Wednesday, July 25, 2007

GENEL BAŞKAN BAYKAL SEÇİM SONUÇLARINI DEĞERLENDİRDİ VE GAZETECİLERİN SORULARINI YANITLADI


-“Bir muhalefet partisi olarak seçim öncesi ve seçim sürecinde yaptığımız çalışmalarla hepimiz iftihar ediyoruz. Tarihin, CHP’nin bu dönemde yaptığı çalışmaları hakkını vererek kaydedeceğinden hiç kuşku duymuyorum. Yaptığımız çalışmalar bizim onurumuzdur”
-“Önümüzdeki dönemde de ülkemizin CHP’nin çalışmalarına büyük ihtiyaç duyacağından hiç kuşkum yoktur. CHP Türkiye’nin bir anlamda siyasal sigortası konumundadır ve CHP’nin çalışmalarına önümüzdeki dönemde belki daha da çok ihtiyaç hissedilecektir”

-“Bu seçim sonuçları hiç kuşku yok bizim açımızdan tatmin edici değildir. CHP’nin 2002 seçimlerindeki oy oranını 1,5 puan arttırmış olması hiçbir şekilde bizim için yeterli sayılamaz. Bu seçim sonuçlarının altında hangi toplumsal dinamiklerin yattığını, hangi siyasi şartların buna yol açtığını ve bu siyasi tabloyu şekillendiren uygulamaların neler olduğunu elbette bütün toplumumuz, bilim dünyamız, biz siyasetçiler önümüzdeki dönem içinde irdeleyeceğiz, inceleceğiz, bu konuları en iyi şekilde kavramaya ve ortaya koymaya çalışacağız”

-“CHP’nin bu önümüzdeki dönemde de ciddi bir yeniden yapılandırmaya yönelmesi gerekli ve yararlı gözüküyor. Bu doğrultuda üzerimize düşeni yapacağız. Türkiye’nin her yerinde örgütlerimizden bu arayışlarımıza yardımcı olacak bilgiler ve raporlar isteyeceğiz. Ayrıca bu konularda bize yardımcı olacak uzmanlarımızı birer komisyon olarak görevlendirip önümüzdeki dönem CHP’nin yeniden şekillenmesine, yapılanmasına, politikalarını günün ihtiyaçları doğrultusunda daha etkili şekilde yansıtabilmesine yardımcı olacak bir arayışı sürdüreceğiz. Buradan gerekli sonuçları çıkaracağız”

-“Uzlaşmamızın, diyalogumuzun temelinde bizim anayasamızın özü yatar, anayasamızın laik demokratik cumhuriyet anlayışını sosyal bir hukuk devleti kimliğini temel alan, bu konuda kararlı ve tutarlı bir çizgiyi koruyan bir dikkat içinde ama uzlaşarak, işbirliği içinde, diyalog içinde Türkiye’mizin önümüzdeki dönemini yönlendirmeye çalışacağız”

-“Ben Türkiye’nin en güvenilir siyasetçilerinden birisi olduğumu biliyorum. Halkımı hiç aldatmadım. Hiç yanıltmadım. Bu konulardaki tutarlılığım, duyarlığım bütün vatandaşlarımız tarafından bilinir. CHP güvenilirdir, ben de güvenilirim. Bu konuda hiçbir kompleksimiz yok. Hiçbir ihtiyacımız yok. Bir şeyi kanıtlama mecburiyetimiz yok”


İletişim Koordinatörlüğü (Ankara) - Genel Başkan Deniz Baykal bir basın toplantısı düzenleyerek seçim sonuçlarını değerlendirdi ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Genel Başkan Baykal’ın açıklamaları ve sorulara verdiği yanıtlar için www.chp.org.tr’yi tıklayınız

Değerli arkadaşlarım, hoşgeldiniz. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Seçim kampanyası sonuçlandı, seçimler sonuçlandı. Daha önce planladığım ve sizlere de ifade ettiğim gibi seçimlerin üzerinden iki gün geçtikten sonra anlayışımı, değerlendirmelerimi size ifade etmek üzere huzurunuzdayım.

Bu seçimler AKP’nin ikinci bir dönem daha tek başına hükümeti kurmasına yetecek bir parlamento çoğunluğu sağlamasıyla sonuçlanmıştır. Bu seçim sonuçları dolayısıyla AKP’yi kutluyorum. Seçim sonuçlarının milletimize hayırlı olmasını diliyorum, AKP’ye başarılar diliyorum. Milletimizin kararı hepimiz için büyük değer taşır. Milletimizin kararını saygıyla karşılıyoruz. Bu seçimde ortaya çıkan siyasi sonuçları önümüzdeki dönemde hep birlikte değerlendireceğiz. Ama milletin iradesini temel alan bir anlayışla önümüze döneme bakacağız buna hiç kuşku yoktur. Milletin iradesi hepimiz için aynı şekilde geçerlidir.

