Tuesday, January 29, 2008

Genel Başkan Baykal; ''Nedir Bu Türban? 50 Yıl Önce Türban Var Mıydı? 50 Yıl Önce İnsanlar Müslüman Değil miydi? Yeni Bir Peygamber mi Geldi?''


-“Getirilmek istenen, gelen, Anadolu'daki kadınlarımızın yaşmağı, başörtüsü değildir. Gelen, Arap-Vahabi, Abbasi-Amevi İslam yorumunun, Türkiye'ye yönelik projelerinin bir simgesi olarak, Türkiye'deki işbirlikçileriyle birlikte Anadolu halkına dayatmaya başladığı bir yabancı üniformadır”
-“ Bu yabancı formanın gelişiyle Türkiye'de yükselen İslamiyet değildir. Bunun gelişiyle Türkiye'de yaygınlaşan İslamiyetin özü, değerleri, ahlakı, kuralları değildir. Kur'an'ın İslamiyeti değildir. Gelen başka bir şeydir. Din için gelmiyor, siyaset için geliyor.''

-“Sınıfta bütün öğrenciler türbanlı, tek öğretmenin başı açık olacak, böylece laiklik kurtulacak, bu mümkün mü? Anayasa değişmeden Türkiye'deki gerçeğe bakın. Değişiklik anayasa'ya girdikten sonra kim önleyecek, bunlar mı önleyecek, bunların işbirlikçileri mi tutup hesap soracak. Hedef laiklik ilkesidir.''

-''Sizin bu uygulamalarınızın ne Hıristiyanlık'ta ne İslamiyet'te yeri var. Sizin sadece batı'da değil Hz. Ömer'in nezdinde de yeriniz yok''

-''Cumhuriyet tarihimizde ilk kez, Türkiye'nin içine girdiği doğrultuyu tehdit eden bir anlayış, zihniyet çeşitli fırsatlar kullanılarak yaşama geçirilmek isteniyor''

-''Sanmayın ki konu sıradan bir kılık kıyafet konusundan ibaret. Bu getirilen düzenleme, sadece üniversitelerde değil, tüm resmi eğitim sistemi içinde türban denilen, milletimizin, kültürümüzün bir parçası olmayan, dışardan Türkiye'ye belli siyasi amaçlarla dayatılmış olan ithal bir kıyafetin, Türkiye'de devlet sisteminin içine doğru gelişmesinin önünü açmıştır''

-''Bu süreç işletilirken çok masum talepler, iyi niyetli istekler, çok doğal, haklı, kimsenin itiraz edemeyeceği durumlar gerekçe olarak kullanılır. Zaten bütün süreçler hep böyle işler. Hiçbir zaman başlatılan sürecin işi nereye götüreceği açıkça ilan edilerek düğmeye basılmaz''

-“Dönemin TBMM Başkanı 23 Nisan 2005'te laiklik konusunda ''bu işi yeniden yorumlamak lazım'', başbakan ise ''acele etme zaman içinde halledeceğiz'' demişti. YÖK başkanının, başbakan ve cumhurbaşkanının kendisine ''sakın ha her şeyi anlatmaya kalkma, sonra bizi ipe çekerler'' dediğini söyledi. Bazı safdiller hala bu hükümetin kafasının arkasında bir takiye yok demeye devam ediyorlar mı?''

-''Ahlak, ilke diyorsanız, orada biraz durunuz Sayın Başbakan. Akbil yolsuzluğundan hesabını verememiş bir başbakan'ın batı'daki ahlak krizinden söz etmeye hakkı var mı? Bir maliye bakanının kendisi hakkında 4 kez af çıkarması da batı kültürünün, ahlakının bir parçası mı?”

İletişim Koordinatörlüğü (Ankara) - Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Nedir bu türban? 50 yıl önce türban var mıydı? 50 yıl önce insanlar müslüman değil miydi? Yeni bir Peygamber mi geldi?'' diye sordu.


CHP Grup toplantısında güncel olayları değerlendiren Genel Başkan Baykal, Başbakan Erdoğan’a seslenerek, ''Sizin bu uygulamalarınızın ne hıristiyanlık'ta ne İslamiyet'te yeri var. Sizin sadece Batı'da Değil Hz. Ömer'in nezdinde de yeriniz yok'' dedi.


