Monday, March 12, 2007

Genel Başkan Baykal; “Türkiye’de Kaygı, Başbakanın Rakibinin Kim Olacağı Noktasında Ortaya Çıkmamaktadır. Kaygı, Başbakanın Cumhurbaşkanı”


-“Başbakan sanki sorun, sıkıntı, gerilim kendi adaylığından kaynaklanmıyormuş gibi ilgiyi, dikkati kendi dışındaki adaylıklar konusuna çekmeye çalışıyor”
-“Falan aday olsun, filan aday olsun. Sen bırak falanın, filanın adaylığını, sen kendine bak. Herkes sen olursun diye korkuyor”

-“Cumhurbaşkanlığı tebliğ edilmemeli, kapıp kaçırılmamalı. Cumhurbaşkanlığı Türkiye tarafından bunu en iyi yapacak bir insana görev olarak verilmelidir ve seçim bunu ortaya koymalıdır”

-“Seçilen Cumhurbaşkanı orduyla, yargıyla, üniversiteyle, halkın ezici çoğunluğuyla kavgalı olmamalıdır. Seçilen Cumhurbaşkanı orduyu da, yargıyı da, üniversiteyi de, halkı da bütünleyebilmelidir. Türkiye’yi işbirliği içine sokabilmelidir”


İletişim Koordinatörlüğü (Ankara)– CHP Genel Başkanı Deniz Baykal Başbakan Erdoğan’a, “Falan aday olsun, filan aday olsun. Sen bırak falanın, filanın adaylığını, sen kendine bak. Herkes sen olursun diye korkuyor” diye seslendi.

CHP Kadın Kolları Genel Başkanlığı’nın düzenlediği etkinlikte Genel Başkan Baykal gazetecilerin sorularını şöyle yanıtladı;

Soru: Sayın Genel Başkanım, efendim bir sorumuz olacaktı. Başbakanın Azerbaycan’dan dönerken uçakta bir açıklaması var. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını açıklamasını istiyor efendim. Birde efendim AKP’nin adayının da sürpriz olacağını söylüyor. Ne diyorsunuz efendim?

Deniz BAYKAL- Cumhurbaşkanı seçimine yaklaştıkça gerilim artıyor, tartışmalara tartışmalar ekleniyor. Bu konuyla ilgili olarak şunu söylemek istiyorum. Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili kaygısı, Başbakanın rakibinin kim olacağı noktasında ortaya çıkmamaktadır. Kaygı Başbakanın Cumhurbaşkanı olup olmayacağı noktasındadır. Onun rakibinin kim olacağıyla ilgili Türkiye’de bir ilgi, bir heyecan yoktur. Çünkü AKP yöneticileri ilan etmişlerdir ki parlamentodaki üçte ikiye yakın çoğunluklarını kendileri kullanacaklardır ve kendi içlerinden de birisini seçeceklerdir. Artık AKP’nin rakip Cumhurbaşkanı adayı kim olur diye bir konu gündemde yoktur. Ama Başbakan sanki sorun, sıkıntı, gerilim kendi adaylığından kaynaklanmıyormuş gibi ilgiyi, dikkati kendi dışındaki adaylıklar konusuna çekmeye çalışıyor. Türkiye’nin böyle bir sonu yok. Böyle bir meselesi yok. Bizim bu konudaki anlayışımız çok açık, çok net. Biz Cumhurbaşkanlığının Türkiye’de bir uzlaşmayla, dayatmayla değil, bir uzlaşmayla seçilmesi gerektiğine inanıyoruz. Cumhurbaşkanlığı konusunun bir gerilim yaratmadan sonuçlanabilmesinin buna bağlı olduğunu biliyoruz ve herkesi bu anlayışla davranmaya çağırıyoruz.

Kimsenin ben aday olacağım diye ortaya çıkmasına gerek yoktur. Cumhurbaşkanlığı tebliğ edilmemeli, kapıp kaçırılmamalı. Cumhurbaşkanlığı Türkiye tarafından bunu en iyi yapacak bir insana bir görev olarak verilmelidir ve seçim bunu ortaya koymalıdır. Elbette seçim yapılacaktır. Ama seçimde Anayasamızın öngördüğü Cumhurbaşkanlığı kavramına yakışan bir aday oraya seçilmelidir. Cumhurbaşkanının arkasında Türkiye’nin büyük bir mutabakatı bulunmalıdır. Halkın büyük ölçüde desteği olmalıdır. Sadece parlamentonun değil, parlamentoyu seçen halkın %50’sinden fazlasının desteği Cumhurbaşkanının arkasında olabilmelidir ve Cumhurbaşkanlığı bir gerilim, çatışma, tartışma sonucunda değil, bir uzlaşma, ortak bir anlayışı paylaşma yaklaşımı içinde seçilmelidir.

