Wednesday, February 06, 2008

Genel Başkan Baykal Başbakan Erdoğan’a; “Ciğeri Kediye Emanet Ederim, Laikliği Sana Emanet Etmem'' Dedi


-“Bu kişiler, bir süre önce 'millet istemiyorsa, laiklik mi olurmuş, elbette kalkacak' diyenler değil mi? 'O zaman öyle söyledi ama değişti...' peki, şimdi böyle söylüyor, değişmeyeceğinin garantisi mi var?''

-''Teslim olmak yok. Bu mücadele devam edecek''

-“Laiklik tehdit edildiği noktada 'dur' diyeceksin, başından itibaren diyeceksin. Orada 'dur' deme şansını kaybettiğinde, bil ki ondan sonraki noktalarda durduramazsın.''

-“Mezbahaya götürülen dananın, kasabın bıçağını yalayarak kendisini kurtarması mümkün değil”

-''İmanın ve ibadetin şartları arasında tesettür yok''

-''Bu tartışmalar içinde, ne solcu ne sağcı ama yağcı'' olan bir kesim var. Kimin gücü varsa, onun peşine takılıp, ona yalakalık, yağcılık yapanlar...”

-“Bir de hasılatçıla var. Bu iş karlı, iyi kazanç, siyasi yarar var. Niye siyasi yararı sadece onlara bırakalım? Bu siyasi harmandan payımız olsun, çuvalımızı dolduralım'' anlayışı içinde ayak uyduranlar, destek olanlar var”

-''(71 yıldır dünyada Müslüman ve laik olmayı başarıyoruz, başardık, gelecek yıllarda bunu sürdüreceğiz) diye hitap edeceğimiz bir noktada, laikliğe yönelik en ağır darbelerin hazırlıkları yapılıyor, planları uygulamaya konuluyor, işbirlikleri gerçekleştiriliyor ve o süreç, Türkiye'de halka, topluma, anayasamıza dayatılıyor''

-''Örtünme, elbette bizim dinimizde vardır ama bilinmelidir ki örtünme bizim dinimizle ortaya çıkmış bir uygulama değildir''

-''Örtünme fikri değil, bu örtünme biçiminin Türkiye'ye dayatılması, bir ithal dayatmadır. Anadolu'da böyle bir olay yoktur''

-“Türban konusunun anayasa kuralı haline getirilmesiyle bölünme başlayacaktır. Üniversitelerde bir kısım öğrencilerin türban takmasıyla, ''çalışkan-çalışkan olmayanlar'' şeklinde değil, inanca göre ayrışmış bir sınıf görülecektir”

-''Türban takanlar, bu yanlışlığın kaynağı değil, kurbanı''

-Genel Başkan Baykal özellikle AKP’lilere seslenerek, “Allah'a şirk koşma, büyü yapma, adam öldürme, faiz ve yetim hakkı yeme, savaştan kaçma, namuslu kadınlara iftirada bulunma, yalan şahitlik, sözünde durmama, emanete ihanet İslamiyet'teki büyük günahlar arasındadır. ''Nerede bu noktada duyarlılık, nerede?''

-CHP, Almanya'daki yangınla ilgili incelemelerde bulunması için bir heyet gönderecek.

-“AKP iktidarı yerel seçimlere yönelik, ''bir takım tertip ve tezgahlar ortaya koymaya başladı''

-''İçişleri Bakanlığının gizli bir odasında AKP militanları, partizanları, milletin belediyelik hakkı üzerinde sorumsuzca, parti çıkarı doğrultusunda oynamayı kendilerine hak biliyorlar''


İletişim Koordinatörlüğü (Ankara) - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal “Laikliği bize emanet edin” diyen Başbakan Erdoğan’a “Ciğeri kediye emanet ederim ama laikliği sana emanet etmem” dedi


CHP TBMM grup toplantısında güncel olayları değerlendiren Genel Başkan Baykal, Türkiye'de tartışılan temel konulardan birisinin türban olduğunu söyledi.