''Ahlak, İlke Diyorsanız, Orada Biraz Durunuz Sayın Başbakan. Akbil Yolsuzluğundan Hesabını Verememiş Bir Başbakan'ın Batı'daki Ahlak Krizinden Söz Etmeye Hakkı Var Mı?'' diye soran Genel Başkan Baykal’ın konuşması şöyle ;


Baykal, CHP TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, türban tartışmalarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.


Baykal, 1950'li yıllardan bu yana hiçbir iktidarın ''Laiklik'' ilkesinin değiştirilmesi gerektiği yönünde bir söyleminin olmadığını belirterek, Adnan Menderes, Süleyman Demirel ve Turgut Özal'ın ''Laiklik'' ilkesinin rahatsızlık yarattığı konusunda bir talebi ortaya koymadıklarını söyledi. Baykal, ilk kez AK Parti iktidarı döneminde, ''Laiklik'' ilkesinin yanlış olduğunun açıkça ifade edildiğini savundu.


Türban konusunun önce ''Başörtüsü'' diye takdim edildiğini anlatan Baykal, başörtüsü konusunda kimsenin en küçük itirazı bulunmadığını kaydetti. Baykal, başörtüsünün arkasına saklanarak türbanın, Türkiye'de kökleştirmek, yaygınlaştırmak, meşrulaştırmak, hukuklaştırmak ve Anayasallaştırmak istendiğini söyledi. Baykal, ''Nedir bu türban? 50 yıl önce türban var mıydı? 50 yıl önce insanlar Müslüman değil miydi? Yani İslamiyetin ayrılmaz parçası olarak sanki şimdi takdim edilmek istenen türban, gerçekten İslamiyetin ayrılmaz parçasıysa, 40-50 yıl önce Müslüman olanlar, bunun farkında değil miydi? İslamiyet yeniden mi yorumlandı? Yeni bir peygamber mi geldi?'' diye konuştu.


-''TÜRKİYE, DIŞINDAN KAYNAKLANAN BİR OLAY''-


Türbanın, son dönemin işi olduğunu belirten Baykal, ''İslamiyet'in özünün bir parçası olarak türban kavramının takdim edilmesi bir büyük aldatmacadır'' dedi.


Türbanın yaygınlaştırılmak istendiğine, doğru kıyafet biçimi haline dönüştürülmek istendiğine tanık olduklarını belirten Baykal, ''Bu, Türkiye'nin içinden değil. dışından kaynaklanan bir olaydır. Elbette içinden de destekler gelmiştir'' diye konuştu.


-''...ANAYASANIN KAPISINI AÇARAK HOŞGELDİN DİYORUZ''-


''Şimdi önümüze böyle bir olay, tablo dayatılmıştır. Bu tablo, dinin Türkiye'de yeniden yükselmesi anlamına mı geliyor, dinin başka amaçlarla kullanılması anlamına mı geliyor?'' diyen Baykal, Türkiye'nin işini, gücünü bıraktığını ve türban için Anayasa değişikliği yapmaya çalıştığını söyledi.


Baykal, ''Dokunulmazlık için Anayasayı değiştiremiyoruz, Türkiye'nin temel sorunlarının çözümüne yardımcı olmak üzere Anayasayı değiştirmeye yönelmiyoruz. Ama Türkiye'ye dışardan dayatılmış olan, siyasal içerikli bir yaşam biçimi zorlamasına, Türkiye'nin Anayasası'nın kapısını açarak hoşgeldin diyoruz'' diye konuştu.


-''BİR DİN ANLAYIŞINA DAYALI YARIŞ...''-


Türban girişimin, siyasi gelişmelere yol açacak bir adım olduğunu savunan Baykal, şöyle konuştu:


''Bu öyle bir süreçtir ki kimin, nasıl kontrol edebileceği de söylenemez. Şimdi bu işi başlatanlar, buna destek verenler kendi aralarında sorumluluk düzeylerini asgariye indirebilmek için bir çaba içinde gözüküyorlar. Olay başlatılmıştır ama herkes, 'Ben onu istedim, bunu istemedim' diyerek, kendi sorumluluğunu ayırabilmeye çalışıyor. Bir iş yapmışlardır. Yapılan işin ne olduğunu, herkes açık şekilde bilmelidir. 'Bu yapılan iş, sadece üniversitelerde türbanın serbestiyetini sağlayan bir düzenleme olacaktır' demek, kimseyi inandırmaya yetmez. Ne bunu yapanlar, söylediklerine inanıyor olabilir ne de onların bu sözlerine kimsenin inanması mümkün değildir.Başlatılan iş, biliniz ki artık küçük küçük bentlerle, duvarlarla, engellerle sınırlanılabilecek bir iş değildir. Bir din anlayışına dayalı bir yarış, devlet düzeni içinde yer almaya yönelik olarak harekete geçirilmiştir.''