Bu seçim dönemine gelinceye kadar Cumhuriyet Halk Partisi 2002 seçimlerinden günümüze kadar uzanan dönem içinde çok ciddi bir görev yapmıştır. Ülkemizin menfaatlerini, ulusal çıkarlarını, Türkiye’mizin tarihsel doğrultusunu, cumhuriyetimizin birikimlerini, kazanımlarını sahiplenen, savunan, onların önemini herkese anlatmaya çalışan etkin bir çalışma yapmıştır. Bir muhalefet partisi olarak bu dönemde yaptığımız çalışmalarla hepimiz iftihar ediyoruz. Tarihin Cumhuriyet Halk Partisinin bu dönemde yaptığı çalışmaları hakkını vererek kaydedeceğinden hiç kuşku duymuyorum. Yaptığımız çalışmalar bizim onurumuzdur, partimize yakışan bir çizgide hizmet vermişizdir. Türkiye’nin tarihi doğrultusunu, rotasını sahiplenen, zaman zaman buna yönelik tehlikeleri, tehditleri caydıran, zaman zaman ülke yararları doğrultusunda iktidarı yönlendiren etkin bir çalışmayı geride bıraktığımız parlamento döneminde Cumhuriyet Halk Partisi başarıyla yapmıştır. Önümüzdeki dönemde de Cumhuriyet Halk Partisinin çalışmalarına ülkemizin büyük ihtiyaç duyacağından hiç kuşkum yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin bir anlamda siyasal sigortası konumundadır ve Cumhuriyet Halk Partisinin çalışmalarına önümüzdeki dönemde belki daha da çok ihtiyaç hissedilecektir. Bu bilinç ve bu anlayış içinde önümüzdeki dönemde görev yapacağız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz ülkemize sahip çıkma, ülkemizin birikimlerini savunma, sahiplenme ve ülke yararlarına her engele karşın kararlılıkla savunma kararlılığımız konusunda hiçbir tereddüt taşımıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi önümüzdeki dönemde çok daha etkin ve başarılı olmak durumundadır. Bunun gereğini Cumhuriyet Halk Partisi yerine getirecektir.

Bu seçim sonuçları hiç kuşku yok bizim açımızdan tatmin edici değildir. Cumhuriyet Halk Partisinin 2002 seçimlerinde elde ettiği oy oranını 1,5 puan arttırmış olması hiçbir şekilde bizim için yeterli sayılamaz. Bu seçim sonuçlarının altında hangi toplumsal dinamiklerin yattığını, hangi siyasi şartların buna yol açtığını ve bu siyasi tabloyu şekillendiren uygulamaların neler olduğunu elbette bütün toplumumuz, bilim dünyamız, biz siyasetçiler önümüzdeki dönem içinde irdeleyeceğiz, inceleceğiz, bu konuları en iyi şekilde kavramaya ve ortaya koymaya çalışacağız. Anlaşılması, izlenmesi gereken bir tablodur. Siyasi hayatımızda zaman zaman böyle durumlar ortaya çıkmıştır. Yani iktidara tek başına gelmiş olan bir partinin ikinci bir dönem daha iktidara geldiğinin çeşitli örnekleri vardır. Bunu geçmişte de yaşadık, gördük. Demokrasinin bir yansıması olarak böyle durumlar zaman zaman ortaya çıkıyor. Şimdi de gene böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Tabi bu döneme özgü uygulamaları, şartları hep beraber önümüzdeki süreçte inceleyeceğiz.

Ayrıca biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hem Türkiye’nin ekonomik, kültürel gelişmeler açısından bu seçimi hazırlayan süreçleri ortaya koymamız gerekiyor. Türkiye’de nasıl yeni yapılanmaların, nasıl yeni şekillenmelerin neye bağlı olarak ortaya çıktığını hep beraber inceleyeceğiz, göreceğiz. Ama bunun ötesinde hiç kuşku yok ki, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu seçimde arzu ettiğimiz kadar hızlı bir artış sağlayamamış olmamızın bizimle doğrudan ilgili nedenlerini de kapsamlı bir biçimde inceleyeceğiz, araştıracağız. Bunun için ciddi bir çalışma başlatacağız. Partimizin hedefleri ve politikaları konusunda hiçbir kuşkumuz yok. Bunların doğru olduğuna, Türkiye’nin bunlara ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyoruz. Ama bu hedefleri ve bu politikaları günün değer yargıları ve bekleyişleri ışığında daha geniş bir destek sağlayacak şekilde ortaya koymanın gerekleri nelerdir? Bu konuda neler yapılmalıdır bunu araştıracağız. Bunu daha net bir şekilde görmeye çalışacağız ve buradan sonuçlar çıkaracağız, dersler çıkaracağız. Cumhuriyet Halk Partisinin siyasi doğrultusunu, ilkelerini, değerlerini, toplumumuza daha yaygın bir şekilde yansıtmasını ve toplumumuzdan daha geniş bir ölçüde destek almasını mümkün kılacak arayışları kapsamlı bir şekilde sürdüreceğiz.

Ayrıca Cumhuriyet Halk Partisinin sürekli bir yenilenme, bir değişim, sürekli bir oluşum içinde bu önümüzdeki dönemde de ciddi bir yeniden yapılandırmaya yönelmesi gerekli ve yararlı gözüküyor. Bu doğrultuda üzerimize düşeni yapacağız. Türkiye’nin her yerinde örgütlerimizden bu arayışlarımıza yardımcı olacak bilgiler ve raporlar isteyeceğiz. Ayrıca bu konularda bize yardımcı olacak uzmanlarımızı birer komisyon olarak görevlendirip önümüzdeki dönem Cumhuriyet Halk Partisinin yeniden şekillenmesine, yapılanmasına, politikalarını günün ihtiyaçları doğrultusunda daha etkili şekilde yansıtabilmesine yardımcı olacak bir arayışı sürdüreceğiz. Buradan gerekli sonuçları çıkaracağız. Ama bir şeyden hiç kuşku duymuyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi doğru hedefler için doğru politikalar etrafında etkin bir çalışma yapmıştır. Bu anlayışımızı bundan sonrada sürdüreceğiz.