''Aslında karşımızdaki konu, türban konusu değil, laiklik konusudur'' diyen Baykal, 5 Şubatın laikliğin, Türkiye'de Anayasaya yerleşmesinin 71. yıldönümü olduğunu anımsattı. Baykal, 'Şu acı rastlantıya bakın... Tarih, tebessümle bu olayı izliyor. '71 yıldır dünyada Müslüman ve laik olmayı başarıyoruz, başardık, gelecek yıllarda bunu sürdüreceğiz' diye hitap edeceğimiz bir noktada, laikliğe yönelik en ağır darbelerin hazırlıkları yapılıyor, planları uygulamaya konuluyor, işbirlikleri gerçekleştiriliyor. Ve o süreç, Türkiye'de halka, topluma, Anayasamıza dayatılıyor. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız'' dedi.


Bunun üzüntü verici bir tespit olduğunu belirten Baykal, Türkiye'de laikliğin başından beri, toplumun önemli kesimleri tarafından hazmedilmediğini söyledi. Bazen açıktan, bazen gizli gizli, laikliğe karşı çalışmalar sürdürüldüğünü, altyapı oluşturulduğunu hatırlatan Deniz Baykal, ''Bu tarihi süreç, öyle anlaşılıyor ki artık açıktan meydan okumayı mümkün kılacak bir noktaya gelmiştir'' dedi.


-''TÜRBAN KONUSUNUN ALTINDA NE YATIYOR?''-


Görüşlerin açıklarken, ''Türban konusunun altında ne yatıyor? İslamiyetin hangi anlamda icabıdır, hangi önemde bir icabıdır, hangi biçimde bir örtünme İslamiyetin icabıdır?'' diye soran Baykal, bunların konuşulmasına, aydınlatılmasına ihtiyaç duyulduğunu söyledi.


İslamiyetin gereği, temel koşulu ''türban takmakmış'' gibi bir anlayışın ortaya çıktığına dikkat çeken Baykal, ''Türban, örtünme, dinimizin bu konudaki anlayışı, bu konuların netleştirilmesi gerekiyor'' dedi.


''Örtünme, elbette bizim dinimizde vardır ama bilinmelidir ki örtünme bizim dinimizle ortaya çıkmış bir uygulama değildir. Örtünme, İslamiyetin bir icadı değildir'' diyen Baykal, örtünmenin, toplumsal yaşamın, insanların birbirlerine saygı göstererek medeni bir toplum içinde yaşayabilmelerinin bir gereği olarak İslamiyetten öncede kabul görmüş bir uygulama olduğunu söyledi.


Örtünmenin, insani durumun, toplumsal yaşamın icabı olduğunu belirten Baykal bu konuda şunları söyledi;


''O nedenle İslamiyetten önce örtünme vardır. İlk dönemler hariç, insanlar, çırılçıplak ortada dolaşır vaziyette hiçbir zaman olmamışlardır. Medeniyetle birlikte örtünmüşlerdir. Bütün dinlerde örtünme vardır. Sanmayın ki örtünme sadece İslamiyette var. Hıristiyanlıkta da, Musevilikte de örtünme var. Bütün dünyada örtünme var. Örtünme evrensel bir medeniyet kuralı, toplumsal yaşamın icabıdır. Bu konuda bir tereddüt yok. Kimsede 'örtünmeyin, çıplak dolaşın' diye bir çağrı içinde değil. Elbette örtünülecek. Elbette medeni yaşamın icabı neyse, öyle olacak.''


Genel Başkan Baykal, İslamiyetle birlikte, Kuranı Kerim'in daha önce var olan örtünme biçimlerine yönelik bazı anlayışları ortaya attığını ifade ederek, şöyle konuştu:


''O zamana kadar örtünme arkaya doğru yapılırken, İslamiyet, örtünün öne doğru kullanılması gereğini söylemiş. Kuranı Kerim, 2 ayrı süresinde, çeşitli ayetlerde, bunu ifade etmiş. Buradaki örtünmenin kabul edilmiş olması, var olan örtünmenin kabul edilmiş ve düzenlenmiş olması... Mesela daha önce


Cahiliye döneminde cariyeler çıplak dolaşıyormuş. Onlardan, mümin kadınların ayrılması için Kuranı Kerim, telkinler, tavsiyeler yapmış. Bütün bunlar doğru. Bunlarda mesele yok... Bunlar, yeni keşfedilen olaylar değil. Yüzlerce yıldır bu lafı, biz biliyoruz, Anadolu biliyor, Türkiye biliyor.''


