tarihimize yakışır bir bilinçli kararlılık ve engin sorumluluk anlayışı içinde tamamladığımız Kurultayımızdan güçlenerek ve bütünleşerek çıkan Partimiz, Genel Başkanımız Deniz BAYKAL’ın önderliğinde bir kez daha kenetlenmiş ve partimizin her kademesi ile daha yüreklenmiş olarak tarihi misyonumuza devam etmenin gururunu taşıyor, tarihsel sorumluluğunu paylaşıyoruz.


Biz akılcıyız, biz erdemliyiz, biz yurtseveriz. Bu duygularla, soylu büyük halkımıza 32. Kurultayımızın delegeleri olarak söz veriyoruz:


Cumhuriyet Halk Partisi ülkemizin huzurlu, güvenli ve aydınlık geleceğinin, insan hak ve özgürlüklerinin, çoğulcu demokrasinin, laik cumhuriyetimizin kurum ve değerlerinin güvencesi olmaya her zamankinden daha güçlü olarak devam edecektir.


ATATÜRK ilke ve devrimlerinden hiçbir zaman ödün vermeden, “ulus devlet, üniter devlet, laik devlet” temelleri üzerine oturtulmuş, çağı paylaşan, dünyaya açık “Demokratik Sosyal Hukuk Devletimize” her aşamada sahip çıkacak, onu her yönü ve boyutu ile daima daha ileriye taşıyacaktır.


CHP 32. KURULTAYI OLARAK HALKIMIZA DUYURUYORUZ:


TÜM YURTSEVERLERİN DUYGULARINI PAYLAŞARAK, İKTİDARIN TESLİMİYETÇİ, İŞBİRLİKÇİ POLİTİKALARINI ŞİDDETLE REDDEDİYORUZ.


Cumhuriyetimiz, Kemal ATATÜRK ve devrim arkadaşlarının önderliğinde iç ve dış tüm odaklara karşı tek başına gerçekleştirdiği soylu ulusal kurtuluş mücadelesi sonucunda kuruldu. Hiçbir zaman, hiçbir alanda teslimiyetçi, hiçbir zaman başı eğik olmadı. Günümüzde AKP iktidarının sergilemekte olduğu teslimiyetçi duruş, izlemekte olduğu işbirlikçi politikalar ulusal onurumuzu zedelemekte, kanımızı dondurmaktadır.


Hükümetin dış politikada izlemekte olduğu kişiliksiz, ulusal çıkarlarımızı ve güvenliğimizi göz ardı eden, ulusal onurumuzu zedeleyen, Cumhuriyetimizi kuranların “Tam Bağımsızlık” mücadelesinin bilincinden yoksun, dış odakların yararına hizmet eden işbirlikçi ve teslimiyetçi politikalarını şiddetle reddediyoruz. Bu anlayışla, Türkiye’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bir maşası olarak kullanılmasını, Türkiye’yi “Çağdaş, Laik, Sosyal Hukuk Devleti” yörüngesinden çıkarıp, “Ilımlı İslam devletine” dönüştürme senaryolarını kesinlikle kabul etmiyoruz.


TERÖRÜ HER ALANDA, HER ŞEKLİYLE KESİNLİKLE REDDEDİYORUZ. BİR İNSANLIK SUÇU OLAN TERÖRE DERHAL SON VERİLMESİ İÇİN TÜM KESİMLERİN BİR KEZ DAHA DİKKATİNİ ÇEKİYORUZ.


Her türlü terörü lanetliyoruz; ülkemizin bütünlüğünü, ulusumuzun birliğini hedef alan terör odaklarına doğrudan veya dolaylı destek sağlayan tüm kesimleri, kurumları ve ülkeleri kınıyoruz. Terör örgütüne doğrudan veya dolaylı olarak destek sağlayan ülkelere karşı Hükümetin izlemekte olduğu etkisiz, cesaretsiz ve kararsız politikayı içimize sindiremiyoruz. Irak hükümeti, PKK’nın Irak’ın egemenlik alanı altında konuşlanarak eylemlerini sürdürmesine son verecek kararlı bir iradeyi ortaya koymak zorundadır. Irak’ı işgal ederek uluslar arası hukuka göre bu ülkenin güvenliğinin sağlanmasında sorumluluk üstlenen ülkelerin de PKK’yı Irak’tan tasfiye etme yükümlülüğü vardır.