Geride bıraktığımız seçim döneminde Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün örgütümüzle, adaylarımızla ve bize katkı ve destek veren vatandaşlarımızla elbirliği, işbirliği içinde güzel bir çalışma yaptığımızı düşünüyoruz. Bu çalışmaya katkı veren herkese ben partinin Genel Başkanı olarak yürekten teşekkür ediyorum. Onların emeği, katkısı bizim için çok önemlidir. Türkiye’nin bu ortamında Cumhuriyet Halk Partisinin bu seçimde oylarını 1 milyon 200 bin civarında arttırmış olmasının bizim için çok büyük değeri vardır. Bunun her birisinin bizim açımızdan kıymeti hiçbir şekilde küçümsenemez, ölçülemez. Cumhuriyet Halk Partisine bu süreçte destek veren, oy veren bütün vatandaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum. Onlardan aldığımız güçle önümüzdeki dönemde onlarında önemsedikleri hedeflerimiz doğrultusunda etkin bir çalışmayı yapacağız. Onların bize verdikleri o emanete sahip çıkacağız. O oyların bizim için ne anlama geldiğini biz çok iyi biliyoruz ve o oyların siyasi mesajını önümüzdeki dönemde sahipleneceğiz ve savunacağız.

Ben bu seçim kampanyasının sonunda seçim sonuçlarının açıklandığı bu noktada vatandaşlarıma ve tüm ülkemize bu yeni dönemde de Türkiye’nin siyasi dengelerinin bir karşılıklı diyalog ve uzlaşma içinde, ülkenin ortak yararlarını, Anayasamızın özünü, içeriğini sahiplenen anlayışla karşılıklı katkılarımızla ve desteğimizle yönetmek durumunda olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Biz muhalefet partisi olarak önümüzdeki döneme bu açıdan bakıyoruz. Uzlaşmaya, işbirliğine, diyaloga, dayanışmaya açık durmaya devam edeceğiz. Daima açıktık gene açık durmaya devam edeceğiz. Uzlaşmamızın, diyalogumuzun temelinde bizim anayasamızın özü yatar, anayasamızın laik demokratik cumhuriyet anlayışını sosyal bir hukuk devleti kimliğini temel alan, bu konuda kararlı ve tutarlı bir çizgiyi koruyan bir dikkat içinde ama uzlaşarak, işbirliği içinde, diyalog içinde Türkiye’mizin önümüzdeki dönemini yönlendirmeye çalışacağız.

Benim size bu aşamada söyleyeceğim bunlardır. Bu çerçeve içinde Cumhuriyet Halk Partisi görevine devam edecektir.

Soru; Efendim şimdi siz gerek seçimlere yaklaşırken, gerekse seçimlerden önce cumhuriyetin kazanımlarının tehlikede olduğunu söylemiştiniz. Bunu sık sık vurgulamıştınız. Gerek grup toplantılarında, gerekse sonraki mitinglerde. Ancak gelinen noktada iktidar partisi sizin tehlikeye dikkat çektiğiniz iktidar partisi yani AKP oylarını ciddi bir şekilde artırdı ve siz beklediğiniz başarıya ulaşamadınız. Bu durumda sizin Cumhuriyetin kazanımlarının tehlikede olduğu tezinizin halk tarafından çürütüldüğünü düşünüyor musunuz? Ya da bakışınız nedir?

Bir ikincisi efendim sizi başarılı bulmayan parti tabanında bir kesim var. Onlar sizin istifanızı istediler. Bu konuda neler söyleyeceksiniz efendim? Teşekkür ederim.