-''ÖNÜNE GEÇMEK MÜMKÜN MÜ?''-


Baykal, ''Türbana, sadece üniversitede izin vereceğiz, lisede izin vermeyeceğiz'' denildiğini anımsatarak, ''Dini inancının gereği yüksek okulda örtüyor da 16-17 yaşındaki genç kız lisede dini inancının gereği niye örtmüyor? Bunun önüne geçmen mümkün mü?'' diye sordu. Düzenlemeden sonra liselerde de türbanın önüne geçilemeyeceğini öne süren Baykal, şöyle konuştu:


''Hiçbir hukuki atraksiyon, AKP'yi bu istikamette destekleyen hiçbir büyük hukukçu arkadaşımız zekasıyla, teknik beceresiyle başlatılan işin çok daha geniş kapsama ulaşmasını engelleyecek formülü bulmaya muktedir değildir. Şimdi ağlaşmanın da hiçbir anlamı yoktur. O formül, bu işi engeller mi, bu formül engeller mi? Seni kullanırlar. O formül, bu formül derler, sonra istedikleri formülü getirirler, koyarlar ve sen de buna alet olursun.


Bu getirilen düzenleme sadece üniversitelerde değil, tüm resmi eğitim sistemi içinde türban denilen, milletimizin, tarihimizin, geleneklerimizin, kültürümüzün bir parçası olmayan, dışardan Türkiye'ye belli siyasi amaçlarla dayatılmış olan ithal bir kıyafetin, Türkiye'de devlet sisteminin içine doğru gelişmesinin önünü açmıştır. Bunu açık şekilde bilelim. Gelen, Anadolu'daki kadınlarımızın yaşmağı, başörtüsü değildir. Gelen, Arap-Vahabi, Abbasi-Emevi İslam yorumunun, Türkiye'ye yönelik projelerinin bir simgesi olarak, Türkiye'deki işbirlikçileriyle birlikte Anadolu halkına dayatmaya başladığı bir yabancı üniformadır. Onun önünü açacak. Bunun gelişiyle Türkiye'de yükselen İslamiyet değildir. Bunun gelişimiyle Türkiye'de yaygınlaşan İslamiyetin özü, değerleri, ahlakı, kuralları değildir. Kur'an'ın İslamiyeti değildir. Gelen başka bir şeydir. Din için gelmiyor, siyaset için geliyor.''


Baykal, bu siyasetin anlayışının, inançlı Müslüman vatandaşların samimi duygularını kullandığını, hedefin, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti olduğunu kaydetti.


Grup toplantısında Cumhuriyetin laik kimliğinin, Cumhuriyet'in özü olduğuna işaret eden Baykal, hedefin de bu olduğunu savundu.


Bunu bilerek gerçekleştirenler ile ne yaptığını bilmeden alet olanların, kullanılanların bulunduğunu belirten Baykal, ''Buna alet olanlar kendilerine göre gerekçeler ortaya koyar. 'Yok meydanı boş bırakmayacaklarmış da o meydanda yarışacaklarmış' O meydanda yarışsan ne yarışmasan ne? Mesele, senin onunla bununla yarışıp yarışmaman değil, mesele Türkiye Cumhuriyeti'nin ebediyen devam edip etmeyeceği'' diye konuştu.


-''İŞBİRLİKÇİLERİ Mİ HESAP SORACAK?''


Başörtüsü serbestliğinin üniversiteler ile sınırlı kalacağının söylendiğini ancak bunun mümkün olmadığını, hiçbir haklı gerekçenin bulunmadığını belirten Baykal, şu görüşleri dile getirdi:


''Anayasa'ya bir vatandaşlık hakkı olarak koymuşsun, herkes vatandaş, lisedeki de vatandaş. 'Sınırlanabilir' demişsin. YÖK yasasında sınırlamışsın, liselerle ilgili sınırlama getirdin mi? Sınırlamayı şimdi sen getiriyorsun, yarın başka birisi... Artık Türkiye Cumhuriyeti'nin güvencesi Anayasa olmaktan çıkıyor, herhangi bir iktidarın siyasi ihtiyaçlarına göre oluşacak olan parlamentonun basit çoğunluğu oluyor. Türkiye'nin gelecekteki kaderi ona teslim oluyor, Anayasa'dan çıkıyor.