Seçilen Cumhurbaşkanı orduyla kavgalı olmamalıdır. Seçilen Cumhurbaşkanı yargıyla kavgalı olmamalıdır. Seçilen Cumhurbaşkanı üniversiteyle kavgalı olmamalıdır. Seçilen Cumhurbaşkanı halkın ezici çoğunluğuyla kavgalı olmamalıdır. Seçilen Cumhurbaşkanı orduyu da, yargıyı da, üniversiteyi de, halkı da bütünleyebilmelidir. Türkiye’yi işbirliği içine sokabilmelidir. Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Çok kritik bir dönemin içine girdiğimizi açıklıyoruz. Çevremizdeki ateş çemberi Türkiye’yi büyük sıkıntıya sokuyor, bunu görüyoruz. Böyle bir ortamda yapmamız gereken şey Türkiye’yi kutuplaştıracak, gerginleştirecek, birbirine düşürecek değil kaynaştıracak, bütünleştirecek, anayasayı içine sindirmiş, anayasayı özümsemiş, devlet kurumlarını içtenlikle kucaklayabilecek, onlarla işbirliği yapabilecek bir Cumhurbaşkanını seçmektir. Bunu seçme yetkisine sahip olan TBMM’nin bir takım dayatmalarla, zorlamalarla, oldu bittilerle birisini onaylamak zorunda bırakılmamasıdır. Bu noktada bir sorumlu mutabakatın Türkiye’de oluşturulmasıdır. Seçilecek olan Cumhurbaşkanı Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olacaktır. 70 milyonun Cumhurbaşkanı. Silahlı Kuvvetlerin Başkomutanı olacak seçilecek olan kişi. Falan aday olsun, filan aday olsun. Sen bırak falanın, filanın adaylığını sen kendine bak. Herkes sen olursun diye korkuyor.

Soru: Sürpriz olabileceği konusunda bir açıklaması var Sayın Başbakanın.

Deniz BAYKAL- Kamuoyuyla oynamasına, kamuoyunu oyalamasına benim katkı yapmama gerek yok. Durum açık görüyoruz. Önümüzdeki dönemde yaşacağız, göreceğiz. Şuanda garip olan, Cumhurbaşkanlığı seçimine bu kadar yaklaşmışken bunun yönteminin dahi belli olmaması. Bir uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceği konusunda hiçbir gayreti sergilemiyor olması. Sadece zaman geçirmeye çalışılıyor. Sadece süre tüketilmeye çalışıyor. Son anda bir emri vaki bir olupbitti yapılmak isteniyor. Bu yanlıştır. Amerika’da, Fransa’da seçim var adaylar ortada. Amerika’da daha iki yıla yakın bir süre var. Kimlerin aday olacakları ortada. Biz son ana kadar oradayız. Niye olmuyorsun? Kendi adaylığını ilan etmekten korkuyorsun ondan dolayı olmuyorsun. Senin adaylığını toplumda tartışma konusu olmamasını sağlamak istiyorsun. Ondan söylüyorsun. Bu tereddüt, bu belirsizlik doğru değildir. Türkiye rahatlatılmalıdır, hangi yöntemle seçileceği, ne düşünülüyor ortaya çıkmalıdır. Bir süre sonra göreceğiz. O zaman ortaya çıkacak. Biz şimdiden demokratik görevimizi yapıyoruz. Başbakan kendine güvenerek kimin aday olacağını söyleyemiyor. Son anda söylemeyi düşünüyor. Gelişmelere bir bakalım belki söyleyemez durumda olabilir. Aday olmama şansını elinin altında tutmaya çalışıyor. Bu doğru değildir. Bir emrivakiyle Türkiye’ye kendi adaylığını kabul ettirme kapısını, şansını açık tutmak için şimdi Türkiye’yi böyle bir bekleyişin içine sokup zaman geçirerek oyalanmaya çalışıyor. Bunların farkındayız, Türkiye’de farkında. Hepimiz yaşacağız, göreceğiz. Bizim söylememiz açıktır. Türkiye bu konuda bir gerilime sürüklenmemelidir. Uzlaşmayla Cumhurbaşkanı seçilmelidir ve bir dayatma anlayışı içine Başbakan girmemelidir. Toplum sahip çıkabileceği, destekleyebileceği bir Cumhurbaşkanı seçileceğinin yöntemiyle ferahlamalıdır, ferahlatılmalıdır. Bunu sağlamak Başbakanın elindedir. Aday olmadığını söylediği ve bir uzlaşmayla adayın seçileceğini ilan ettiği anda Türkiye rahatlar. Bu konudaki direnişi yanlıştır, sakıncalıdır. Dikkatleri çekme çabası, oyalama çabası sağlıklı ilgiye layık değildir.”