Deniz BAYKAL- Seçim sonuçlarının hiç kuşkusuz bir anlamı, bir değeri vardır. Seçim kendi koşulları içinde yapılmıştır. Herkes kendi değerlendirmesi doğrultusunda davranışını ortaya koymuştur. Türkiye’de cumhuriyete yönelik bir tehlikenin, tehdidin bulunduğu gerçeğini herhangi bir seçim sonucunun ortadan kaldırması sözkonusu bile olmaz. Böyle bir tehlike daima bütün tarihimiz boyunca var olmuştur. Bu tehlike geride bıraktığımız dönemde çok net bir şekilde vardı. Bu konudaki arayışlar ortadadır, çabalar ortadadır, yaşananlar ortadadır. Bu tehlikelinin bundan sonrası içinde devam edeceğinden hiç kimsenin kuşkusu yoktur. Bu evrensel bir mücadeledir. Yani Türkiye’nin Türkiye modeli diye bilinen, yani Müslüman bir toplum ama laik bir devlet düzeni olan bir toplum ve bu kimliğiyle demokrasiyi cumhuriyet temeli üzerinde gerçekleştirmeye çalışan bir toplum kimliğiyle ilgili içerden, dışardan arayışların varolduğu çok açıktır. Bunları biliyoruz. Bu tehlikeler, bu tehditler var olmaya devam ediyor. Biz buna karşı görevimizi elbette yapacağız.
Seçimin çok değişik anlamları vardır, değişik şartları vardır. Konjonktür çok önemlidir. Ekonominin durumu önemlidir. İktidar uygulamalarının şöyle ya da böyle tezahür etmesi önemlidir. Türkiye’de siyasi yapılanmanın nasıl bir değişim geçirdiği önemlidir. Türkiye’de bakın geçen seçime girerken toplumun %40 kadarlık bir kesimi parlamentoda temsil edilememişti. Şimdi bu oran %10’lara düşmüştür. Yani parlamento dışında var olan önemli bir siyasal, sosyolojik güç parlamentoya yansıyamamıştır geçen seçimlerde. Ama bu defa parlamentoya yansımıştır. Bu üzerinde değerlendirilmesi gereken bir olaydır. Yani bizim teşhislerimizle ilgili bir tereddüt yok. Seçim sonucunun bizim tahlilimizi değiştirmesi sözkonusu değildir. Biz aynı tahlili yaparız, gelecek seçimde bambaşka bir sonuç ortaya çıkar. Onun kendine göre şartları tezahür edebilir. O bakımdan böyle bakıyorum.
Öbür konu ile ilgili olarak; Cumhuriyet Halk Partisi tabanında böyle bir değerlendirme olduğuna dair benim bir gözlemim yoktur. Partinin bir kısmı Cumhuriyet Halk Partili bile olmayan çeşitli çevrelerinden gelen bir arayışı biliyoruz. Şu sırada medyamız bir heyecan ihtiyacı içinde bu olayları bir malzeme olarak kullanma eğilimindedir. Ama Cumhuriyet Halk Partisinin tabanı, örgütü, kadroları, partinin verdiği siyasi mücadeleyi, partinin seçimde yaptığı çalışmaları çok iyi biliyorlar. Bu konuda herhangi bir dikkate alınmayı gerekli kılacak bir durum sözkonusu değildir. Medyamızın heyecan yaratma, heyecan değerlendirme arayışına elbette malzeme bulması mümkündür. Ama bizi siyasi bakımdan ilgilendiren, etkileyen bir durum kesinlikle sözkonusu değildir.

Soru: ............ ............( Ses kaydı anlaşılmıyor, çözülemedi )

Deniz BAYKAL- Bu parlamentoya giren bağımsızlarla ilgili bizim anlaşımız ortadadır. Türkiye’de biz etnik ayrımcılık temelinde siyaset yapılmasını uygun görmüyoruz. Bunu çok sakıncalı sayıyoruz ve terör örgütüyle ilişkisini inandırıcı biçimde aydınlığa kavuşturmamış hiçbir siyasetin demokratik bir siyaset anlayışı içinde saygın bir yeri olacağını kesinlikle düşünmüyoruz. Yani terör karşısında davranışın ne olduğu inandırıcı şekilde ortaya konulmalıdır. Bu konuda toplumun haklı kaygıları vardır ve dediğim gibi siyaset etnik ve inanç temelinde yürütülmemelidir. Böyle bir siyasetin demokratik bir siyaset sayılması bizim açımızdan sözkonusu değildir.

Bahsettiğiniz yazıyı okumadım, arkadaşlarım aktardılar. Ama şunu net bir şekilde söyleyebilirim. 2002 seçimlerinden sonra AKP’nin o zamanki genel başkanının siyasi haklarını kazanarak parlamentoda yerini alması gerektiğine kesinlikle demokrasi anlayışımın bir gereği olarak inandım. Bu konuda hiçbir zaman bir tereddüt içinde olmadım. Çok kararlı bir şekilde bu konunun çözülmesi gerektiğini hep düşündüm ve bu doğrultuda mücadele ettim. Parti içinde, toplumun çeşitli kesimlerinde benim bu çabamı anlayamayan, buna şu ya da bu nedenle, duygusal nedenlerle, siyasal nedenlerle karşı çıkanlar oldu. Ama bunları önemli saymadım. Çünkü ben inanıyorum ki, bir siyasi parti genel başkanı seçime katılma hakkına sahip olmuşsa onun parlamentoya 360 tanede milletvekillini kendi partisinden sokması sözkonusu olmuşsa ona bir kişisel ambargo koyarak, onu kişisel olarak engelleyerek demokrasiye hizmet etmek mümkün değildir. Bunun hiçbir anlamı yoktur. Kişilerle demokrasi uğraşmaz, kişilere amborga koymaz, kişiler engellemez. Onun bir gerekçesi var diye falan tarihte bir suç işledi, o suçtan dolayı ebediyen seni milletvekili olma hakkından mahrum bırakacağım. Üstelik senin seçime katılmana genel başkan olarak izin verdim, 360 milletvekili de parlamentoya soktun ama sana milletvekili hakkı vermeyeceğim demek benim demokrasi anlayışımla bağdaşmazdı. O nedenle hiç kuşku duymadan buna destek oldum. Bununla iftihar ediyorum. Kesinlikle yanlış bir şey yapmadığımı biliyorum.