İslamiyet bakımından, konunun bir kriz haline gelmesinin 30-40 yıl önce söz konusu bile olmadığını anlatan Baykal, şöyle devam etti:


''Konunun, kriz haline gelmesini gerektiren bir durum yok. Herkes birbirine saygı gösteriyor, herkes cemiyet şartlarının uygun gördüğü biçimde örtünüyor. Bunu da herkes doğal karşılıyor. Kimse, kimsenin dinini, inancını, İslamiyetini sorgulama gereğini duymuyor. Öyleymiş... Şimdi birden bire, bu örtünmeyle ilgili bir önemli, yeni radikalleşme, bir yeni maksimum yorum dayatması ortaya konmaya başlandı. Bu dışardan Türkiye'ye ithaldir. Örtünme fikri değil, bu örtünme biçiminin Türkiye'ye dayatılması, bir ithal dayatmadır. Anadolu'da böyle bir olay yoktur. Anadolu, İslamiyeti en güzel yaşayan toplum.''


Genel Başkan Deniz Baykal, CHP TBMM Grup toplantısında, Almanya'da meydana gelen ve 9 Türk vatandaşının öldüğü yangından büyük üzüntü duyduğunu ifade etti. Olayın neden kaynaklandığının en doğru şekilde ortaya çıkarılmasına ihtiyaç olduğunu belirten Baykal, milletvekillerinden oluşan bir heyeti, incelemelerde bulunması için Almanya'ya göndereceklerini bildirdi.


-''KURALLARA UYULMAMASININ BEDELİ OLACAK''-


İstanbul Davutpaşa'da meydana gelen patlamayla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Baykal, olayın, ''Kazadır, kaderdir'' diye geçiştirilemeyeceğini söyledi. Baykal, İstanbul'da daha önce yaşanan bazı olayları anımsattıktan sonra, Davutpaşa'daki olayın kabul edilemez olduğunu ifade etti. Dünyanın hiçbir ciddi ülkesinde böyle olaylar yaşanmadığını anlatan Baykal, İstanbul'un 3 dönemdir AKP’li belediyelerce yönetildiğini kaydetti.


Kurallara uyulmamasının bedeli olacağını belirten Baykal, ''Belediye nizamnamesinde kuralları umursamazsanız, bedelini ödettirir. Ne yazık ki o bedeli ödeyenler masum insanlar. Sizin ihmaliniz bedelini, masum insanlar ödüyor. Ama mutlaka o ihmalin bir bedeli vardır. Belediye Nizamnamesini ihlal ederseniz de vardır, Anayasayı da ihlal ederseniz de vardır. Anayasa kuralı ihmal etmenin de ağır bedeli var'' diye konuştu.


AKP iktidarının yerel seçimlere yönelik, ''Bir takım tertip ve tezgahlar ortaya koymaya başladığını'' öne süren Baykal, daha önce başlamış olan bir sürecin, yeniden canlandırılmak istediğini; nüfusu 2 binin altında olan yerleşme merkezlerinin, belediyecilik hakkının elinden alınmak istendiğini söyledi.


Bu nitelikte 899 tane belediye bulunduğunu anlatan Baykal, ''Yıllardan beri belediye olarak kimlik kazanmış olan yerleşme yerlerine, şimdi suç işlediği için rütbesi sökülen bir sorumlu muamelesi yaparak, bu haklarını elinden almanın haksızlık'' olduğunu bildirdi.


Deniz Baykal, bu duruma karşı CHP olarak mücadele vereceklerini belirterek, vatandaşları da duyarlı olmaya çağırdı.