BÜYÜK BİR KIYIM, ÇÖKÜŞ VE KARGAŞA YAŞAMAKTA OLAN IRAK’TA HUZUR SAĞLANMASI, LAİK DEMOKRATİK DÜZEN KURULMASI, TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASI İÇİN TÜM İLGİLİ KESİMLERİ DUYARLI OLMAYA DAVET EDİYORUZ


Irak’ın federatif veya merkezi yönetim anlayışı içinde bütünlüğünü koruyan bir devlet olarak varlığını sürdürmesi bölge barışı açısından çok önemlidir… Kuzey Irak’ta yaşayanlar kardeşlerimizdir. Kuzey Irak, “Türkiye’ye dost bir ülkenin ülkemize komşu bir bölgesi” haline dönüştürülmelidir. Türkiye, Irak’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı içinde, özellikle Kuzey Irak’ta yaşamakta olan, başta Türkmenler olmak üzere her köken ve inançtan tüm insanlarla, onların gelişmelerini, refahlarını ve huzurlarını artırmaya yönelik adımlar atmalıdır.


Bu kapsamda, “ekonomik ve ticari ilişkilerin artırılması, Habur Kapısı’nın geliştirilmesi, yeni kapıların açılması, eğitsel projeler ve kültürel iletişimle her iki ülkedeki kültürlerin buluşturulması, bölgenin gençlerine Türkiye’de eğitim ve staj olanağı sağlanması, Anadolu’nun suyundan daha etkin olarak yararlanabilmeleri” gibi projeler, askerî önlemlerden bağımsız olarak hayata geçirilmelidir.


AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİMİZDE TEK HEDEFİMİZ, “EŞİT KOŞULLU, ONURLU TAM ÜYELİK” OLMALIDIR… BU KONUDA HÜKÜMETİ GÖREVE, AB ÜLKELERİNİ SORUMLU DAVRANIŞ İÇİNDE OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ.


AB ile ilişkilerimizde “eşit koşullu, onurlu tam üyelik” dışındaki tüm seçenekleri ve dayatmaları reddediyoruz. Üyelik müzakerelerinin sürdürülebilmesi için AB’nin Türkiye’yi tam üyeliğe götürecek bir “yol haritası ve takvimi” belirlemesini gerekli görüyoruz. Partimizin tüm uyarılarına rağmen, 17 Aralık 2004’de Brüksel’de dayatılmış olan “Avrupa Birliği ile ucu açık, kalıcı kısıtlamalar ve siyasi talepler ile kuşatılmış” müzakere süreci eşliğinde sürdürülmekte olan AB ile Gümrük Birliği ilişkilerimizin, mevcut belirsizlik ortamında ısrar edildiği takdirde, yeniden gözden geçirilmesini zorunlu görüyoruz.


AKP İKTİDARINI UYARIYORUZ:


YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE YARGIÇ GÜVENCESİ HUKUK DEVLETİNİN ÖN KOŞULUDUR:


Anayasamız ve yargı ile kavgalı olan AKP İktidarının, “Yargının vicdanına saldırılarını”, kendi yargısını yaratma çabalarını, kendi çıkarlarına dönük yargı kararları için dış destek arayışlarını ibretle izliyoruz. İktidarın, ülkemizin yargı kurumlarına ve erkine her türlü müdahale ve baskısını kınıyoruz. AKP iktidarını, “anayasamızın temel niteliklerine, yargının bağımsızlığına, yargıç güvencesine, hukuk devleti ilkelerine” bağlılığa ve saygıya çağırıyoruz.


Bu anlayışla; yargı, yasama ve yürütmenin etkisine, siyasetin kuşatmasına kesinlikle sokulmamalıdır, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gerçekten bağımsız bir yapıya kavuşturulmalı, hukukun üstünlüğü ve egemenliği önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır;


AKP İKTİDARINI UYARIYORUZ:


LAİKLİK, DEMOKRASİMİZİN OMURGASI, İÇ BARIŞIMIZIN ÇİMENTOSU, İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GÜVENCESİ, KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİNİN TEMEL KOŞULUDUR:


“Milli Görüş Gömleği”ni çıkardıklarını ilan ederek takiyye yapanlar, laikliğe karşı cephe açanlar, dini siyasallaştıranlar, tarikatların “siyaseti, eğitimi, iç güvenliği” kuşatmasına göz yumanlar, toplumumuzun dini duygularını sömürenler, ulusal değerlerimizi yüceltmek yerine köktendinci bir kültürü ülkemizde egemen kılmaya çalışanlar, “ülkemizin bütünlüğüne, halkımızın esenliğine, demokrasimizin gelişmesine, devletimizin huzurlu geleceğine” en büyük ihaneti yapanlardır.