Türkiye’nin bugün geldiği noktayı o zaman bu imkan verildi de ondan ortaya çıktı diye değerlendirmek çok sığ, çok yapay, demokratik içerikten yoksun bir yaklaşımı yansıtır. Biz demokrasi içinde var olan güçlükleri engelleyerek değil yaşayarak aşmak durumundayız. Şimdi de içinde bulunduğumuz tablo bunu zaten ortaya koymuştur. O tartışmalar sırasında bana çok itiraz eden oldu. Herkes bunun yanlış olduğunu söyledi. Herkes değil, pek çok çevre. Ben daima aynı görüşü ifade ettim. Ama hiçbir yerde AKP Genel Başkanına iki ay sonra iflas edeceği, iki ay sonra perişan olacağı umudu, davranışı içinde bu yetkiyi, bu hakkı tanımayı düşündüğümü kimse söyleyemez. Hiçbir zaman öyle düşünmedim. Kimseye süreli olarak hak verilmez. İki ay sonra perişan olur, hadi verelim batsın diye bunu verdiğimizi söylemek çok yanlış, çok tehlikeli bir çarpıtmadır. Hiçbir şekilde bunu düşünmedim. Onun daima bu hakkını kullanmasına inanarak, kullanması gerektiğini düşünerek bunu söyledim. AKP iktidara geldikten sonrada iki ay sonra bunlar çözülürler, dağılırlar falan anlayışını hiçbir zaman benimsemedim. Kesinlikle bu doğrultuda hiçbir ortamda ifade edilmiş tek bir cümlem yoktur. Ben bu konuda böyle bir kanaat içindeysem bunu her yerde ifade etme durumunda olurum. O bakımdan bunu, benim olaya bakışımı doğru yansıtmayan hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını belki herkesin irdeleyip, inceleyip bulabileceği bir yapay, haksız değerlendirme olarak görüyorum.

Soru: ............( Ses kaydı anlaşılmıyor, çözülemedi )

Deniz BAYKAL- Cumhuriyet Halk Partisinin siyasal söyleminin içeriği bakımından bir değişiklik arayışında değiliz. Cumhuriyet Halk Partisi sosyal demokrat bir partidir. Cumhuriyet Halk Partisi milli mücadelenin içinden çıkmış, şekillenmiş bir partidir. Bu iki kimliğimiz bizim siyasi söylememize sürekli olarak yansır. Batıdaki sosyal demokrat partilerin böyle bir milli mücadele çizgisi içinden çıkmaları sözkonusu değildir. Ama bizim için böyledir bu ve bu daima bizi etkiler. Bundan sonrada etkileyecektir. Bununla iftihar ediyoruz. Bu konuda bir kompleksimiz yok. Ama söyleyiş biçimimizle ilgili, yöntemle ilgili her türlü değerlendirmeye elbette açık olacağız. Yani, siyasetimizin özünden şikayetimiz yok. Ama siyasetimizi daha etkili, daha amaca hizmet eder, daha yaygınlaşabilir bir anlayışa sokmak için her türlü katkıya açık duracağımız tereddüt götürmez.

İkinci kısmı sorunuzun. Öyle anlaşılıyor ki, parlamento oluştuktan sonra bir siyasi trafik başlayacaktır. Sayın Başbakan dün beni aradı ve seçim sonrası için iyi dileklerini ifade etti. Bende kendisini kutladım, teşekkür ettim. Sayın Başbakan bundan sonra bizi ziyaret etme düşüncesi içinde olduğunu ve önümüzdeki Türkiye’nin, parlamentonun önündeki sorunları bizlerle istişare ederek değerlendirme anlayışında olduğunu söyledi. Bende bundan memnun olduğumu, teşekkür ettiğimi söyledim. Yani bir siyasi trafik başlayacak. Bunun bir parçası olarak bizde o görevimizi yerine getirme fırsatını umarım önümüzdeki günlerde buluruz. Bir iadeyi ziyaret ihtiyacı bir noktada çıkabilir.

Soru: ........... ............( Ses kaydı anlaşılmıyor, çözülemedi )

Deniz BAYKAL- Sen dikkatli sorunu formüle edersinde o mutlakayı falan çıkar.

Soru: ............. ............( Ses kaydı anlaşılmıyor, çözülemedi )

Deniz BAYKAL- Çok açık her zaman söylediğimiz gibi. Biz uzlaşmayla Cumhurbaşkanı seçilmesi gerektiğine inanıyoruz. Seçilecek olan Cumhurbaşkanının Anayasamızın özüne içtenlikle sahip çıkan, onu gizli gizli çarpıtmaya, engellemeye, değiştirmeye yönelik arayışlar içine girmeyecek, bu güveni topluma veren bir saygın insan olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu çerçeve içinde değerlendirmelerimizi yapacağız. Yani bir parti ideolojik merkezini sahiplenen, savunan, yansıtan bir kişinin ben Türkiye’nin bu dönemde Cumhurbaşkanlığı ihtiyacına uygun düşmediği kanısındayım. Bunu ifade ettim, hala aynı görüşteyim. Umarım bunu değerlendirir diğer yetkililerde.

Soru: ............ ............( Ses kaydı anlaşılmıyor, çözülemedi )

Deniz BAYKAL- Adayları görmeden nasıl bir arayışla bu konuda parlamentonun karşısına çıkacaklar bunu görmeden peşin bir şey söylemek istemem.
Soru- ............ İstifa etmeyi düşündünüz mü?

Deniz BAYKAL- Yaptığım değerlendirme bu sürecin sonucunda ortaya koyduğum değerlendirmedir.

Soru- Kurultay toplayarak bir güven tazeleme ihtiyacı duyuyor musunuz?