''AKP iktidarı, seçime giderken bazı belediyelikleri ortadan kaldırmaya, bazı belediyeleri başka bazı belediyelerle birleştirmeye, bazı belediyeleri de parçalamaya, bazı belediyeleri de kaynaştırıp bütünleştirmeye yönelik hazırlık yapıyor'' diyen Baykal, bu hazırlık yapılırken, belediye meclislerinde konunun konuşulmadığını, vatandaşlara sorulmadığını, bilimsel ve teknik ölçüler ortaya konulmadığını hatırlattı. Baykal, AKP’nin hesabına uyup uymamasına göre bu düzenlemenin yapıldığını söyledi


-''KADIKÖY'Ü NE YAPARIZ DA CHP'NİN ELİNDEN ALIRIZ''-


''Kadıköy'ü ne yaparız da CHP'nin elinden alırız. Buna göre bölme çabaları içine giriyorlar'' diyen Baykal, çağdaş, oturmuş ve Türkiye'nin iftihar edeceği belediyecilik uygulamasını ortaya koymayı başarmış belediyeleri ortadan kaldırmaya yönelik çabalar olduğunu belirtti. Bahçeşehir'in de bu belediyelerden biri olduğunu hatırlatan Baykal, şöyle konuştu:


''Anavatan Partisi'ne oy vermiş, AKP'ye vermemiş. Vay sen misin? Şimdi seni alırız, oraya bağlarım ve kendi çoğunluğumun içinde seni eritirim hesapları yapılıyor. Bu uygulama ne hukuk vicdanına, ne demokrasi bilincine sığar ne de Türkiye'nin uluslararası taahhütlerine sığar.


AB ile yapılmış olan çeşitli yerel yönetim anlaşmaların gereği, belediye sınırlarıyla ilgili bir değişiklik yapılacaksa, mutlaka oradaki halka sorulması zorunluluğu var. Onlarla istişare edeceksiniz, fikrini soracaksınız. Böyle bir uygulama var mı? Uluslararası anlaşmalara aykırı, her şeye aykırı.


İçişleri Bakanlığının gizli bir odasında AKP militanları, partizanları, milletin belediyelik hakkı üzerinde sorumsuzca parti çıkarı doğrultusunda oynamayı kendilerine hak biliyorlar. Bunları kınıyorum, ayıplıyorum, yakışıksız uygulamalar olarak görüyorum ve teşhir ediyorum. Bu yöntemlerle sonuç almak mümkün değildir. Bu yöntemlerle başarıya ulaşmak mümkün değildir. Bu yöntemlerle elde edilen başarılarla tatmin olmak mümkün değildir.''


Genel Başkan Deniz Baykal görüşlerini açıklarken,''Laikliğin güvencesi biziz, laikliği bize emanet edin' diyenlerin olduğunu hatırlatarak ''Ciğeri kediye emanet ederim, laikliği sana emanet etmem'' dedi.


Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, özellikle türban tartışmalarına değindi.


Namazda örtünme konusunda değişik görüşler bulunduğuna işaret eden Baykal, Ebu Hanifi'nin namazda kadınların saçının dörtte birinin görülebileceği, Ebu Yusuf'un ise yarısına kadar görülebileceği görüşlerini savunduğunu söyledi.


Bir kişinin, İslami yorumlardan en radikalini seçip, ''Saçımın tek bir telinin dahi göstermeyi uygun görmüyorum'' demesine saygı duyacağını ifade eden Baykal, ancak bunu Anayasa yorumu haline getirmenin, kabul edilemez ve yanlış olacağını kaydetti.


Deniz Baykal, ''Dinin kendi içinde tartıştığı, 1,5 milyar Müslüman'ın farklı uygulamalar içindeki bir pratiği, siz Anayasa kuralı haline getirirseniz, çok tehlikeli, yanlış bir şey yapmış olursunuz'' dedi.


İslamiyet'te tesettürün bulunduğunu ifade eden Baykal, tesettürün İslamiyet'in kurucu unsuru olup olmadığını sordu. Baykal, tesettürün, Hristiyanlık ve Musevilik'te de bulunduğunu ancak İslamiyet'in kurucu unsuru olmadığını kaydetti. Baykal, İslamiyet'in kurucu unsurunun Kelime-i Şehadet olduğunu anımsatarak, imanın ve ibadetin şartları arasında tesettürün yer almadığını belirtti.


-BÜYÜK GÜNAHLAR-


CHP Genel Başkanı Baykal, Allah'a şirk koşma, büyü yapma, adam öldürme, faiz ve yetim hakkı yeme, savaştan kaçma, namuslu kadınlara iftirada bulunma, yalan şahitlik, sözünde durmama, emanete ihanetin; İslamiyet'teki büyük günahlar arasında yer aldığını vurgulayarak, ''Nerede bu noktada duyarlılık, nerede?'' diye sordu.