“İnançlara özgürlük, kadınlarımıza eşitlik, toplumumuza huzur ve hoşgörü, demokrasimize dayanak” olan laiklik ilkesini çökertmek için laik demokratik cumhuriyetimize karşı tuzak kuranların, bu amaçla “laikliği yeniden tanımlamak” isteyenlerin, laikliği içlerine sindiremeyenlerin, bu girişimlerin arkasındaki karanlık kafaların kim olduğunu halkımız çok iyi bilmektedir.


AKP İKTİDARINI UYARIYORUZ:


“ÇAĞDAŞ, LAİK EĞİTİM” VE “ÖZGÜR, TARAFSIZ MEDYA” AYDINLANMANIN TEMEL KOŞULUDUR:


AKP iktidarı ve onu destekleyen odaklar tarafından;


YÖK’ün gerici ve dar kadrocu bir zihniyete teslim edilmesini, üniversitelerimizin “çağdaş, akılcılığa ve araştırmaya dayalı laik eğitim kurumları” olarak gelişmelerinin, öğretim görevlilerinin bu doğrultudaki bilinçli ve özgün çalışmalarının engellenmesini,


İlk ve Orta eğitimde “Eğitim Birliği” ilkesinin delinmek istenmesini, çağdaş laik eğitim ilkelerinin çiğnenmesini, belirli eğitim kurumlarının tarikatların etkinlik alanına çevrilmesini, öğrenci yurtlarının tarikat yuvalarına dönüştürülmesini,


Gerçek dışı ve yanlı yayın yapan/yapacak olan “kendi medyasını” yaratma çabalarını, özgür medyayı susturma, TRT’yi AKP’nin sesine dönüştürme, büyük medya kuruluşlarını TMSF eliyle AKP’nin hizmetine sunma girişimlerini,


kesinlikle reddediyoruz ve şiddetle kınıyoruz.


AKP İKTİDARINI UYARIYOR, GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ:


EKONOMİDE HEDEFİMİZ; İSTİKRAR İÇİNDE ÜRETİME DAYALI HIZLI BÜYÜME, GÜÇLÜ ULUSAL SANAYİ, ADİL BÖLÜŞÜM OLMALIDIR…


AKP iktidarının ulusal sanayimizin ve ekonomimizin gelişmesini umursamayan, sosyal duyarlılıktan yoksun;


Tüccar siyaseti, rant ekonomisini baştacı eden; üretenleri, üretimi, yatırımı ve sanayiyi değil, dünya rekoru düzeyindeki reel faiz getirisi üzerinden servet yapanları siyasetine temel, iktidarına dayanak yapan,


Ulusal bankalarımızı ve stratejik nitelikli sanayi işletmelerimizi yabancılara peşkeş çeken,


Stratejik nitelikli kamu kurum ve işletmelerini, ekonomide yaratacağı tahribatı dikkate almadan birer birer elden çıkartan, özelleştirmeyi bir “sat kurtul” anlayışına, bir bütçe finansmanı uygulamasına veya bütçe açığının kapatılma vasıtasına indirgeyen, Ziraat Bankasını çiftçi ve tarım kooperatiflerinin, Halk Bankasını esnaf, sanatkar ve KOBİ’lerin ihtisas bankalarına dönüştürmek yerine, özelleştirmeye, hatta yabancılaştırmaya yönelen,


Türkiye’yi borç ve dış açık batağına sokan, izlenmekte olan dış ticaret politikası ile ara malı sanayilerimizi gerileten, ekonomiyi dış kriz karşısında korumasız bırakan,


Sosyal Devleti gerileten, çalışanlarımıza “daha çok çalışma ancak daha az gelir” karşılığında adeta mezarda emekliliği, içi boşaltılmış sosyal güvenliği layık gören,


siyasetini ve uygulamalarını tümüyle reddediyoruz.