Deniz BAYKAL- Hayır. Buna ihtiyaç hissetmiyorum. Gerekirse bunların hepsi şekillenir. Yani buna ihtiyaç hissedecek bir durum olduğu kanısında değilim.

Soru- Güneydoğudan oy alamadınız. Bazı parti yöneticileriniz, seçime giren parti yöneticileriniz sizin bu bölgeye yönelik politikalarınızın itici olduğunu, bunun değiştirilmesi gerektiğini, bu konularda bir değişiklik söz konusu olacak mı?

Deniz BAYKAL- Bizim temel düşüncelerimizi biliyorsunuz. Demin söylediklerim çerçevesi içinde herşeyi ele almamız lazım. Bunlar bu da dahil bütün konuları kapsıyor.

Soru- Mustafa Sarıgül ve bir grup partili biraraya geldi başkentte. Bu girişimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? İkinci sorumda daha önce seçim öncesinde Rodos’a kadar yüzme iddiasından söz etmiştiniz. O şartlar oluştu mu?

Deniz BAYKAL- Yani bir şakanın bu kadar ciddiye alınmasını siyasi hayatımızın ne kadar mizah ihtiyacı içinde olduğunu gösteren bir durum olarak algılıyorum. Bunu başlangıçta belki böyle anlamak mümkündü. Hala bu konuda bir merakın bulunmasını gene tebessümle karşılıyorum.

Soru- Kongreye ihtiyaç yok dediniz. Buna bir gerek görmüyorum dediniz. Seçimlerde ağır bir yenilgi aldınız.

Deniz BAYKAL- Ağır bir yenilgi. Bu nereden kaynaklanıyor? Bizim bekleyişlerimizden kaynaklanıyor.

Soru- Demokrasilerde seçim kaybeden özellikle ağır bir seçim kaybeden lider istifa eder. Böyle bir kural vardır. Neden siz bunu değerlendirmiyorsunuz? Liderlikte bu tür ısrarlar mesela sizin güvenilirliğinizi veya partinin güvenilirliğini zedeleyeceğini düşünmüyor musunuz?

Deniz BAYKAL- Hayır düşünmüyorum. Ben Türkiye’nin en güvenilir siyasetçilerinden birisi olduğumu biliyorum. Halkımı hiç aldatmadım. Hiç yanıltmadım. Bu konulardaki tutarlılığım, duyarlığım bütün vatandaşlarımız tarafından bilinir. CHP güvenilirdir bende güvenilirim. Bu konuda hiçbir kompleksimiz yok. Hiçbir ihtiyacımız yok. Bir şeyi kanıtlama mecburiyetimiz yok.

Şimdi herkesin bakışıyla bizim bakışımız belli noktalardan farklı. Herkes zannediyor ki, bir seçim mücadelesi, orada iktidara gelmeyen kaybetmiştir. Böyle bir şey yok. Biz bakın 12 Eylül 1980’de partisi kapatılmış insanlarız. 12 Eylül 1980’de bizim partimiz yoktu ve biz 12 partisiz kaldık. Ben 7 yıl siyasi haklarımdan yoksun yaşadım. 1992 yılında CHP’yi açtık. CHP’yi açtığımız zaman partimizin açtıktan 1,5 yıl sonra yapılan seçimde aldığı oy oranı 4.70’di. biz 4.70’le yola çıkmış insanlarız. 4.70 aldık, siyasetten vazgeç, yenildiniz, artık hakkını bitirdin, senin yapacak bir şeyin yok mu denilecekti.

Kimse bunu o zaman söyleme ihtiyacını bile hissetmedi. Niye hissetmedi? Çünkü kimse aldırmıyordu. Kimse meşgul değildi. Biz 4.70’le kapatılan bir partiyi açmak için mücadele verdik ve vatandaşlarımızın 4.70’i bize destek verdi ve o zaman kendi içimizde tartıştık, dedik ki, bununla yola çıkmayı içine sindirenler yol devam eder, bundan çekinenler, bunun getireceği çalışmayı üstlenemeyecek olanlar vazgeçebilirler dedik. Nitekim birileri vazgeçti. Başka istikametlere girdi, şimdi hangi noktalara geldiler görüyoruz.

Biz 4.70’le yola çıktık. 4.70’den sonra ilk seçimimizde 1995’de 10.70 olduk. 10.70 olsun sen bırak siyaseti iktidar değilsin ki, diye mi düşünecektik. Biz partiyi kurmaya çalışıyoruz. CHP’yi Türkiye’ye kazandırmaya çalışıyoruz. Olmayan, kapatılmış olan, haksız olarak kapatılmış olan ve unutturulmak istenen 12 yıl kapalı tutulan CHP’yi onun anlama geldiğini, nasıl bir çileli yolculuk gerektirdiğini bilerek 4.70’lerden yola çıkarak ayakta tutmaya çalışıyoruz. 4.70 arkasından 10.70 olduk. 1995 seçiminde.

4 yıl sonra 1999’da o dönemde tabi çok belirleyici roller oynadık. Çok önemli işler yaptık. 8 yıllık temel eğitim yasasını o dışarıdaki CHP getirdi. İktidar ortağı olmadık. Bilerek olmadık. Ama Türkiye’ye yön vermeye çalıştık.