Sınıfta bütün öğrenciler türbanlı, tek öğretmenin başı açık olacak, böylece laiklik kurtulacak, bu mümkün mü? Anayasa değişmeden Türkiye'deki gerçeğe bakın. Bu Anayasa'ya girdikten sonra kim önleyecek, bunlar mı önleyecek, bunların işbirlikçileri mi tutup hesap soracak. Hedef laiklik ilkesidir.''


-''MAHKEME, USUL İHLALİ YAPILDIĞINI GÖREBİLECEKTİR''-


Baykal, konunun Anayasa'ya aykırı bir düzenleme olduğunu, bunu AK Parti hukukçularının, akıl hocalarının da bildiğini ancak ''Anayasa'ya aykırı ama Anayasa Mahkemesi bunun hükmünü veremez'' dediklerini savundu.


Getirilen anayasa değişikliğinin, Anayasa'nın 2. maddesindeki laiklik ilkesine aykırı olduğunu, bu maddenin değiştirilmesinin dahi teklif edilemeyeceğini belirten Baykal, ''Teklif edilmesi halinde Anayasa Mahkemesi'nin 'Ben esasa bakamam, usule bakarım' demesi beklenir mi?'' diye sordu. Baykal, mahkemenin, teklif edilmesi yasaklanan bir maddenin teklif edilmesiyle, usul ihlali yapıldığını görebileceğini ifade ederek, ''Bakalım görecekler mi göremeyecekler mi?'' dedi.


Baykal, dönemin TBMM Başkanı'nın 23 Nisan 2005'te laiklik konusunda ''Bu işi yeniden yorumlamak lazım'', Başbakan'ın ise ''Acele etme zaman içinde halledeceğiz'' açıklamalarında bulunduğunu, YÖK Başkanının, Başbakan ve Cumhurbaşkanının kendisine ''Sakın ha her şeyi anlatmaya kalkma, sonra bizi ipe çekerler'' dediğini söyledi. Baykal, ''Bazı safdiller hala bu hükümetin kafasının arkasında bir takiye yok demeye devam ediyorlar mı?'' dedi.


AKP TBMM Grup Yönetim Kurulunun, Konya Milletvekili Hüsnü Tuna'nın türbanla ilgili açıklamaları nedeniyle hakkında inceleme başlattığını anımsatan Baykal, daha önce de Atatürk'e saldıran bir AK Parti milletvekiline de ceza verildiğini ancak sonra idare amiri yapıldığını ifade etti. Bunların, parti aleyhinde delil oluşturmamak için yapıldığını ileri süren Baykal, ''Böyle bir samimiyetsizlikle dürüst bir siyaset olur mu?'' sorusunu yöneltti.


-''BATI KÜLTÜRÜNÜN BİR PARÇASI MI?''-


Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son zamanlarda giderek daha cesur açıklamalar yaptığını, ''Batının ilmini değil, ahlaksızlığını aldık'' dediğini belirterek, bu açıklamanın Erdoğan'ın, batı, medeniyet ve kültür problemini nasıl anladığını gösterdiğini bildirdi.


''Keşke biz Batı'nın ahlaksızlığını, olumsuz yönlerini aldığımız iddiası doğru olsaydı, o zaman çözümü çok daha kolay olurdu. Bugün Türkiye'de çok ciddi ahlaki problemler, yolsuzlukluklar, manevi krizler var'' diyen Deniz Baykal, şunları kaydetti:


''İnsanın aklına şu geliyor; bir Maliye Bakanının kendisi hakkında 4 kez af çıkarması Batı kültürünün, ahlakının bir parçası mı? Batı'da, bizim Başbakan'ın, bakanların kendi çocuklarına çıkar sağlaması halinde, başına nelerin geleceğini Başbakan bilmiyor mu? Ahlak, ilke diyorsanız, orada biraz durunuz Sayın Başbakan. Siz hale kendi hesabını verememişsiniz, AKBİL yolsuzluğundan hesabını verememiş bir Başbakan'ın çıkıp da Batı'daki ahlak krizinden söz etmeye hakkı var mı? Sizin bu uygulamalarınızın ne Batı'da ne Doğu'da ne Hıristiyanlık'ta ne İslamiyet'te yeri var. Sizin sadece Batı'da değil Hz. Ömer'in nezdinde de yeriniz yok.''