“Hem üretim ve istihdamda artışı, hem de adil bölüşümü temel alan politikalar yerine, AKP’nin, “sosyal devleti çökerten rant ekonomisi modelinin ve siyasetinin halkımızın ve ülkemizin geleceğinde yeri olamaz, olmamalıdır…


Bugün ülkemizin ihtiyacı; “sıcak para ve ithalatla şişirilmiş, hormonlu, sanal büyüme değil, üretime dayalı, dış rekabet ve ihracat gücü yüksek, sağlıklı, sürdürülebilir hızlı büyümedir. “Uluslararası sıcak paraya” bağımlılığın sona erdirilmesidir. Üretimin, teknolojik yapılanmanın desteklenmesi, fabrika kurmak için yatırımların artırılması, buna yönelik sektör ve bölge bazında teşviklerin güçlendirilmesi, Türkiye ekonomisinin dış dünyada rekabet gücünün artırılmasıdır.” Ne yazık ki, AKP iktidarında ne böyle bir tercih, ne böyle bir irade, ne de böyle bir vizyon var.


AKP İKTİDARINI UYARIYOR, GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ:


ÜLKEMİZDE KİMSE AÇ YATMAMALI, GELİR DAĞILIMINDA UÇURUM KAPATILMALI, SOSYAL DEVLET AYAĞA KALDIRILMALIDIR…


Son altı yıldır ülkemizde, bir yandan dolar milyarderleri artıyor, Başbakan dünyanın en zengin liderleri arasında yerini güçlendiriyor, ancak diğer yandan;


20 milyon insanımız yoksullukla boğuşuyor, milyonlarcası ise açlık içinde yaşama tutunmaya çalışıyor,


İşsizlik toplumsal bunalım düzeyine tırmanıyor, çalışmaya hazır halde olan her beş yurttaşımızdan biri işsiz kalıyor, buna rağmen İşsizlik Sigortası Fonu istihdamı arttırmak için değil, kamu açıklarını kapatmak için kullanılıyor,


Adaletsizlik ve eşitsizlik her alanda giderek daha derinleşiyor, bölgeler arasında “refah ve yaşam kalitesi” farkı giderek daha artıyor.


İktidarın, “sadece ülkemizin dar bir kesiminin çıkarlarına hizmet eden, yoksulları, ezilenleri, işsizleri, kendi yandaşlarından başka hiç kimseyi görmeyen, geri kalmış yörelerimize yatırım ve hizmeti adeta defterden silen” vurdumduymaz tavrını, “sosyal barışımızı ve toplumumuzun yurttaşlık bilincini tehdit eden” duyarsız politikalarını kesinlikle kabul etmiyoruz.


AKP İKTİDARINI UYARIYOR, GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ:


ÇALIŞMA YAŞAMIMIZDA ILO STANDARTLARI GEÇERLİ OLMALIDIR:


Son altı yıldır ülkemizde; “emek, emekçiler ve sendikalar” dışlanmakta, hakları çiğnenmekte, ILO standartlarının çalışma yaşamımıza aktarılması engellenmektedir. Örgütlenme hakkının önüne engeller çıkarılmakta, sendikal hareket taşeronlaştırma yöntemiyle etkisizleştirilmek istenmektedir. Kamu çalışanları, işçiler ve memurlar “onurlu yaşama” değil “sürünme” ücretlerine mahkum edilmektedir, vergiye tabi olan asgari ücret, açlık sınırının dahi altında belirlenmektedir.


İktidarın, en yüce değer olan emeğe bu çarpık yaklaşımı sürdürülemez: Emeğin üzerindeki vergi yükü azaltılmalı, asgari ücret vergi dışında tutulmalıdır. Kamu çalışanları grevli toplu sözleşme hakkına kavuşturulmalıdır. Örgütlenme hakkının üzerindeki yanlı baskılar ve iktidarın sarı sendika yaratma girişimleri sona ermelidir. “Sendikalar” ile “Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt” Yasalarındaki antidemokratik hükümler, AKP’nin “Avrupa Gözden Geçirilmiş Sosyal Şartı”na koyduğu tüm çekinceler kaldırılmalıdır.