1999 yılında PKK’nın lideri Amerikalılar tarafından o zamanki Başbakan Sayın Ecevit’e verildi. Biz aynı kulvarda siyaset yapan bir partiyiz ve bundan çok ağır bir siyasi kayıp yaşadık ve 1,5 puan kadar oyumuz azaldı, %8.70, %9 civarında oy aldık ve parlamentonun dışında kaldık. Ne zaman? 1999 yılında.

Bunun Öcal’ın teslim edilmesinden kaynaklandığını ben çok iyi biliyorum. CHP’nin kendisini inşa sürecinde çok ciddi adımlar attığını, önemli bir parti haline geldiğini ve o noktada özellikle Türbank olayında, yolsuzluklar konusunda büyük yanlışların yapıldığını, CHP’nin bunu bütün ayrıntılarıyla ortaya koyduğunu biliyorum. Çok iyi bir görev yaptığımızdan hiç kuşku duymuyorum. Ama CHP o 1,70’lik ya da 1 puanlık oy kaybı içine girince ben CHP Genel Başkanlığından 1999 seçimlerinden hemen sonra istifa ettim ve benim yerime başka arkadaşlar geldiler. Ben çekildim, 1,5 yıl yokum ben. 1,5 yıl yeni bir yönetim geldi, yeni bir anlayış geldi.

Biz parti barajın altında kalmıştırk, oyumuz az dahi olsa çok özel bir nedenle dahi olsa Öcal’ın teslim edilmesi gibi oy kaybetmiştir. Genel Başkan olarak ben ayrıldım. Parti yeni bir yönetim oluşturdu, o yönetim 1,5 yıl işbaşında kaldı.

Daha sonra yönetimin kendisi kurultaya gitme kararını aldı. Erken kurultay yapma kararını aldı. Onlar belirledi. Onlar düzenlediler kurultayı. Ben gene dışarıdayım. Kurultay belirlendikten sonra örgütümüz, partililerimiz bana dediler ki, senin haklı olduğun ortada. Verdiğin mücadelenin önemini şimdi görüyoruz. Baksana Türkiye ne noktaya geldi. İlk ekonomik sıkıntılar, krizler ortaya çıkmaya başlamış, yolsuzlukların içyüzü anlaşılmış. Bizim verdiğimiz mücadelenin önemi görülmüş, yeni bir kadro gelmiş. 1,5 yıl çalıştılar. O 1,5 yıl parti, kamuoyu bundan mutlu olmadı, tatmin olmadı ve beni göreve çağırdı.

Ben tekrar 2000 yılında göreve geldim. 2000 yılına kadar CHP söylediğim gibi 1992’de 0, 1994’de 4.70, 1995’de 10.70 platosunda 1999’da 1 puanlık 9’luk bir noktaya inmiş ve o noktada ben bırakmışım, başkaları gelmiş, onlar partiyi ve diğerleri içine çekmişler, daha zayıflamış parti. Kamuoyu biliyor, parti tabanı biliyor. Bana gel dediler ben geldim.

2000 yılında geldim. 2002 yılında seçime girdik. Bu defa CHP’nin platosu %10 düzeyinden %19.4 düzeyine geldi. Bana o zamanda düşünün iki katına çıkmış, seçimi kaybettin ayrıl diyenler çıktı.

Biz partimizi inşa etmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin yoksun bırakıldığı CHP’yi Türkiye kazandırmaya çalışıyoruz. Bu büyük çileli mücadeleyi veriyoruz. Ne yaptığımızı biz çok iyi biliyoruz ve bu doğrultuda bir işe yaradığımızı gördüğümüz sürece şevkle o doğrultuda çalışıyoruz. Hazıra konma peşinde değiliz. Biz Türkiye’yi CHP gibi güçlü bir partiye sahip kılmaya çalışıyoruz.

%19.4. O zamanda birileri çıktı, vay işte bu seçim yenilgisidir, şudur budur diye. Bu mücadeleleri hatırlarsınız 2004 yılındaki yerel seçimlerde de yaşadık. Büyük kampanyalar yapıldı, büyük bizi uzaklaştırmak için çabalar sergilendi 2004 Mart seçimlerinde ve orada da oyumuz arttı. Orada da CHP o oy düzeyini ayakta tuttu.

2007’de şimdi seçime girdik. CHP %20 platosunu sahiplenmiştir. Onu istikrara kavuşturmuştur bu seçimlerde. Bu çok özel koşullarda yapılan seçimlerde ve oy oranı 1,5 puan arttırmıştır. 1 milyon 200 bin civarında oyunu CHP bu dönemde arttırmıştır.

İktidara gelemedin ayrıl. Ne zaman bırakacağım? Yani partiyi kurduğumuz 1992 yılından itibaren girdiğim her seçimde kapatılmış, unutturulmuş, engellenmiş bir partinin seçimi kazanmaması halinde bırakmamız mı gerekiyor, 1995’de bırakmam mı gerekiyordu iktidar olmadık diye? 1994’de yerel seçimde 4.70 oy alınca mı bırakmamız gerekiyor? Nitekim bırakanlar oldu, biz bırakmadık.

4.70’i şimdi, %20’lerin üzerine çıkardık. Biz ne yaptığımızı biliyoruz. Biz partiyi inşa etmeye çalışıyoruz. Başka ülkelerde istikrarlı batı demokrasilerinde olduğu gibi hazır iktidara daima gelmiş ve daima gelecek partide yönetime gelip seçime girip iktidara gelemedin, ben başarısızım deyip ayrılma ortamıyla bizim ortamımız farklı. Biz partiyi Türkiye’de temel bir demokrasi kurumu olarak inşa etmeye çalışıyoruz.