Baykal, ülke kaynaklarının Oferlere 750 milyon dolar ucuza satıldığını belirterek, burada yetim hakkının yenildiğini ifade etti.


Tesettürün tavsiye mi yoksa emir mi olduğunun tartışıldığını anlatan Baykal, emir olarak anlayanlara da saygı duyduğunu söyledi. Baykal, ''O emri, 'saçın tek telini göstermek dahi bize göstermek yasaklanmıştır' diye yorumlayanları saygıyla karşılıyorum. Hiç ona aldırmayan milyonlarca insan var, onlar da öbürleri kadar Müslüman olmaya devam ediyorlar'' diye konuştu.


Bunun, Anayasa kuralı haline getirilmesiyle bölünmenin başlayacağını savunan Baykal, üniversitelerde bir kısım öğrencilerin türban takmasıyla, ''çalışkan-çalışkan olmayanlar'' şeklinde değil, inanca göre ayrışmış bir sınıfın görüleceğini söyledi. Baykal, akla birden bire dindarlığı getiren bir üniversite tablosunun; doğru bir pedagoji, siyaset, demokrasi ve hukuk olup olmadığını sordu.


-''İYİNİYETİ SUİİSTİMAL EDİLENLER''-


Baykal, ''Birikmiş sorunu çözmek istiyoruz'' denildiğini ifade ederek, bu sorunu, kimin, nasıl, niye biriktirdiğinin sorgulanması gerektiğini kaydetti. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:


''Sen bunu çözerken yeni bir sorun biriktirmiyor musun? Sorun mu çözüyorsun, sorun mu üretiyorsun?' Bütün bunları bilerek, planlayıp uygulayanlar var, bunları fark etmeden, bunların peşine takılanlar, alet olanlar, kullanılanlar, iyiniyeti suiistimal edilenler var. Bir kısmı ne yaptığını bilerek, bunu götürüyor. Onlar zaten gününde çıkıp söylemişler. Şimdi sıkışınca diyorlar ki 'Laikliğin güvencesi biziz, laikliği bize emanet edin' Ciğeri kediye emanet ederim, laikliği sana emanet etmem. Bu kişiler, bir süre önce 'Millet istemiyorsa, laiklik mi olurmuş, elbette kalkacak' diyenler değil mi? 'O zaman öyle söyledi ama değişti...' Peki, şimdi böyle söylüyor, değişmeyeceğinin garantisi mi var?''


Genel Başkan Baykal’ın bu sözleri üzerine, salonda bulunanlar, ''Türkiye laiktir laik kalacak'' şeklinde slogan attı.


''Laikliğin güvencesi biziz'' diyenlerin, bilerek bunu götürdüğünü, bir kısmının ise demokrasi, liberallik adına hareket ettiğini belirten Baykal, İran'da, demokrasi ve özgürlükleri özleyen liberaller, demokratlar, sosyalistler, komünistlerin birlikte hareket edip, Şahı devirerek, Humeyni'yi iktidara getirdiğini, Humeyni'nin de ilk olarak bu kesimleri tasfiye ettiğini anlattı.


-''NE SOLCU NE SAĞCI AMA YAĞCI''-


Bunların dışında, ''Ne solcu ne sağcı ama yağcı'' olan bir kısmının bulunduğunu ifade eden Baykal, ''Kimin gücü varsa, onun peşine takılıp, ona yalakalık, yağcılık yapanlar... Mezbahaya götürülen dananın, kasabın bıçağını yalayarak kendisini kurtarması mümkün değil'' diye konuştu.


Deniz Baykal, bir de hasılatçıların olduğunu, ''Bu iş karlı, iyi kazanç, siyasi yarar var. Niye siyasi yararı sadece onlara bırakalım? Bu siyasi harmandan payımız olsun, çuvalımızı dolduralım'' anlayışı içinde ayak uyduranlar, destek olanların bulunduğunu belirtti.