AKP İKTİDARINI UYARIYOR, GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ:


“TARIM EKONOMİNİN YÜKÜ DEĞİL, TÜRKİYE’NİN GÜCÜ” OLMALIDIR…


Tarımı IMF’nin insafına terk ederek, tarımda destekleri asgari düzeye çekerek, tarımsal gelişmeyi, tarımda yaratılan katma değeri ve dış rekabet gücümüz gerileten AKP iktidarı, çiftçimizin kolunu kanadını kırmış, açlığa mahkum etmiş, doğal afetler ve tüccar karşısında korumasız bırakmıştır. Tarımı ve hayvancılığı çökerten, tarımımızı dış odakların insafına terk eden, çiftçiyi perişan eden AKP iktidarının bu teslimiyetçi ve insafsız politikalarını şiddetle kınıyoruz.


AKP İKTİDARINI UYARIYOR, GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ:


GÜNEYDOĞU ANADOLU’DA YAŞAM NORMALLEŞMELİ, EKONOMİ CANLANMALI, MAĞDURİYETLER GİDERİLMELİDİR


“Kürt Sorunu” özünde bir “demokrasi ve kalkınma” sorunudur. İktidar bu sorun hakkında sadece laf üretmiş, takiyye yapmış, çözümden sürekli kaçınmıştır.


AKP iktidarı döneminde, başta GAP olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya kamu yatırımları durmuş, desteksiz kalan tarım ve hayvancılık çökmüş, her alanda üretim adeta felç olmuş, işsizlik yüzde 25’lerin üzerine tırmanmıştır. GAP’ta halen ancak yüzde 14’ü tamamlanmış durumda olan sulama kanallarının yapımı yıllardır askıya alınmış durumdadır. Oysa, devlet yatırımı ve öncülüğü olmadan Doğu ve Güneydoğu’da kalkınmanın sağlanamayacağı açıkça görülmektedir.


Bölgede ekonomik ve sosyal kalkınmayı sağlamak için, öncelikle;


Mevcut teşvik sistemi yerine, “bölge, sektör ve büyük proje” temelinde “yeni, somut, etkin ve seçici” yatırım teşviki uygulamasını başlatılmalıdır.


“Boşaltılmış köylere geri dönüş” güvenlik, gönüllülük ve devlet desteği ile hızla sağlanmalıdır. Mayınlı araziler devlet eliyle temizlenerek güvenliği sağlanmalı, kullanılabilir alanlar yöre insanlarına terk edilerek ekonomiye kazandırılmalıdır.


GAP sulama kanalları ile beraber, insani gelişme ve adaletli gelir dağılımı ilkeleri de dikkate alınarak bir sosyal entegre kalkınma projesi olarak hızla tamamlanmalıdır.


32. Kurultayımızın delegeleri olarak, başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz olmak üzere tüm Türkiye’yi, her yöresi ve ayrımsız tüm insanları ile, huzura, barışa, gelişmeye ve refaha taşımaya yönelik kararlılığımızı bir kez daha belirtiyoruz.


Cumhuriyetin kurucuları, “farklılıklarımızla birlikte yaşamanın güvencesi, temel ön koşulu” olarak devletin bir etnik yapı devleti veya bir din devleti olmadığını açık bir şekilde ortaya koymuşlardır. “Etnik ve mezhepsel farklılıkları” ayrışma nedeni olarak değil, kaynaşma öğesi olarak değerlendirmişlerdir. Bu anlayış içinde, devlet etnik kördür, devlete göre dini, ırkı, mezhebi ne olursa olsun eşit haklara sahip yurttaş vardır. Bu nedenle devletin kimseyi asimile etmeye hakkı yoktur… Kişisel kültürel haklar, temel insan hakkıdır… Bu haklar, kamusal alanın değil özel alanın olgusudur.


Bu çerçevede, etnik duyarlılıklara demokratik çözüm ilkemiz gereği, her kökenden yurttaşımız;


Kendi ana dilini özgürce öğrenebilmesi, onu geliştirebilmesi ve kullanabilmesi,


Bu amaçla, “temel ve orta eğitimi” ikame etmeyen, milli eğitim sistemimizin kuralları çerçevesinde görev yapan özel kurumlar (kurslar, dershaneler) kurulabilmesi,

Geçerli genel kurallar çerçevesinde, kendi ana dillerinde, “gazete, dergi, kitap ve diğer her türlü yazılı yayında” bulunabilmesi, “müzik, müzik kaydı ve bunların toplumla paylaşımını” yapabilmesi,


RTÜK’ün kuralları çerçevesinde, mevcut veya yeni kuracakları özel televizyon kanallarında veya özel radyolarda kendi anadillerinde yayın yapabilmesi,


Değişik kültürel etkinliklerde bulunabilmeleri, kendi folklorlarını yaşatabilmeleri ve geliştirebilmesi,


önündeki mevzuattan veya uygulamadan kaynaklanan tüm engeller kaldırılmalıdır.