15 yıllık bir dönemin hesabını verdim size. 1992, 2005. bu dönem için de ben 2 defa Genel Başkanlıktan ayrıldım. Kendi rızamla ayrıldım. Parti birleşsin diye ayrıldım. Arkasındanda barajın altında kaldı diye ayrıldım. Daha sonra partim çağırdı.

Şimdi nedir bu geldiğimiz noktada? Partimizin bekleyişi, toplumun bize verdiği hedef ve bizim heyecanımız bu seçimde gerçekleşmemiştir. Doğrudur. Bu ayrı bir olay. Bu CHP’nin iddiasını kaybetmesi, başarısız olması anlamın gelmez.

Bakın bugün isim vermek istemiyorum ama merkez sağda bir sürü parti vardı. Türkiye’de iktidara gelmiş. Ne oldu şimdi o partilere? Neredeler onlar? Siyasi hayat ne hale geliyor. Bu 15 yıllık süreç içinde daima yükselen bir şey var. Daima yükselen bir trend var. CHP bu yükselişini bu seçimde de yetersiz ölçülerde olsa da sürdürmüştür, CHP bir temel kurum olarak Türkiye’de demokrasinin bir ana kurumu olarak ortaya çıkmıştır. Bu seçimlerde de bunu kanıtlamıştır.

Bizim bekleyişlerimiz gerçekleşmemiş olabilir. Siyasi hayatın böyle yönleri vardır. Bunları taşımasını bilmek lazımdır. Biz bunu kendi içimizde konuşuruz. Eksiğimizi, noksanımızı tartışırız ama CHP bu doğrultuda gelişmesini sürdürecek. Yani CHP’yi biz kurumlaşmış bir noktaya getirmeye çalışıyoruz. Bu mücadele henüz bitmiş değil. Bu mücadele bitecektir, arkadaşlarımızla birlikte buna çalışıyoruz. Gün gelecektir CHP artık durmuş, oturmuş, iktidara bir seçimde gelebilir, gelemeyebilir ama daima etkin, ağırlıklı bir kurum olarak kendisini gösterecektir.

Bunu sağlamaya çalışıyoruz. Buraya henüz ulaşılmış değildir. Bu mücadelenin içindeyiz. Bu mücadelenin içinde bize görev düştüğü sürece biz bu çabamızı, çalışmamamızı götürürüz. Dışarından tercüme örneklerle Türkiye’de 12 Eylül koşullarında kapatılmış olan bir partiyi yeninden inşa etme mücadelesini başarılı bir şekilde sürdüren, giderek gücünü artıran, giderek toplumda bir umut merkezi haline gelen bir siyasi partinin konumuyla mukayese etmek haklı, yerinde, doğru değildir.

Elbette demokrasi içinde yöneticiler gelecekler gidecekler. Buna hiç kuşku yok. Ama şimdi bulunduğumuz noktada CHP’ye ciddi görev düşüyor. Görevimizi yapacağız. Partimiz bir yandan da önümüzdeki döneme, geleceğe yeni kadrolarıyla, yeni insanlarıyla elbette kendisini hazırlayacak ve CHP bizden sonrada gene güçlü, büyük bir kurum olarak devam edecek. Ben bunun mücadelesini veriyorum. Bunu gerçekleştirdiğimiz zaman ben kendimi başarıya ulaşmış sayacağım.

Soru- Sayın Zeki Sezer’le görüştünüz mü? Birde, Süleyman Demirel’le görüştüğünüz basına yansıdı. ..............

Deniz BAYKAL- Sayın Zeki Sezer telefonla aradı, konuştuk. Seçim sonrası ilk değerlendirmelerimizi birbirimize yansıttık. Onun ötesinde ele aldığımız bir konu yok. Sayın Demirel’de her zaman olduğu büyük nezaketle, böyle önemli bir seçimden sonra beni arayarak düşüncelerini ifade etti. Bende kendisine içtenlikle teşekkür ettim.

Soru- Siz cumhurbaşkanlığı seçim sürecine aylar kala erken seçim talebinde bulundunuz. Dediniz ki, erken seçim yapılsın iktidara gelip aday olan cumhurbaşkanlığına Erdoğan’a yönelik olarak söylendiniz itirazım olmaz. Şimdi bir cumhurbaşkanlığı süreci yaşandı. Cumhurbaşkanı seçilemedi. Bir seçim oldu ve ortaya çıkan tabloyu hepimiz biliyoruz. AKP Abdullah Gül konusunda ısrarlı olursa her ne kadar uzlaşma sözcükleri ortada dolaşıyorsa da bu konuda CHP’nin tavrı ne olur? Birde parlamento dışından aday konusunda bir söylemde bulundunuz. Bunda ısrarlı mısınız?

Deniz BAYKAL- Yani bunu daha önce arkadaşımız sordu, söyledim. Ona eklenecek bir şey yok. Sayın Erdoğan bizi bir ziyaret etsin. Düşüncelerini bir söylesin. Bir anlayalım. Bizde kendisine anlayışımızı yansıtırız. Benim bu sorunuzun her iki bölümünde cevap anlamında açıklamalarım oldu. Yani artık sorularda kendisini tekrar etmeye başladı.

Çok teşekkür ediyorum.