Genel Başkan Baykal bu sözlerini şöyle sürdürdü:


''Bunlar, 'Ondan daha hızlı koşarak, çözdüreceğiz, istismara fırsat vermeyeceğiz' derler. Şimdi diyorlar ki 'Dindar cumhurbaşkanı seçtirmediler demesinler diye, o dindar dedikleri kişiyi cumhurbaşkanı seçtirdik' Aferin iyi yaptın. Şimdi 'Türban yasağını kaldırmamıza fırsat vermiyorlar demesinler diye, koşacağız o yasağı da kaldıracağız' Çizgiyi nerede çekeceksiniz, bunun ölçüsü var mı? 'Üniversitede tamam, ama lisedeki kıza taktırmayacağım' bunun anlamı, tutarlılığı var mı? Sen yeni sorunlara davetiye çıkarıyorsun?


'Onlar sorun değil, yapıverelim' dediğin zaman yolun açık. O zaman beraber el ele verir, yürürsün. Yani diyorsun ki tecavüz edilen insanın maruz kaldığı tehlikede, ne istiyorsan al, canımı da al. Al dediğin zaman işbirliği yapıyorsun. Ne oluyor? Ya da tadını çıkar denilir ya. Bunu mu tavsiye ediyorsunuz Türkiye'ye? İşte laiklik burada devreye giriyor.


Laiklik tehdit edildiği noktada 'dur' diyeceksin, başından itibaren diyeceksin. Orada 'dur' deme şansını kaybettiğinde, bil ki ondan sonraki noktalarda durduramazsın.''


-''NASIL MUHAFAZAKARLAŞTIRMA?''-


CHP'ye yönelik, ''Türbanlılarla fotoğraf çektiriyorsunuz, sizin toplantılarınıza da katılıyorlar, sonra da böyle diyorsunuz'' şeklinde eleştiriler yöneltildiğine işaret eden Baykal, türban takanların, bu yanlışlığın kaynağı değil, kurbanı olduğunu söyledi. Bu kişilerin neden türban taktığını sorgulamaya haklarının olmadığını belirten Baykal, ''Siz ülkeyi on yılarca öyle yönetmişsiniz ki 30 yıl önce olmayan bir sorun ciddi bir sorun olarak önünüze gelmiş'' dedi.


Türkiye'yi, iktidarın uygulamalarının muhafazakarlaştırdığını belirten Baykal, Türkiye'nin gittiği yeri ''muhafazakarlaşma'' olarak nitelendirilmesinin doğru olmayacağını kaydetti.


Baykal, ülkenin, dinselleştirilen, temel referansın din olmaya başladığı bir toplumsal düzene doğru bilinçli olarak götürüldüğünü belirtti.


Bazılarının, ''Bunların din devleti kurmaya çalıştıklarına inanmıyorum. Bunlar muhafazakarlaştırmaya çalışıyor'' dediğine dikkati çeken Baykal, şunları kaydetti:


''Nasıl bir muhafazakarlaştırma, laik mi? Laiklik ile muhafazakarlık çatışan iki kavram değil.


Dinselleştiriyorsunuz. Kötü mü; değil. Dinin en doğru anlamda toplumda giderek daha etkin olması çok güzel bir şey. Bizim yaşadığımız dinin önem kazanması değil. Siz yanlış bir dinsel yorumu Türkiye'ye dayatıyorsunuz. Bunun sonucu Türkiye, çağdaş, laik toplum olmaktan çıkıyor, dinsel kriterlerin her alanda, -şimdi eğitime girmeye başladı, yarın hukuka, devlet yönetimine girecektir- ağırlık kazandığı topluma çekilmek isteniyor. Bunun mekanizması olarak demokrasi kullanılıyor.''


Milletvekili olarak ettikleri yeminin, Türkiye ve Anayasaya sahip çıkma anlayışına dayalı olduğunu vurgulayan Baykal, 71 yıldır Anayasanın özü olan laikliğin, ''Ben istersem kaldırırım'' denilemeyeceğini kaydetti.


Baykal, sözlerini alkışlar arasında, ''Teslim olmak yok. Bu mücadele devam edecek. İnançla, sonuna kadar Türkiye Cumhuriyeti'ne hep beraber sahip çıkacağız'' diyerek tamamladı.