HALKIMIZA SÖZ VERİYORUZ:


KİMSENİN BİR KUŞKUSU OLMASIN: AKP İKTİDARI TÜM YOLSUZLUKLARIN, KURALSIZLIKLARIN, VURGUNLARIN HESABINI ERGEÇ VERECEKTİR:


İşsiz, güçsüz, güvencesiz milyonlarca insanımızın geçimini, sağlığını ve huzurunu umursamayan, toplumumuzun refahını, “kendi çocukları ve yandaşları için zenginleşme ve fırsat alanına dönüştürme” olarak algılayan bu iktidarın en büyük korkusu “siyasi etik-ahlak” kurallarının Avrupa ülkeleri standartlarında ülkemizde de uygulanması, Milletvekili Dokunulmazlığının AB parlamentoları ölçüsünde sınırlandırılmasıdır.


Şahsi servetinin hesabını vermekten kaçan, rüşvet verdiğini itiraf eden, dokunulmazlık zırhına sığınarak yargıdan kaçabileceğini zanneden Başbakan Erdoğan ile, kendisi için dört kez af çıkarttıran, hakkında yapılan tüm suçlamaları pişkinlikle duymazlığa gelen Maliye Bakanı Unakıtan ile, diğer şaibeli bakanlar ve milletvekilleri ile, yargı korkusuna tutsak olan AKP iktidarının, ülkemizin iç barışı ve güvenliğine, halkımızın refahı ve huzuruna yapabileceği hiçbir katkı ve iyilik kalmamıştır. Bu iktidarın genel ve yerel yönetiminde geçen her gün, ülkemiz için bir kayıp, halkımız için bir zülümdür.


AKP iktidarı ile yaratılmış olan bu ahlaki çöküntünün aşılabilmesi için;


Milletvekili Dokunulmazlığı kaldırılmalı, dokunulmazlığın adi suçlara kalkan olmasına son verilmeli, tüm milletvekili dosyaları yargıya taşınmalıdır.


Siyasi Ahlak (etik) yasası çıkartılmalı, AKP iktidarının tüccar siyaset anlayışı sona erdirilmeli, ticaret ile siyasetin göbek bağları kesilmeli, devletin sırtından haksız zenginleşmenin tüm kapıları kapatılmalıdır.


Siyasi partilerin ve milletvekili adaylarının seçim harcamaları batı demokrasileri normlarına göre sınırlandırılmalı ve etkin olarak denetlenmelidir.


İktidarı, “temiz siyaseti - dürüst yönetim” için zorunlu olan, aynı zamanda AB müktesebatı ve talepleri içinde yer alan bu reformların hızla gerçekleştirilmesi için uyarıyoruz.


CHP 32. KURULTAYI OLARAK ULUSUMUZA BİR KEZ DAHA SESLENİYORUZ:


AKP’Yİ GEÇMİŞTE İKİ KEZ UYARDIK, FAYDASI OLMADI… ŞİMDİ AKP İKTİDARINI SİZE BİR KEZ DAHA ŞİKAYET EDİYORUZ:


Genel Başkan Deniz BAYKAL Kasım 2002’de AKP Genel Başkanı Tayyip ERDOĞAN’ı ve dönemin Başbakanı Abdullah GÜL’ü, “İktidar oldunuz, kutluyoruz, ancak sakın Türkiye’nin cumhuriyetle birlikte içine girdiği tarihsel doğrultuyu, Türkiye’nin rotasını değiştirmeye kalkmayın. Türkiye’nin laik, demokratik cumhuriyet birikimiyle sakın ha oynamaya kalkmayın” diyerek bizzat uyardı...


Ancak AKP örtülü gündeminden vazgeçmedi. Temmuz 2005’de Genel Başkan BAYKAL, bu kez sorunu halkımıza taşıdı, ”AKP iktidarının, devletimizin, cumhuriyetimizin ve demokrasimizin kazanımlarını tehlikeye atabilecek sorumsuz gidişi karşısında bütün vatandaşlarımızı Türkiye’ye sahip çıkmaya” çağırdı.


Ne yazık ki AKP, tüm bu uyarılara rağmen günümüzde iktidar gücünü hala, Cumhuriyetimizin temel niteliklerini sistemli biçimde göz ardı ederek, hatta yer yer tahrip ederek, Türkiye’yi din esasına göre yönetilen bir ülke haline getirmek için kullanmaktadır. Bu iktidar ile Türkiye, çok tehlikeli bir kutuplaşmanın, siyasi iktidar ile anayasa çatışmasının, siyasi iktidar ile yargı çatışmasının içine doğru sürüklenmektedir.


Hiçbir seçim sonucu anayasaya bağlılık sorumluluğunu ortadan kaldıramaz. Hiçbir iktidar kendi hukukunu yaratarak meşruiyet tablosunu değiştiremez. Hiçbir seçim sonucu anayasaya bağlılık sorumluluğunu ortadan kaldıramaz. Kendisi için hukuk” peşinde olanlar, gaflet ve dalalet içinde olanlar ülkeyi ancak kaosa götürürler. Türkiye’nin artık bu iktidarın sorumsuz siyasetini taşıma lüksü kalmamıştır. Ülkemizde artık, hukuka ve anayasamıza saygılı siyaset ve siyasetçiler egemen olmalıdır.


YÜCE ULUSUMUZ, SEVGİLİ YURTSEVERLER: HİÇ KİMSE DEMOKRATİK LAİK CUMHURİYETİMİZİN SAHİPSİZ OLDUĞU DUYGUSUNA KESİNLİKLE KAPILMASIN:


CHP olarak ülkemizin, laik cumhuriyetimizin nitelik ve değerlerinden hiçbir zaman ve hiçbir şekilde ödün vermeyeceğiz. Bu çok temel konuda ödün verenlerle, vermek isteyenlerle her süreçte kararlılıkla mücadele edeceğiz.


Herkes bilmelidir ki; Türkiye’nin teslim alınabilmesi için önce Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Atatürk’ün partisinin teslim alınması gerekir. Bilinmelidir ki, buna da hiç kimsenin gücü yetmez, hiçbir zaman yetmeyecektir.


AKP siyasetinden kaynaklanan tüm bu olumsuz gelişmeler karşısında halkımızın güvenebileceği tek parti, Cumhuriyet Halk Partisi’dir. AKP karanlığından aydınlığa çıkış için dayanak yapabileceği tek siyaset ise, Atatürk devrimleri ve Sosyal Demokrasinin evrensel değerleri ile yoğrulmuş, ulusumuzun çıkarları, yurttaşlarımızın hak, hukuk ve özgürlük özlemleri ile bütünleşmiş CHP politikalarıdır.


Cumhuriyet Halk Partisinin 32. Kurultay delegeleri olarak, Genel Başkanımızın önderliğinde, partimiz içinde birlik, bütünlük ve dayanışmaya, partimizin 84 yıllık gelenek ve değerlerine, tam bağlılık içinde, hepimiz yüksek sorumluluk ve yurtseverlik duygusuyla görev yapıyoruz. Bu kararlılık, inanç ve yürekle görev yapmaya devam edeceğiz.


HEDEFİMİZ İLK YEREL VE GENEL SEÇİMLERDE “İKTİDARDIR”:


Hedefimiz, örgütümüz ve halkımız ile elele, omuz omuza yerel ve genel seçimlerde iktidara yürümektir. Bu iddiamızı tüm toplumumuzla paylaşarak, halkımızın özlem ve taleplerini sahiplenerek sosyal demokrat siyaseti ülkemizde iktidar yapmaktır. Bunun gereğini yerine getireceğimizden, bunu başaracağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.


BU KARARLILIKLA, YURTSEVERLİK DUYGULARIMIZLA, TÜM İNSANLARIMIZA KARŞI AYRIMSIZ SEVGİ DUYGULARIMIZLA KARARLILIKLA YOLUMUZA DEVAM EDİYORUZ.


YAŞASIN LAİK DEMOKRATİK ATATÜRK CUMHURİYETİ, YAŞASIN SOSYAL DEMOKRASİ, YAŞASIN CUMHURİYET HALK PARTİSİ…